"Şakku'l-Kamer", "İnşikāku'l-Kamer" Kavramlarının Etimolojik Yapısı
Sözlükte “yarılmak, bölünmek” anlamındaki inşikāk ile “ay” mânasına gelen “kamer” kelimelerinden oluşan bu terkip “ayın iki parçaya bölünmesi” anlamına gelmektedir. Şakku’l-Kamer terkibi de bu anlamda kullanılmıştır.[1] Ayın yarılması ile ilgili olarak ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
"(Kıyamet) saati yaklaştı ve ay yarıldı. Müşrikler bir mûcize gördüklerinde hemen yüzlerini döndürüp, “Bu öteden beri süregelen bir sihirdir!” derler. Hep yalanlarlar da heva ve heveslerine uyarlar; oysa her iş vakti geldiğinde) yerini bulucudur."[2]
İlk Dönem Kaynaklarında "Şakku'l-Kamer" Mûcizesi
Şakku'l-Kamer hadisesi birçok hadis, siyer, tefsir ve kelam kitaplarında rivayet edilmiştir. Şakku'l-Kamer mûcizesine dair hadis rivayet eden sahabeler şu şekildedir;
1) Abdullah b. Mes’ûd,
2) Abdullah b. Abbas,
3) Enes b. Mâlik,
4) Abdullah b. Ömer,
5) Cûbeyr b. Mut’im,
6) Huzeyfe b. el-Yemân,
7) Ali b. Ebû Tâlib.
Rivayetlerin hepsini burada zikretmek güç olduğu için bir kısmını vermekle iktifa edeceğiz. Buna göre en eski rivayet Cübeyr b. Mut’im’in müşrik babası Mut’im BİN Adiy’den naklettiği rivayettir. Rivayetin kaydedildiği ilk kaynak eser ise Mücâhid’in tefsiridir. Buna göre Mut’im b. Adiy “Kıyamet saati yaklaştı ve Ay yarıldı.” âyeti için şöyle dedi:
"Biz Mekke’deyken Ay yarıldı.” [3]
Ebû Dâvûd'un Müsned'inde Abdullah b. Mes`ûd’un, Allah’ın (اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ) kavli hakkında şöyle dediği nakledilmiştir:
“Ay, Resûlullah zamanında yarıldı. Bunun akabinde Kureyşliler “Bu, İbn Ebî Kebşe’nin bir sihridir. Bekleyelim, ticaret kafileleri bize bu konu hakkında ne ihbar edecekler? Muhammed bütün insanları büyüleyecek de değildir ya!” dediler. Nihayet ticaret kafileleri geldi ve onlarda Ay'ın yarıldığını gördüklerini haber verdiler.[4]
İkrime'den gelen bir rivayet ise şöyledir;
“Ay, Hz. Peygamber zamanında tutuldu. Bunun üzerine (müşrikler) dediler ki: “Ay sihirlendi.”, Hz. Muhammed ise “اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ” ayetini “مُسْتَقِرٌّ” ifadesine kadar okudu.[5]
Abdullah b. Mes`ûd'dan ulaşan bir haber de şöyledir;
“Resûlullah zamanında Ay ikiye inşikak etti. Resûlullah "Şahit olunuz!” buyurdu”[6]
Şakku'l-Kamer Mûcizesi'nin Bütün Dünyada Görülmesine Engel Olan Sebepler
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri öncelikle Şakku'l-Kamer hadisesinin bütün dünyada görülmemesi, bilinmemesi ve bütün insanlık tarihinin nakletmemesi gibi bazı itirazların varlığından bahsetmektedir. Cevap olarak ise; bu hadisesinin çok kısa bir süre zarfında, ani olarak bir cemaate gösterilmesi; Ay'ın konumunun her yerde aynı olmaması yani farklı ülkelerde farklı saat dilimlerinde doğması, sis veya bulut gibi görmeye engel olabilen durumların söz konusu olabilmesi gibi sebepleri öne sürmektedir. Ayrıca medeniyetin gelişmemesi ve gökyüzünü gözetlemeye yarayan aletlerin az olması bu hadisenin bütün dünyada görülmemesinin sebeplerinden bazılarıdır.[7]
