Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de model kabul kabul edilip örnek alınacak en mümtaz şahsiyetin Hazret-i Peygamber (asm) olduğundan şöyle haber vermiştir:
“And olsun ki sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah'ı çok zikreden kimseler için Allah'ın Resûlünde güzel bir örnek vardır”1
Bu münasebetle toplum hayatının olduğu gibi şahsi hayatın da en mükemmel örnekleri Hz. Peygamber’de (asm) temerküz etmiştir. Hadis-i Şerifte konumuz olan sakal, yaratılıştan insana nakşedilmiş bir hakikat olarak aktarılmaktadır. Şöyle ki:
“On şey fıtrattandır (yaratılıştandır); bıyığı kısaltmak, sakalı bırakmak, misvak kullanmak, burna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, istinca ve istibra”2
Bu münasebetle de sakal sünneti Peygamber Efendimizin çok kıymet verdiği kuvvetli sünnetlerinden birisi olmuştur.
Sakal bırakmak veya sakalı tıraş etmek meselesi ise fıkıh âlimleri tarafından detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Öncelikle şunu ifade edelim ki; haram hükmüne açık ve kesin naslarla ulaşılabileceği ve İslâm âlimlerinin haram kelimesini bazen mekruhu da kapsayacak şekilde kullandıklarını göz önünde bulundurarak sakalı kesmenin haram diye nitelendirilmesini ihtiyatla karşılamak gerekir.3
Bu meselede Şafiî Mezhebi ile Hanefî Mezhebi farklı görüş ortaya koymuşlardır. Şafiî Mezhebinde hakim olan görüşe göre sakal bırakmak sünnet, tıraş etmek ise tenzihen (helale yakın) mekruh, bir kısım Şâfiî fakihine göre ise sakalı tamamen kazımanın haram olduğunu ifade etmişlerdi.4 Hanefi Mezhebinde ise sakalı bırakmak sünnet tıraş etmek ise tahrimen (harama yakın) mekruhtur. Hatta diğer iki mezhepte de durum Hanefi Mezhebi gibidir.5 Fıkıh kitaplarında sakal bırakmayanların mesul olacaklarını söyleyen müctehidler olmuşsa da başka âlimlerden de yukarıda zikredildiği gibi sakal tıraşı olmanın tenzihen mekruh olduğunu söyleyenler de olmuştur.6 Bediüzzaman Hazretleri de sakal konusuna şöyle bir izah getirmiştir:
“Bazı âlimler “Sakalı tıraş etmek caiz değildir.” demişler. Muradları, “Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır.” demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur”7
Bu durumda Hanefî, Hanbelî ve Maliki âlimlerince mesul duruma düşerlerse de Şafiî âlimlerince Gazali, İbni Hacer, Remli, Rafiî ve Nevevî’ye göre tenzihi bir mekruh işlemiş olmaktadırlar.8 Bu meselede Şafiî mezhebine uyan kimseler, bir mesuliyet altına girmezler.9
Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun yaptığı bir izah da şöyledir:
“Hz. Peygamber (s.a.v.) sakal bırakmayı fıtrata (yaratılış değerlerine) uygun davranışlar arasında saymıştır.10 Nitekim kendisi de sakal bırakıp bunun güzelce bakımını yapmış ve bir tutamdan fazlasını kesmiştir. Konu hakkındaki hadisler ile sahabe uygulamalarını dikkate alan İslâm âlimleri sakal bırakmanın, yerine getirilmesi istenen doğal (fıtrî) bir fiil ve yapılması tavsiye edilen bir sünnet olduğunda ittifak ederken sakalı tıraş etmenin hükmü konusunda ise farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazı âlimler bunun haram olduğunu söylerken diğer bazıları ise mekruh görmüşlerdir. Genel olarak benimsenen “bir şeyin haram olması için onunla ilgili yasaklayıcı delilin sübut ve delalet açılarından kat’î yani ihtimale kapalı olması gerektiği” yönündeki usûl kuralı, ikinci görüşün daha isabetli olduğu sonucunu vermektedir. Buna göre Hz. Peygamber’e (sav) uymak maksadıyla sakal bırakan ve sakalının sünnete uygun bir şekilde bakımını yapan kişinin bu amelinden dolayı sevap alacağını, ancak herhangi bir sebeple buna imkân bulamadıkları için sakalını tıraş edenlerin ise sünnete aykırı düşmekle birlikte bundan dolayı günaha girmeyeceğini söylemek mümkündür.”11
Ahzab, 33/21
Müslim, Tahare 56; Neseî, Zinet 1
İsmail Yalçın, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2009, c.36, s.1-2
Ali b. Ahmed b. Hasan er-Râzihî, el-Câmi‘ fî ahkâmi’l-lıhye, Dâru’l-Âsâr, Kâhire 2004, s. 69; Mahmud b. Muhammed b. Ahmed Subkî, el-Menhelü’l-azbi’l-mevrûd şerhu süneni’l-İmâm Ebî Dâvûd, el-Mektebetü’lİslâmiyye, Riyad 1394, c.1, s.186
Ali b. Ahmed b. Hasan er-Râzihî, el-Câmi‘ fî ahkâmi’l-lıhye, Dâru’l-Âsâr, Kâhire 2004, s. 69; Mahmud b. Muhammed b. Ahmed Subkî, el-Menhelü’l-azbi’l-mevrûd şerhu süneni’l-İmâm Ebî Dâvûd, el-Mektebetü’lİslâmiyye, Riyad 1394, c.1, s.186
Kâdî İyâz, İkmâlü’l-mu‘lim bi fevâdi Müslim, Dârü’l-vefâ, Mısır 1998, c.2, s. 63; İmam Gazzali, İhyâü ulûmi’d-dîn, Dâru’l-ma’rife, Beyrut t.y, c.1, s.144; Nevevî, el-Minhâc şerhu Sahîhi Müslim, Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî, Beyrut 1392, c.3, s.149
Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.66
Ebû Bekir b. Muhammed ed-Dimyâtî, Ḥâşiyetü İʿâneti’ṭ-ṭâlibîn, Kahire 1356/1938, c.2, s. 340.
Mezahibü'l-Erbaa, II/44-45; İânetü'l-Tâlibîn, II/340
Buhari, Libas 64
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı: https://kurul.diyanet.gov.tr/soru/sakal-birakmanin-ve-kesmenin-dini-hukmu-nedir/0193c42d-b1b0-7d9e-aabe-1dcf621f9d19