Risaleleri elimizden geldiğince yazmaya çalışıyoruz. Bakarak risale yazmanın Osmanlıca yazısını kolay öğrenmede faydası olacağını düşünüyorum. Bu sebeple risaleleri mürekkeple kopya ederek değil de, bakarak kurşun kalemle yazmamızda aynı sevabı kazanır mıyız?
Bediüzzaman hazretlerinin döneminde yazılan risalelere bakıldığında el yazması nüshalarıda farklılıklar göze çarpmaktadır. Tükenmez kalemle yazılar da görmek mümkün. Farklı renklerde yazılara da rastlanır. Kurşun kırmızı kaleme benzer kalemlere de şahid olunuyor. Herkes bakarak çoğaltıyordu. Yazıların ve yazılan risalelerin sayfa yapılarının farklı oluşu bunu göstermekteydi.
Risalelerin yazılmasını Bediüzzaman hazretleri iki hadis-i şeriften delil getirmektedir. Mürekkep, divit, kağıt bu yazının birer aracı, vesilesi konumundadır. Asıl olan yazının yazılmasıdır. Fakat bir işte kullanın malzemenin o işin tabiatına uygun olması işin kemalinini sonuç verir. Kopya usulü ile yazılan yazılar da bile herkes kendi hattını, harf karekterini yazmaktadır. Sayfa bittiğinde asıl nüsha ile yapılacak bir mukayese sonucunda çok farklı yazdığını görecektir. Kişi Kopya ile sayfanın düzenini sağlamış olmaktadır.
Hat sanatında, hattatlıkta ustanın yazısını taklit etmek esastır. Açılan yolda yürünür. İşlek caddede gidilir. Böylece kısa zamanda yol alınmış olur.
Bakarak yazmakta imlayı öğrenmek ve yazıyı ele yerleştirmek noktasında bir fayda olabilir. Kopya usulü yazıda bakarak yazmakla elde edilecek sonuçlar alınır. Fakat bunun aksi herzaman mümkün olmayabilir.
Bunların hepsinden daha önemlisi de dokuz defa Kur'an yazan bir elin yazısının taklit ediliyor olmasıdır. Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle kalemiyle bu milleti maddi ve manevi sükuttan kurtaran bir zatın, manevi duygularını bütünüyle yazıya yansıtmış bir ruhun, ihlasının harflere dönüşmüş bir yazının, manayı maddeye inkılap ettirmiş bir kalemin, yalnızca ümmetin istifadesini düşünerek yazı yazı yazan bir kalemin taklid edilmesi kendi yazımızdan her yönüyle daha istifadeli değil midir?
Hüsrev efendi üstadımız " benim hattımdan kopya edilecek diye bir davam yok. Fakat ben yazarken talebenin istifade ve istifazasını düşünüyorum" buyurmuş.
Bediüzzaman üstadımızın,
"Bana hizmet eden Ali geldi, dedi: "Ben rü'yada gördüm ki, sen Hüsrev'le beraber Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın elini öptün." Birden bir mektub aldım ki, Hüsrev'in hattıyla yazılan Asâ-yı Musa mecmuasını kabr-i Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm üzerinde hacılar görmüşler. Demek benim bedelime Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın manevî elini, Hüsrev kaleminin vasıtasıyla öpmüş ve rıza-yı Nebeviyeye mazhar olmuş." (Şualar)
"Evet Üstadım bana Mu'cizat-ı Ahmediye'yi, kardeşim Hüsrev tarzında yazdırıyordu." (Kastamonu Lahikası)
“Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın ve Risale-i Nur'un hazinelerinin kerametli ve yaldızlı bir anahtarı olan kalem-i Hüsrevî,” (Kastamonu Lahikası)
“Risale-i Nur, Kur'anın bir mu'cize-i manevîsi olduğu gibi; Hüsrev'in kalemi de, Risale-i Nur'un pek kuvvetli bir kerameti olduğunu buraca hergün tasdik ediyoruz.” (Kastamonu Lahikası)
“Risale-i Nur'un kahramanı olan Hüsrev, Risale-i Nur'un hizmetinde gösterdiği hârikaları, nümune olmak için bir kısmını beyan edeceğiz. Şöyle ki:
Bu zât, dokuz-on sene zarfında dörtyüz risale kadar dikkatli ve tevafuklu olarak Risale-i Nur'dan yazdığı gibi; hâfız olmadığı halde yazdığı iki mükemmel Kur'an ile ve üçüncüsü -müteferrik surette- gözle görünür bir nevi i'caz-ı Kur'anı gösterir bir tarzda üç Kur'anı yazmış; tam mukabele edilmeden bize gelmiş; biz de mukabele etmeden size göndermiştik. Sizler de kemal-i dikkatle hareke ve harflerde gördüğünüz kırk-elli sehiv, Hüsrev'in kaleminin ne derece hârika olduğunu gösterir.” (Kastamonu Lahikası)
“tevafuk Hüsrev'in tarzında var.” (Barla Lahikası)
Gibi pek çok ifadeleri var.
Risale-i Nurun hatt-ı hakikisine yaklaşmış olan Hüsrev üstadımızın hattı, hem kerametli hem de rızaya mazhar olmuş. Bizler de kopya usulüyle taklid ediyoruz.