Bediüzzaman Said Nursi'ye göre Şakku'l-Kamer mûcizesi kendi kendine bazı sebeplere binaen gerçekleşmiş doğal bir olay olmadığı için tabiat kanunlarına verilemez. Güneş ve Ay'ın yaratıcısı olan Allah, Hz. Peygamber'i (sav) tasdik etmek ve davasını aydınlatmak amacıyla olağanüstü bir şekilde gerçekleştirmiştir. İmtihan sırrının ve Risâlet'in iktizasıyla, delil ve burhanlarla ilzam etmek için hikmet-i İlahiyenin istediği insanlara gösterilmiştir. Sırr-ı hikmetin istemediği ve dünyanın dört bir tarafında bulunup nübüvvet davasını henüz işitmemiş insanlara, yukarıdaki mezkûr engel sebepleri yaratarak göstermemiştir.[8]
Şakku'l-Kamer Mûcizesi'nin Tüm Dünyada Görülmemesinin Hikmeti
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine göre mûcizeler, nübüvvet davasının ispatında münkirleri ikna etmek içindir. İcbar etmek için değildir. Buna göre nübüvvet davasını duyanlar için onları ikna edecek bir mûcize göstermek gerekmektedir. Başka taraflara da göstermek veya apaçık izhar ederek, icbar seviyesinde mûcize göstermek Allah'ın hikmetine aykırı olmakla birlikte imtihan sırrına da zıttır. Çünkü imtihan sırrı gerekli kılıyor ki akla kapı açılmalıdır ve ihtiyar elden alınmamalıdır. Bediüzzaman Said Nursi'ye göre şayet Allah, filozofların dediği gibi bir iki saat bütün dünyaya göstermek için Ay'ı öyle bıraksaydı ve tüm insanlık tarihi kaynaklarına geçseydi, "Şakku'l-Kamer" ya diğer semâvî hadiseler gibi nübüvvet davasına delil ve Hz. Peygamber'in risâletine özel olmayacaktı. Ya da apaçık bir mûcize olacaktı ki aklın ihtiyarı elinden alınacak, akıl mecbur kalacak, ister istemez nübüvvet kabul edilecekti. Ona göre bu ise sırr-ı teklifi bozacak, Ebu Cehil gibi kömür ruhlu biri ile Hz. Ebubekir gibi elmas ruhlu bir kimse eşit olacaktı. Dolayısıyla bunun içindir ki hem aniden gerçekleşmesi hem gece gerçekleşmesi hem insanların gafil olduğu bir vakitte de gerçekleşmesi, hem Ay'ın doğuşunun konum itibariyle farklı zamanlarda gerçekleşmesi, hem de sis ve bulut gibi çeşitli engellerin bulunması sebepleriyle bütün dünya görememiş ve dünya tarihine geçmemiştir.[9]
Şakku'l-Kamer'in Kâfirler Tarafından Dahi Reddedilememesi
O zaman ve zeminde inkârcıların şiddetli inatları tarihi kaynaklarda malum ve meşhur olmasına ve Kur’ân (وَانْشَقَّ الْقَمَر)[10] ifadeleriyle bu mûcizeyi tüm dünyaya haber vermesine rağmen Kur’ân'ı yalanlayan o kâfirlerden herhangi bir kimse, bu ayetin haber verdiği mûcizeyi yalanlayamamıştır. Bediüzzaman Hazretlerine göre eğer bu hadise gerçekten gerçekleşmiş olmasaydı bu âyetin ifadelerini bahane ederek yalanlamaya ve Nübüvvet davasının iptaline hücum ederlerdi. Ancak siyer ve tarih kaynaklarında kâfirlerin bu mûcizenin gerçekleşmediğine dair hiçbir iddialarına rastlanmamaktadır. Fakat âyette de ifade edildiği gibi (وَيَقُولُوا سِحْرٌ مُسْتَمِرٌّ)[11] kâfirler bunun bir sihir olduğunu söylemişlerdir. Hatta mûcizenin vukuunu inkâr etmek şöyle dursun gördükleri şeye inanmamak için delil olarak Mekke dışında bulunan kafilelerin de görüp görmediği araştırmışlardır. O kafileler de bu hadiseyi gördüklerini haber vermişler ancak inkârcılar yine kabul etmeyip "Ebu Talib'in yetiminin sihiri semaya da tesir etti."[12] demişlerdir.[13]
Şakku'l-Kamer Mûcizesi'nin Mütevatir Derecesinde Olması
