Santranç, dama, okey gibi zekayı geliştiren oyunları iddia olmadan ara sıra keyf için oynamak İslamiyet'te nasıl görülmüştür?
Kumarın olmadığı, yani taraflardan ikisinin veya birisinin koyduğu belirli bir bedel bulunmayan oyunların, kimisi haram, kimisi mübahtır. Bununla birlikte faydası olmayan her bir oyun ve eğlencenin kerahetten uzak kalmayacağı bilinmelidir. Çünkü bu gibi oyunlarda vakit boşa harcanır. Allah’ı zikretmekten, namazdan ve faydalı olan her şeyden uzak kalmak söz konusudur.
TAVLA: Haram olan, zar ile tavla oynamaktır. Bunun sebebiyle şehadet reddedilir. Hanefiler bunun hükmünü, - hükmün delil-i zanni olduğundan dolayı kendi ıstılahlarına uygun olarak – tahrimen mekruh kabul etmişlerdir. Çünkü Ebu Musa el Eş’ari’den şu rivayetle gelmiştir. : “Kim tavla oynarsa Allah’a ve Resûlüne karşı gelmiştir.” Bureyde (r.a) de Hz. Peygamber (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir. : “Kim nerdeşir (tavla) oynarsa, elini domuz etine ve kanına batırmış gibi olur.”
Dolayısıyla bu oyunu tekrarlayan kimsenin şehadeti ister kumar diye oynasın ister kumarsız oynasın kabul edilmez. Bu hüküm dört mezhebin ittifakıyla böyledir. Çünkü bu kişi bu oyunla kumar oynamasa dahi boş ve anlamsız bir iş yapmıştır. Peygamber Efendimiz (a.s) ise şöyle buyurmuştur. “Allah’ı zikretme türünden olmayan her şey bir boş iştir, bir oyundur.” Veya: “O bir yanılmadır ve bir boş iştir. Bundan dört şey müstesna: Erkeğin hanımıyla oynaşması, erkeğin atını eğitmesi, kişinin iki hedef arasında gidip gelmesi (yani atıcılık öğrenmesi), ve kişinin yüzme öğrenmesi.” Diğer taraftan Peygamber Efendimiz (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Ne ben oyundanım ne de oyun bendendir.”
SATRANÇ: Şafiîlerin dışında kalan cumhura göre satranç da haramdır. Hz. Ali (r.a): “Satranç da kumar türündendir” demiştir. Yine Hz. Ali (r.a) satranç oynayan bir grubun yanından geçmiş ve şöyle demiştir: “Şu önlerinde eğildiğiniz putlar da ne oluyor?”
Şafiîler şöyle demektedir: Satranç oynamak mekruhtur. Çünkü din konusunda kendisinden yararlanılan bir oyun da değildir; onu oynamayı gerektiren bir tür ihtiyaç da yoktur. O bakımdan terk edilmesi evladır; fakat haram değildir. Çünkü İbni Abbas, İbni Zübeyir, Ebu Hureyre ve Said b. El-müseyyeb (r.a)’in satranç oynadıkları rivayet edilmektedir; haram olduğuna dair herhangi bir nass da varit olmamıştır, hakkında nass bulunan oyunlara da benzememektedir. Eşyada asıl olan ise mübahlıktır. Diğer taraftan satranç ile zekânın bilinmesi ve anlama kabiliyetinin arttırılması da söz konusudur.
Şayet her iki taraftan veya taraflardan birisinin koyduğu bir bedel bulunup da yenenin mağlub olandan alması söz konusu olursa bu bahsin başında belirtmiş olduğumuz gibi, haram olur. (İslam fıkıh ansiklopedisi, Risale yayınları, c: 4)