Soru

Sahabeler ve Bizler

Asr-ı Saadette maddi bir cihad vardı onlar maddi zorluklar çekmişler ama biz şu an nefislerimizle manevi olarak cihad ettiğimiz için şuan bizim işimiz daha zor görünüyor. Bundan dolayı da onların zamanına göre şuan bizim manevi mücadelemiz daha yüksektir diyebilir miyiz ?

Tarih: 15.11.2010 01:00:04
Okunma: 6702

Cevap

Peygamberlerden sonra en yüksek manevi makam ehl-i sünnet alimlerinin ittifakı ile sahabelere aittir. Onlara külli fazilet noktasında yetişmek mümkün değildir. Allah Teala Hazretleri, başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere, Tevrat ve İncil’de sahabeleri medh ü sena etmiştir.

Devletler, milletler, insanlık topyekün İslamiyet’in esaslarına muhalif oldukları, peygamberimizi yalnızca bir insan şeklinde gören sahabeler yani O’nun davasının, fikirlerin, söylediklerinin dünyadaki yansımalarını, sonuçlarını görmedikleri, hatta bir kısım sahabe mucizesiz olarak iman ettikleri halde öyle bir iman ettiler ki değil şüpheye kapılmak belki vesveseye bile düşmüyorlardı. Dünya bütün büyüklüğüyle beraber onlara bir tereddüt veremiyordu.

Bizler ise İslamiyet’in doğruluğunu, hak olduğunu gösteren devletleşen esasları, milyarlarca taraftarı, benimseyeni, Müslüman’ı olduğu ve onlar, bizler için imanımıza, İslamiyet’imize, amellerimize destek veren, takviye eden şahitler olduğu halde en küçük bir Avrupa filozofunun sözüyle tereddüt geçiren, endişe eden, şüphe duyan sönük imanımız ve buna bağlı olan terakkimiz nerede?

Hem sahabelerin imanlarının derecelerini, kuvvetini, takvadaki üstünlüklerini gösteren tam ve mükemmel dindarlıkları, Salih amelleri nerede? Doğru dürüst düzenli olarak farzları eda edemeyen zayıf imanımız nerede?

Hem bugün olan batıl fikirler, kötü yaşantılar, ekonomik sıkıntılar, cahillikler, şerler o gün de vardı. Bundan dolayı cahiliyet devri deniyordu. Çok uzun zamandan beri manevi güneş insanların üstüne doğmamış ve asırlardan beri aydınlanma nedir bilmiyorlardı. Vahşi bir ortam, mutaassıp bir insan, bedevi bir zaman, karanlık bir dönem vardı. Bir coğrafya vardı. Bir insanlık vardı. Bununla birlikte sahabeler imanlarıyla ortaya çıktıklarında, onların bu imanlarını takviye edecek ne bir devlet, ne bir İslami yaşantı, ne bir güzel örf ve adet, ne milyarlarca Müslüman, ne bir şeair, ne bir ortak toplum şuuru, ne bir geçmiş vardı. Kısacası zaman, zemin ve şartlar onların lehine değil aleyhine idi. Onlar maddi ve manevi akıl almaz sıkıntılara karşılaştılar ve göğüs gerdiler. İmanlarını muhafaza için, değil nefisleriyle belki dünya milletlerine karşı bütün sahalarda mücadele etmek zorunda kaldılar. Onlar İslamiyet’i yaşamak konusunda bizler kadar rahat değildiler. Bizler kadar geniş imkanlara sahip değildiler. Hiçbir hayati tehlike olmayan zamanımız nerede? Her an ölebilmek ve her şeyini kaybetmek vaziyeti nerde? İnsanın en değerli sermayesi olan hayatını feda etmesi en büyük bir fedakarlıktır. Bir mücadeledir. Bir terakkidir.

Şu anda sahabeler berzah aleminde bulunuyorlar. Ebedi saadete nail olmuşlar. Allah’ın rızasını kazanmışlar. Dünya imtihanını en güzel bir netice ile bitirmişler. Sonlarından endişe edecek bir korku taşımıyorlar. Bizler ise hala hayattayız. Ebedi bir cenneti, saadeti, nimeti kazanmak veya kaybetmekle karşı karşıyayız. Bize düşen mücadelemizin derecesini kıyaslamak yerine imanımızı muhafaza edecek dersler almak, takviye etmek, ameller işlemektir. Sahabelerin küçük bir kardeşi olmak, onlara komşu olabilmek, şefaatlerine mazhar olmak için O üstadlarımızı taklid etmeliyiz.


Yorum Yap

Yorumlar

Allah razı olsun istifade ettik inşaallah....
Gönderen: FİKRİYE ALKAN
Tarih: 14.04.2012 23:26:25