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hz. Peygamber'in (sav); Ay'ın yarılması, parmaklarından su akması, bütün orduya yetirecek kadar su içirmesi, mescitte kendisine dayanarak hutbe okuduğu kurumuş direğin ağlaması gibi mûcizelerinin bütün cemaatin işitmesi gibi mütevatir derecesine ulaştığını Sa'd Teftazanî gibi meşhur muhakkiklerin çoğunluğunun kabul ettiğini ifade etmektedir.[14] Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'ne göre tabakadan tabakaya o kadar çok cemaat nakletmiştir ki bunların yalan üzere birleşmeleri imkânsızdır. Ona göre, nasıl Halley Kuyruklu Yıldızı'ı bin senedir mevcuttur veya göremediğimiz Serendip Adası'nın varlığı mütevatir seviyesindedir. Öyle de bu mûcize de mütevatirdir. Böyle kesin bir meselede asılsız vehme ve şüphelere kapılmak akılsızlıktır. Bir volkan patlaması ile ortadan ikiye yarılan dağ gibi Şakku'l-Kamer mûcizesi de mümkündür.[15]
Şakku'l-Kamer Mûcizesi Hakkında Bazı Tenkit Edilen Meseleler ve Cevapları
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri yukarıda da zikrettiğimiz gibi Ay'ın yarılma mûcizesinin herkes gaflette iken, gece vaktinde ve ani bir şekilde gerçekleşmesi sebebiyle bütün dünyada görülemeyeceğini ifade etmektedir. Ona göre bir kısım kimseler görse bile buna gözlerini inandıramayacaklardır. İnandırsalar bile böyle önemli bir olay, tek kişiden aktarılan bir haber ile büyük bir etki uyandıracak bir hadise olarak tarihe geçmeyecektir.[16]
Bir kısım kitaplarda bulunan "Ay ikiye ayrıldıktan sonra yere indi." ilavesinden bahis açan Bediüzzaman Hazretleri, bunun ilim ehli tarafından reddedildiğini ifade etmiştir. Binaenaleyh alimlere göre bu rivayet, büyük bir mûcize olan Şakku’l Kamer’in kıymetini düşürmek niyetiyle bir münafık tarafından eklenmiş olabilir.[17]
Said Nursi bir kısım kimselerin, İngiltere, Çin, Japonya ve Amerika gibi milletlerin tarihlerinde böyle bir hadiseden bahsedilmemesi sebebiyle bu hadisenin vuku bulmadığını iddia ettiklerini kaydetmektedir. Bu itiraz çok yersiz ve mantıksızdır. Zira Arabistan’da bu mûcize gerçekleştiğinde Çin ve Japonya'da sabah saatleri, Amerika'da gündüz saatleri, İngiltere ve İspanya da Ay'ın henüz yeni kaybolduğu saatlerdi. Ona göre bunun gibi diğer yerlerde de bu mûcizenin görünmesini engelleyecek sebepler bulunacak ve bu mûcize tüm dünyada görülemeyecektir.[18]
Şakku'l-Kamer Mûcizesi'nin İspatına Altı Delil
Said Nursi Şakku'l-Kamer'in imkânında şüphelerin izale olduğunu ve ispat edildiğini ifade ettikten sonra vukuuna delalet eden altı delili zikretmektedir. Buna göre;
Adalet ehli olan sahabelerin icma' etmesi,
Tahkik ehli olan bütün müfessirlerin (وَانْشَقَّ الْقَمَرُ)[19] ayetinin tefsirinde "Şakku'l-Kamer" mûcizesinin vukkuna ittifakı,
Bütün muhaddislerin birçok tarikle nakletmesi,
Keşif ve ilham ehli bütün evliya ve sıddıkların şahitliği,
Birbirinden usul, metod ve görüş itibariyle birbirinden çok uzak olan imamların ve derin ilim sahibi âlimlerin tasdiki,
Hz. Peygamber'den gelen kesin bir nass ile delalet üzere birleşmeleri mümkün olmayan ümmet-i Muhammed'in[21] bu mûcizeyi kabul etmesi gibi deliller Şakku'l-Kamer'i güneş gibi ispat eder.[22]
Bu yazı, Abdulkadir Ertaş tarafından yazılan ve kendi neşriyatımızın basımlarının yapıldığı Süeda Yayınları tarafından yayımlanan "Risale-i Nur'da İsrâ, Miraç ve Şakk-ı Kamer" adlı kitaptan alınmıştır. Daha detaylı malumat için bakabilirsiniz.
