Sekizinci Lema’da geçen şu cümleleri izah eder misiniz?
İkinci maksadım, o kudsî üstâdımın kerâmetini izhâr etmekle, kerâmât-ı evliyâyı inkâr eden mülhidleri iskât edip, hizmet-i Kur’âniyeye fütûr verecek çok esbâba ma‘rûz ve çok avâika hedef olan arkadaşlarımın kuvve-i ma‘neviyelerini takviye ve şevklerini tezyîd ve fütûrlarını izâle etmek idi.
Bediüzzaman Hazretlerinin gelecek beş beyitteki işaret ve müjdeleri açığa çıkarmasındaki ikinci maksadı ise; Allah dostu evliyaların gösterdiği kerametleri kabul etmeyip inkâr eden kişilere/gruplara karşı kerametin hak olduğunu ispat etmesi ve bu gerçeği inkâr eden dinsizleri susturmasıdır.
Gavs-ı A’zam Abdulkadir Geylani Hazretlerinin 800 senelik bir mesafeden bu asırdaki Risale-i Nur hizmetinden, başındaki Üstadından ve talebelerinden tam tarihiyle haber vermesi ve haber verdiği tarzda aynıyla meydana gelmesi hiç şüphesiz Abdulkadir Geylani Hazretlerinin büyük ve açık bir kerametidir.
Benim için bir nevi‘ hodfurûşluk nev‘inden olduğu için ehemmiyetli zarardır. Fakat o zararımı, o kudsî üstâdımın ve arkadaşlarımın hatırı için kabûl ettim.[1]
Üstad Bediüzzaman, bir önceki cümlede bu müjdeli ve kerametli işaretleri aşikâr etmesindeki maksatları açıkça ifade etmiş olsa da yine de bu haberlerin kendi nefsi için bir övünç ve kendini beğendirme vesilesi olduğunu üzüntü ile ifade etmektedir. Her daim ismini ve şahsını gizleyip Kur’ân’ı ve Risale-i Nur eserlerini öne çıkaran Hz. Üstad için şahsına ait iltifatları ve alkışlamaları dile getirmek ve yazmak elbette hiçbir şekilde arzu edeceği bir husus değildir. Nefsinin hoşuna giden bu müjdeli haberlerin kendi maneviyatına vereceği zararı, “Kudsî Üstadım” dediği Abdulkadir Geylani Hazretlerinin ve Kur’ân hizmetindeki arkadaşlarının hatırı için kabul ettiğini beyan ediyor.
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Hayrat Neşriyat, İstanbul 2015, s. 142