Soru

“... Ey Said! Sen zamanın Abdülkādir’i ol. İhlâs-ı tâmmı kazan. Fakirliğinle beraber maîşetini düşünme. Nâsdan minnet alma. İsmin Said olduğu gibi, maîşette de mes‘ud olacaksın..."

Sekizinci Lema’da geçen şu cümleleri devamıyla birlikte izah eder misiniz?

Tarih: 22.02.2025 21:24:14

Cevap

Risâle-i Nûr şâkirdlerinin bir fıkrasıdır.

Bu risalenin baş kısımlarında, bu beyitlerin detaylı tahlilleri ebced hesabıyla yapılmıştı. Bu kısımda Risale-i Nur talebeleri, Abdulkadir Geylani Hazretlerinin bu beyitlerinde Bediüzzaman Hazretlerine ve talebelerine yönelik kerametli haberlerini daha yalın ve öz bir şekilde ebced hesaplarına girmeden tekrar izah etmektedirler.

وَكُنْ قَادِرِيَّ الْوَقْتِ لِلّٰهِ مُخْلِصًا ٭ تَع۪يشُ سَع۪يدًا صَادِقًا بِمَحَبَّت۪ي

Muhlis olarak Allah için vaktin Abdulkadir’i ol. Benim muhabbetimle Said ve sadık olarak yaşarsın.”

İlm-i cifr ile ma‘nâsı:

“Ey Said! Sen zamanın Abdülkādir’i ol. İhlâs-ı tâmmı kazan. Fakirliğinle beraber maîşetini düşünme. Nâsdan minnet alma. İsmin Said olduğu gibi, maîşette de mes‘ud olacaksın. Muhabbetimde sâdık olduğundan ve ihlâsa çalıştığından, Hulûsî gibi muhlis talebeler ve yardımcılar ve Süleyman ve Bekir gibi sâdık hizmetkârlar ve Sabrî gibi tam takdîr edici ve ciddî müştâk talebeler size verilmiş.”

Bu beytin cifir ilmine[1] göre manası şöyledir:Ey Said! Sen zamanın Abdulkadir’i ol. Tam bir ihlas ve samimiyeti kazanıp ibadet ve davranışlarında sadece Allah'ın rızasını gözet. Fakir olduğun halde geçim derdine düşme. İnsanlardan zekât, sadaka ve hediye alarak onların minneti altına girme. Senin ismin “Said” olduğu gibi dünyevî ihtiyaçlarını karşılama noktasında, rızık ve geçim hususunda da “Said”[2] olup hiç kimseye minnet etmeden rahat bir hayat süreceksin. Benim sevgi ve muhabbetimde sadık olup her daim ihlasa çalıştığın için; Hulusi gibi ihlaslı talebeler ve yardımcılar, olağanüstü sadakat ve bağlılıklarıyla seçkin bir yere sahip olan Sıddık Süleyman Efendi ve Bekir Ağa ve hizmette takdir ve beğenmesi ile öne çıkan Sabri Efendi gibi ciddi çalışkan ve istekli talebeler size verilmiş.’’ 

Evet, lillâhilhamd, Gavs’ın sarâhat derecesinde ihbâr ettiği hâl vukū‘ bulmuştur. Gavs-ı A‘zam, ‘Said’ nâmıyla tesmiye ettiği mürîdinin târîhçe-i haya­tında en mühim noktaları beyân etmekle beraber, ilm-i cifir esrârıyla sekiz-dokuz cihette, Said’in başına parmağını basıyor.

Evet, Allah’a hamd olsun ki, Gavs-ı A’zam Hazretlerinin sekiz yüz sene öncesinden açıkça haber verdiği şeyler, aynen meydana gelmiştir. Abdulkadir Geylani Hazretleri, beyitlerinde Müridim diye hitap ettiği kişiyi Said olarak isimlendirmekte ve kendisiyle sırlı bir şekilde konuşup hayatındaki en mühim ve en kritik noktalara tarihleriyle birlikte dikkat çekmektedir. Ve sekiz dokuz ayrı tarzda cifir ilminin sırlarından istifade ederek Bediüzzaman Hazretlerinden haber vermektedir. 

Beyitlerin mâ‘nâ-yı zâhirîsiyle ma‘nâ-yı cifrîsi birbirine çok yakın olmakla dokuz vecihteki işaretler birbirini te’yîd ettiğinden, sarâhat derecesine çıkmıştır.[3]

Bu beyitlerin açık manaları ile cifir ilmiyle çıkan manaları birbirlerine çok yakın olup dokuz ayrı tarzda[4] gelen işaretlerin hepsi birbirini destekleyip doğruladığından, Abdulkadir Geylani Hazretlerinin gayba dair bu işaretleri, sarahat[5] derecesine çıkmıştır.


[1] Cifir ilmi; Harflere verilen sayı kıymetiyle, ibarelerden geçmişe veya geleceğe ait işaretler ve manalar çıkarmaya hizmet eden ilmin adıdır.

[2] Said kelimesi bazen isim bazen de sıfat olarak kullanılmakta olup, saadetli, mutlu, mübarek ve mesut anlamlarına gelmektedir.

[4] Dokuz tarzdaki işaretler bu risalenin baş kısımlarında detaylı olarak izah edilmiştir.

[5] Sarâhat; tam ve kesin biçimde belirli olma durumu, ifadede açıklık, şüpheye ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde açık anlatım gibi manalara gelmektedir.


Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar