Sekizinci Lema'da geçen bu kısmı izah eder misiniz?
Hakîkatli bir latîfe: Sultan Süleymân-ı Kanûnî, kesretli kırk çeşme sularını İstanbul’a getirdiği vakit, Şeyhülislâm Zenbîlli Ali Efendi ona demiş: “Hilâf-ı şerîat kanunları Avrupa’dan getirdiğin cihetle, İstanbul’a öyle bir bok sıçtın ki, o getirdiğin suların cümlesi üzerinden akıp geçse, yüz senede temizleyemez.” [1]
Yaşanmış ibretlik bir hadise: Kanuni Sultan Süleyman, kırk çeşme suyunu İstanbul Kâğıthane’ye getirdiği vakit devrin Şeyhülislâm’ı Zenbîlli Ali Efendi şakayla karışık olarak sultana bir serzenişte bulunur ve anlam itibariyle şöyle der: “İslâm’a aykırı kanunları Avrupa’dan getirdiğin için İstanbul’u manen öyle kirlettin ki, o getirdiğin suların hepsi üzerinden akıp geçse, yüz senede temizleyemez.”
Elbette Zenbilli Ali Efendi’nin bu sözleri, Kanuni’nin yaptığı kanunların Kur’ân’ın hükümlerine zıt olduğu anlamına gelmiyor. Burada sadece Kur’ân’ın hükümlerinin dışında yeni kanun yapmakla açtığı çığır eleştiriliyor, denilebilir. Zenbilli Ali Efendi’yi korkutan durum ise, bu uygulamanın örnek gösterilerek zamanla Kur’ân’ın esaslarına aykırı kanunların yapılabileceği ihtimali ve endişesidir. Şeyhülislâm bu sözleriyle bu endişesini net ve sert bir üslupla ifade etmiştir.
Hakikaten Zenbilli Ali Efendi bu endişesinde haklı çıkmıştır. Sonraki padişahlar Kanuni Sultan Süleyman’ın kanunlarını örnek göstererek Kur’ân’a aykırı bazı düzenlemelere gitmişlerdir. Nitekim Osmanlı Devleti, son zamanlarında Avrupa’yı taklide çalışmış, hatta Tanzimat Hareketi gibi atılımlarla toplumu batılılaşmaya zorlamıştır. Bediüzzaman Hazretleri bu büyük yanlışın en canlı şahitlerinden birisi olarak Kur’ân’ın hükümlerini korumak adına bir ömür sıkıntı ve ıstırap çekmiştir.
İhtimal ki Hz. Üstad’ın bu risalede bu nükteyi dile getirmesinin sebebi, Zenbilli Ali Efendi üzerinden Kanuni Sultan Süleyman’a serzenişte bulunmaktadır. Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus var ki; Kanuni’nin yaptıkları bizzat yanlış olmasa bile açtığı çığır yanlış anlaşılmalara ve yanlış açılımlara müsait bir çığır olarak değerlendirilebilir. Gerek Şeyhülisâm Zenbilli’nin gerekse Bediüzzaman Hazretlerinin tepkilerini bu minval üzere anlamak daha doğru olacaktır.