Sekizinci Lema’da geçen şu cümleleri izah eder misiniz?
“Üçüncü Vecih: Onun iki ismi var. Biri Said, biri Bedîüzzaman. Bu iki ismin mecmûunun makam-ı ebcedîsi, اَلزَّمَانْ daki şedde sayılmazsa, üç yüz yirmi dokuz ediyor. İki (د) bir sayılsa, üç yüz yirmi beş eder. Aynen كُنْ قَادِرِيَّ الْوَقْتِ deki muhâtab o olduğuna işaret ediyor, belki delâlet ediyor. Eğer اَلزَّمَانْ daki okunmayan الف لام sayılsa, kaideten قَادِرِيٌّ kelimesinde bir الف لام dâhil olmak lâzım gelir. Çünki ta‘rîf için muzâfün ileyh kalktıktan sonra الف لام gelir. O halde dahi müsâvî olurlar.”[1]
Hz. Üstad’ın iki ismi ve iki lakabı vardır. İsimleri; Said ve Bediüzzaman, lâkabları ise; Nursî ve el-Kürdî’dir.
2. vecihte izah edildiği üzere, “Vaktin Abdulkadiri ol!” cümlesindeki Kâdirî kelimesi ile “Nursî” lakabının ebced değerleri 325 çıkmıştı. Öyle de Said ve Bediüzzaman isimlerinin ebced hesabı ile toplam rakamsal değeri de 325 olup “Nursî” ve Kâdirî kelimelerinin ebced değerleriyle aynıdır.
O zaman وَكُنْ قَادِرِيَّ الْوَقْت cümlesindeki Kâdirî kelimesinin yerine, aynı ebced değerine sahip “Bediüzzaman Said ve Nursî” kelimelerini yazdığımızda, nihaî olarak ifade şu hale gelmiş olacaktır:
وَكُنْ بديع الزمان سعيد نورسي الْوَقْت Yani, “Vaktin Bediüzzaman Said Nursi’si ol!”
Hem hicrî 1325 (1909-1910) senesinde İstanbul’a gidip manevi mücadelesine başladığı tarihi de açıkça göstermektedir.
Kasîdenin bu kısmında, 1909-1910 senelerinde Bediüzzaman Said Nursî isimli bir zatın, tıpkı Abdulkadir Geylani Hazretleri gibi bulunduğu asrın bir vazifeli şahsı olacağı ve Şeyh Geylani (ks) tarzında manevi mücadelede bulunacağı keramet olarak haber verilmektedir.
Elbette Abdulkadir Geylani Hazretlerinin sekiz yüz sene öncesinden kasîdesinde kendisine muhatap kabul edip konuştuğu kişi hiç şüphesiz Bediüzzaman Hazretleridir. Çünkü hem tarih hem isimleri hem de gördüğü büyük vazifeleri cihetiyle tüm deliller Bediüzzaman Hazretlerini göstermekte, neredeyse apaçık O’na işaret etmektedir.
[1] Bediüzzaman, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 144