Ayrıca bakınız:
Şakk-ı Kamer (Ayın Yarılması) Mucizesini Doğrulayan Bilimsel Veriler
Mucize Nedir? Mucizenin Çeşitlerini Örneklerle İzah Eder misiniz?
Veriliş Gayelerine Göre Mucizenin Tasnifi
[1] İlyas Çelebi, DİA, İnşikāku'l Kamer, İstanbul 2000, c.22 s.343-345
[2] Kamer, 54/1-3
[3] Ebu’l-Haccâc Mücâhid b. Cebr el-Mekkî, Tefsîru Mücâhid, thk. Muhammed Abdüsselam Ebu’n-Nîl, Kahire 1989, s. 633.
[4] Süleyman b. Dâvûd et-Tayâlisî, Müsnedü Ebî Dâvûd et-Tayâlisî, thk. Muhammed b. Abdülmuhsin et-Türkî, Kahire, 1999, c.1, s. 224
[5] Abdürrezzâk b. Hemmâm es-San’ânî, el-Musannef, thk. Habîburrahman el-A’zamî, Beyrut 1983, c.3, s. 104
[6] Buhârî, Menâkib 27; Müslim, Sifàtu’l-münâfikîn 43; Tirmizî, Tefsir 54; Ahmed b. Hanbel, Müsned c.1 s. 377.
[7] Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, s.331; Nursi, İşârâtü’lİ’câz fi Mezânnil İcâz ,s.174; Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref b. Mürî en-Nevevî , el-Minhâc fî şerḥi Ṣaḥîḥi Müslim b. el-Ḥaccâc. Ṣaḥîḥ-i Müslim, Dâru İhyai't-Türasi'l-Arabi, Beyrut 1972, c. 17, s.143
[8] Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, s.331
[9] Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, s.332
[10] Kamer, 54/1
[11] Kamer, 54/2
[12] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân 54; Taberî, Câmiu'l-Beyân, c.27 s.84-85; Kurtubî, el-Câmi' li Ahkâmi'l-Kur'ân c. 17, s.126; el-Beyhakî, Delâilü'n-Nübüvve, c.2, s. 268
[13] Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, s.331
[14] Seyfeddin el-Âmidî; Gayetü'l-Meram, tkh. Hasan Mahmud Abdullatif, Kahire 1971, s.356-357; İbni Teymiyye, el-Cevabu’s-Sahih li Men Beddele Dine’l-Mesih, Dâru’l-Âsime, el-Memleketü’l-‘Arabiyyeti’s-Su’ûdiyye 1999, c.1, s.414, c. 2 s.44; Abdülkāhir el-Bağdâdî, el-Fark Beyne'l-Firâk, Daru’l Âfaki el-Cedide, Beyrut 1977, s.313; et-Teftâzânî, Şerhu'l-Mekâsıd, c.5, s.17
[15] Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, s.332
[16] Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, s.333
[17]Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, s.333; bkz Abdurrahman b. Muhammed b. Derviş el-Hut, Esna’l-Metâlib fî Ehâdîsi Muhtelifeti’l-Merâtib, Dâru’l-kutubi’l-ilmiyye, Beyrut 1997, s.378, Ali el-Kari, el-Esrarü'l-Merfua fi'lAhbari'l-Mevzua, thk. Muhammed b. Lutfî es-Sabbâğ, Dârü'l-Emane, Beyrut, 1971, s.398
[18]Bediüzzaman Said Nursi,Zülfikar, s.332
[19] Kamer, 54/1
[21] Ebû Dâvud, Fiten ve Melâhim 1;Tirmizî, Fiten 7; İbni Mâce, Fiten 7
[22] Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, s.333-334

