Yazı mektubunda Bediüzzaman Hazretleri, yazıdaki beş nevi ibadeti ifade ederken kalemle ilmi tahsil ve tefekkür ibadetlerini de sayıyor. Halbuki yazarken gereği gibi okuyamadığımızdan bu iki ibadet ciheti olmuyor gibi...Acaba bu iki ibadeti kazanmak için hangi metodları kullanabiliriz?
Risaleleri yazmak beş değişik açıdan ibadet olmasının yanında, bunlardan çok daha mühimmi iki hadisin işaretiyle yüz şehid sevabı kazandırmaktadır. Bu yüzden öncelikle şunu belirtmek isteriz ki, yazısını yazan ama yazdığını mütalaa ve tefekkür edemeyen birisi, bu işi ciddi bir eksiklikle yapıyor anlamına gelmez. Yani yüz şehid sevabı vadi eksilmiş olmaz inşaallah.
Saydığınız iki maddeden birincisi olan kalemle ilmi tahsi etmek fazileti de kazanılır. Çünkü Kur'an yazısını okumak ve yazmak da hususen bu asırda çok mühim ve çok faziletli bir ilimdir. Aynı zamanda hatt-ı Kur'an'ı muhafaza sadedinde mühim bir cihaddır. Hz. Ali ra.'ın, ahirzamanda hatt-ı Kur'an'ı muhafaza edenlere kardeşlerim diye hitab etmesindeki kıymeti düşünmek lazım...
İkinci maddedeki tefekküri ibadeti yapmak kısmını elden kaçırmamak için şöyle bir yol takib edilirse hem çok faydalı olur, hem de risalelerin sıhhatli yazılmasına hizmet eder. O da şudur:
Yazmadan önce bir kere sayfayı okumak, yazarken mümkün mertebe manayı takib etmeye çalışmak ve yazdıktan sonra bir hata olmasın niyetiyle son kez bir daha okumak. Bu şekilde en az iki defa okunmuş olacağı için, inşaallah tefekkür ibadetini de yapmış olunur.
Üstad Bediüzzaman, r.a Risale-i Nur'un onbeş yıllık medrese tahsilinden hasıl olan ilmi, on beş haftaya kadar düşürdüğünü ilan ediyor. Bu ilmin tahsilini de Risale-i Nur'u yazmak gibi kudsi bir hizmette olduğunu çok yerlerde beyan etmiş. Bizler yazmakla bu hakikat ilmini nasıl tahsil edebiliriz?
Bahsettiğiniz miktar yalnız yazmakla değil, ancak ciddi mütalaalarla elde edilebilir. Yazı esnasındaki istifade ise buna katkıda bulunmuş olur.
Barla lahikasında Hulusi abinin kalemle ilmi tahsil ve tefekkür hakkındaki izahlarını ve Sabri abinin yazma ve okuma hakkındaki bir ifadelerini fikir vermesi cihetiyle aşağı alıyoruz.
"4-Kalemle ilmi tahsil "Nun. Vel-kalemi ve ma yesturun." Madem ki hakikat ilmi tedris edilmiyor. Elbette mahfî hikmetlere binaen mahdud insanların eline geçen, kulağına giren bu nevi derslerin ciddî tahsili için, bilhassa okuması yazması olanların bizzât yazmak suretiyle, bu neticeyi bulacaklarına şübhe edilmemelidir. Bir şeyi yazmak; okumak, anlamak, sonra başka kâğıda nakletmektir ki, bu tarzla matlub istifadenin temin edileceği muhakkaktır.
5- Bir saatı bir sene ibadet hükmüne geçecek tefekkür: Evet Nurlarla istifade, böyle saatler, zannederim hepimizin meşhudu olmuştur. Sözler'deki hakaikı tefekkür, aynen Kur'an'ın künuzunu manen taharridir ki; Fettah ismi imdada yetişerek, öyle muhayyir-il ukûl kapılar açıyor ki, zevkine nihayet bulunmuyor. Perdesiz, vasıtasız Kur'an'a bakınca, zülâl gibi hakaikın tecelli ettiği, bulutsuz havada güneş ve böyle bir havada yıldızlarla süslenmiş semada bedirlenmiş kamer gibi müşahede olunuyor."
"Yirminci Mektub'u yazarken vaktimin adem-i müsaadesi cihetiyle çabuk yazmağa fazlaca sa'y ettiğimden sathî bir nazar ve kıraat edildi. Derince düşünüp zihnimde takarrur ettiremedim ise de, müsaade-i fâzılaneleri ile şu hakikatı arza ictisar ediyorum ki; bu mektub-u azîm-ül mefhum, şimdiye kadar tesyar buyurulan umum Nur Risalelerinin, hülâsat-ül hülâsa zübdesi ve menba'-ı amîkı olduğuna müşahedemle beraber..."