Bir kadın rüyasında müstehcen bir şey yapsa fakat cinsel doyuma ulaşmasa ve meni geldiğini de bilmese gusül ona farz olur mu?
Böyle bir durumda gusül gerekmez. Bu konudaki İslâmî ölçüler şöyledir:
İslâm fıkhına göre; “Şehvetle yerinden ayrılan ve şehvetle dışarıya atılan bir meniden dolayı gusletmek gerekir.”
Bir kişi ihtilam olsa ancak uykudan uyandığında üzerinde veya çamaşırında ıslaklık görmese gusletmesi gerekmez.[1] Buna karşılık, rüya gördüğünü hatırlamamakla birlikte, uyandığında üzerinde veya çamaşırında ıslaklık görürse gusletmesi gerekir.[2]
Hz. Âişe (r.a.) şöyle anlatır: “Resûlullah’a, ‘Bir kimse uykudan uyandıktan sonra çamaşırında ıslaklık bulsa, ancak ihtilam olduğunu hatırlamasa (yıkanması gerekir mi?)’ diye soruldu. O da ‘Evet, yıkanmalıdır!’ diye cevap verdi. Sonra, ihtilam olduğunu hatırlayıp da ıslaklık fark etmeyen kimsenin durumu soruldu: ‘Ona gusül gerekmez’ dedi. Ümmü Süleym (r.a.) sordu: ‘Bunu kadın görecek olursa, kadına gusül gerekir mi?’ Buna da, ‘Evet! Kadınlar, erkekler gibidir’ cevabını verdi.”[3]
Yine Âişe (r.a.) anlatıyor: “Ümmü Süleym (r.a.), Resûlullah’a (s.a.s.), ‘Rüyasında, erkeğin gördüğünü gören kadına, guslün gerekip gerekmeyeceğini sordu. Resûlullah, ‘Evet! Islaklığı fark ederse.’ cevabını verdi.”[4]
Dolayısıyla kadınların da erkekler gibi ihtilam olmalarından sonra çamaşırlarında ıslaklık görmeleri hâlinde gusletmeleri gerekir. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
Yine, “Uykudan uyanan kimse, yatağında, çamaşırında veya bedeninde bir yaşlık görünce bakılır: Eğer rüyada cinsel ilişkide bulunduğunu hatırlıyorsa, gusletmesi gerekir. Yaşlığın meni olup olmamasında şüpheye düşmesi bir önem taşımaz. Ancak ihtilam olduğunu hatırlamadığı takdirde, yaşlığın mahiyetinin ne olduğu üzerinde durulmaz ve gusül gerekmez. Çünkü akıntının şehvetle geldiği bilinmemektedir. Bu mesele İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmamı Azam ile İmam Muhammed'e göre, gelen akıntının mezi olduğunu anlıyorsa, gusl etmesi gerekmez. Fakat meni olduğunu biliyor veya şübheye kapılıyorsa, gusletmesi gerekir. İhtiyata uygun olan da budur. Onun için fetva buna göredir.” (Ömer Nasuhi Bilmen İlmihali)
[1] İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, I, 302.
[2] Ebû Dâvûd, Tahâret, 96; Tirmizî, Tahâret, 82.
[3] Ebû Dâvûd, Tahâret, 96; Tirmizî, Tahâret 82.
[4] Müslim, Hayız, 33; Ebû Dâvûd, Tahâret, 97; Nesâî, Tahâret, 135.