Soru

Ruhaniyat ve Alemi Ervah

17.söz; Bu söz iki ali makam diyor üstadımız. Birinci makam belirtilmemesinin sebebi nedir. Birinci makamın neresi olduğunu nasıl anlayabiliriz.

2- Âlem-i ervah ve ruhaniyatın farkı nelerdir?

Tarih: 5.09.2020 13:29:21
Okunma: 3125

Cevap

17. Söz iki âli makamdır. Birinci makamı ikinci makama kadar olan yerdir. Birinci makam, düz yazı şeklinde yazılmışken ikinci makam şiire benzeyip fakat şiir olmayan, manzum olarak yazılmıştır. Aradaki bu belirgin farktan dolayı birinci makam diye yazılmamış olabilir. Zaten iki makamdır diyip hemen mevzuya başlamak umumiyetle birinci makama başlamak olarak değerlendirilir. 

Ruhaniyat:

Kendisinde ruh ve hayat olan şeydir ki canlı demektir. Ruha mensubtur. Meleklere ve cinlere nisbet edilir. Onlara ruhani denir. Cesedsiz ruh oldukları için ki cismani olanların zıddıdır. Çoğulu ruhaniyun olur.(Kamus-u Okyanus c:1,s:472)

Ruhaniler üç kısımdır.

Birincisi: Hepsi hayırlıdır. Meleklerdir. Yanlış iş yapmaz, insanı aldatmazlar, Allah'ın emrinden çıkmazlar.

İkincisi: Hepsi şerli olanlardır. Şeytanlardır. İnsanı aldatır, şerre fenalığa çalışırlar.

Üçüncüsü: İkisi ortası hayırlısı da vardır şerlisi de, bunlara cinn denir.(Hak Dini Kuran Dili, Elmalı Hamdi Yazır, eser neşriyat, c:8,s:5383)

Risale-i nur külliyatına bakıldığında şehadet alemi denilen dünyamıza henüz gelmeyen ruhlar ve vefat eden insanların ruhları da bu sınıfa dahildir. Meleklerle ilgili olan yirmi dokuzuncu söz namlı risalede ruhtan ibaret, melek gibi tamamen hayırlı olan ruhanilerin de olduğu anlaşılmaktadır.

Ruhaniyat kelimesini lügat manası ve ıstılah manası olarak iki tanım şeklinde değerlendirmek mümkümdür. Birincisi ve ilk akla geleni cismaninin mukabili olan ruhani, yani insan ve hayvanlar gibi maddi cesedi olmayanlar manasında. Bu da yukarıda izah edildiği gibi melek, şeytan ve cinlerdir denilebilir. Fakat Bediüzzaman Hazretleri Ruhaniyat diye ayrı bir mahluktan da bahsetmektedir. Mesela, “Şerîatın lisânında pek çok muhtelifü’l-cins olan o sekenelere, ‘melâike ve rûhâniyât’ tesmiye edilir.”

"Demek bu nihâyetsiz ve çok mütenevvi‘ olan şu vezâif ve ibâdete, nihâyetsiz melâike envâ‘ları, rûhâniyât ecnâsları lâzımdır ki, şu mescid-i kebîr-i âlemi saflarıyla doldurup şenlendirsin. Evet, şu kâinâtın her bir cihetinde, her bir dâiresinde rûhâniyât ve melâikelerden birer tâife, birer vazîfe-i ubûdiyetle muvazzaf olarak bulunurlar." 

"Elbette o Kadîr-i Hakîm, bu kusursuz kudre­tiyle, bu noksânsız hikmetiyle nûr gibi, esîr gibi ruha yakın ve münâsib olan sâir seyyâlât-ı latîfe maddeleri ihmâl edip, hayatsız bırakmaz. Câmid bırakmaz. Şuûrsuz bırakmaz. Belki madde-i nûrdan, hatta zulmetten, hatta esîr maddesinden, hatta ma‘nâlardan, hatta havadan, hatta kelimelerden zîhayat, zîşuûru kesretle halk eder ki, hayvanâtın pek çok muhtelif ecnâsları gibi, pek çok muhtelif rûhânî mahlûkları, o seyyâlât-ı latîfe mad­delerinden halk eder. Onların bir kısmı melâike, bir kısmı da rûhânî ve cin ecnâslarıdır. "

"Nârdan, nûrdan, ateşten, ışıktan, zulmetten, havadan, savttan, râyihadan, kelimât­tan esîrden ve hatta elektrikten ve sâir seyyâlât-ı latîfeden halk olunan o zîhayat ve o zîruhlara ve o zîşuûrlara şerîat-ı garrâ-yı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm, Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân, “Melâike ve can ve rûhâniyâttır” der, tesmiye eder." (Sözler, 29. Söz)

 

Cins: Hakaiki muhtelif olan şeylere ıtlak olunur. İnsan, at, deve misüllü ziruhlara ıtlak olunan hayevan gibi

Nev’: Muttefekul hakika olan şeylere denilir. Zeyd, Amr, Bekr misüllü şahıslara ıtlak olunan insan gibi (Türkçe Mantık Hulasası)

Bu tanımlamalara dikkat edilirse cins, ortak bazı özellikleri olmakla beraber hakikatleri farklı olan şeyler için kullanılıyor. Üstadımız melek tabirini kullanıyor, cin tabirini de kullanıyor bir de ayrıca "ruhaniyat" diyor. Bu “ruhaniyat” ifadesinden şunu anlıyoruz ki, melek sınıfına dahil değil, cin sınıfına da dahil değil ama bunlarla ortak özellik olarak ruh sahibi ayrı bir cins daha var o da ruhaniyattır. (Allahu alem)

 

 

Alem-i Ervah: 

Alem-i ervah sözlükte ruhlar alemi demektir. Bediüzzaman Hazretlerine göre alem-i ervah, gayb âleminin bir çeşidi olup ahirete gitmek için ruh ve ruhani varlıkların bulunduğu ve dünyadan daha güzel daha nurlu olan alemdir. Maddi alem, alem-i ervah üstüne serpilmiş tenteneli bir perdedir Hazreti Üstad, meleklerin bu alemi görüp girebileceklerini de ifade etmektedir

Bediüzzaman Hazretleri insan ruhuna ve meleklerin varlığına ait delillerin bu alemin varlığına bir delil olduğunu, miracın alem-i ervahdaki ruhani varlıklara gösterilen bir mucize bulunduğunu, ruhun bu alemden geldiğini, insanın amellerinin bu alemde de korunduğunu, Allah’ın veli kullarının bir kısmının bu alemi görebildiğini ifade etmektedir. (Risale-i Nur Istılahları, Muhlis Körpe, s. 22)

 

Yukarıdaki tanım ve izahlardan bizim anladığımız Alem-i Ervah bir alemdir. Ruh ve ruhaniler de oranın sakinleridir. 


Yorum Yap

Yorumlar