İnternette dolaşırken çeşitli hocalardan sakalı kesmenin haram olduğunu işittim. Sorularım şunlar: Sakal bırakmak sünnet ise nasıl haram oluyor? Haram ise bıraktıktan sonra mı? Jilet ile kesmekte bir sakınca var mı?
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de “And olsun ki sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah'ı çok zikreden kimseler için Allah'ın Resûlünde güzel bir örnek vardır”[1] buyurmasıyla model kabul kabul edilip örnek alınacak en mümtaz şahsiyetin Hazret-i Peygamber (asm) olduğundan haber vermiştir. Bu münasebetle toplum hayatının olduğu gibi şahsi hayatın da en mükemmel örnekleri Hz.Peygamber’de asm temerküz etmiştir.
Hadis-i Şerifte “On şey fıtrattandır (yaratılıştandır); bıyığı kısaltmak, sakalı bırakmak, misvak kullanmak, burna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, istinca ve istibra”[2] buyurulması ile konumuz olan sakal, yaratılıştan insana nakşedilmiş bir hakikattir. Bu münasebetle de sakal sünneti Peygamber Efendimizin çok kıymet verdiği kuvvetli sünnetlerinden birisi olmuştur.
Sakal bırakmak veya sakalı tıraş etmek meselesi ise fıkıh alimleri tarafından detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Öncelikle şunu ifade edelim ki; sakal bırakmak noktasında hiçbir fıkıh uleması farz olarak beyanda bulunmamıştır. Haliyle tıraş olmakla farzın terki gibi bir sonuç ortaya çıkmamaktadır.
Bu meselede Şafiî Mezhebi ile Hanefî Mezhebi farklı görüş ortaya koymuşlardır. Şafiî Mezhebine göre sakal bırakmak sünnet, tıraş etmek ise tenzihen (helale yakın) mekruhtur. Hanefi Mezhebinde ise sakalı bırakmak sünnet tıraş etmek ise tahrimen (harama yakın) mekruhtur. Hatta diğer iki mezhepte de durum Hanefi Mezhebi gibidir. Fıkıh kitaplarında sakal bırakmayanların mesul olacaklarını söyleyen müctehidler olmuşsa da başka âlimlerden de yukarıda zikredildiği gibi sakal tıraşı olmanın tenzihen mekruh olduğunu söyleyenler de olmuştur. Tüm bunlarla beraber bazı muâsır âlimler de bunun bir âdet meselesi olduğunu düşünerek sakal bırakmanın mübah olduğunu söylemişlerdir.[3]
Bediüzzaman Hazretleri de sakal konusuna şöyle bir izah getirmiştir: “Bazı âlimler “Sakalı tıraş etmek caiz değildir.” demişler. Muradları, “Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır.” demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur”[4]
Bu durumda, sakalı bıraktıktan sonra kesenler, Hanefî, Hanbelî ve Maliki âlimlerince mesul duruma düşerlerse de Şafiî âlimlerince Gazali, İbni Hacer, Remli, Rafiî ve Nevevî’ye göre tenzihi bir mekruh işlemiş olmaktadırlar. Bu meselede Şafiî mezhebine uyan kimseler, bir mesuliyet altına girmezler.[5]
Hazret-i Peygamber (asm), “Müşriklere muhalefet edin. Sakalı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltın”[6] beyan etmesiyle sakal bırakmanın hikmet cihetini de ifade etmiştir. Çünkü o zamanda müşrikler sakallarını keserler ve bıyıklarını da olabildiğince uzatırlardı. Ancak günümüzü değerlendirdiğimizde bu hükmün zıddına dönüştüğünü de görmek mümkündür. Artık ehl-i dalaletin, ehl-i dünyanın da moda gibi değişik düşüncelerle sakalını uzattığı ve bıyığını kısalttığı görmek mümkündür. Bu değerlendirmeler ışığında İslamiyet’in zarar görmemesi adına zaman ve mekânı göz önünde bulundurmakta ve buna göre hareket tarzı benimsemekte ciddi fayda olduğu düşünülmelidir. Özellikle farz veya vacip olan bir ibadeti ihmal etmemek için bu sünnetin terkinde hiç bir mesuliyet yoktur. Bilakis eğer o sünnetten dolayı farz veya vacip terkedilirse mesuliyeti büyük olur.
Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun yaptığı bir izah da şöyledir;
“Hz. Peygamber (s.a.v.) sakal bırakmayı fıtrata (yaratılış değerlerine) uygun davranışlar arasında saymıştır (Buhari, Libas, 62; Müslim, Tahare, 56; Ebu Davud, Tahare, 29; Nesai, Zîne, 1). Nitekim kendisi de sakal bırakıp bunun güzelce bakımını yapmış ve bir tutamdan fazlasını kesmiştir.
Konu hakkındaki hadisler ile sahabe uygulamalarını dikkate alan İslam âlimleri sakal bırakmanın, yerine getirilmesi istenen doğal (fıtrî) bir fiil ve yapılması tavsiye edilen bir sünnet olduğunda ittifak ederken sakalı tıraş etmenin hükmü konusunda ise farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazı âlimler bunun haram olduğunu söylerken diğer bazıları ise mekruh görmüşlerdir. Genel olarak benimsenen “bir şeyin haram olması için onunla ilgili yasaklayıcı delilin sübut ve delalet açılarından kat’î yani ihtimale kapalı olması gerektiği” yönündeki usûl kuralı, ikinci görüşün daha isabetli olduğu sonucunu vermektedir.
Buna göre Hz. Peygamber’e uymak maksadıyla sakal bırakan ve sakalının sünnete uygun bir şekilde bakımını yapan kişinin bu amelinden dolayı sevap alacağını, ancak herhangi bir sebeple buna imkân bulamadıkları için sakalını tıraş edenlerin ise sünnete aykırı düşmekle birlikte bundan dolayı günaha girmeyeceğini söylemek mümkündür.”[7]
[1] Ahzab Suresi, 21
[2] Müslim, Tahare 56; Neseî, Zinet 1
[3] el-Helâl ve'l-Haram, s. 81-82
[4] Emirdağ Lahikası
[5] Mezahibü'l-Erbaa, II/44-45; İânetü'l-Tâlibîn, II/340
[6] Buhari, Libas 64
[7] Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı