Soru

Risale-i Nur'da Kelime Üstlerindeki Çizgilerin Anlamı

Risalelerdeki kelime üzerinde bulunan çizgiler hangi maksatla çizilmiştir? Bir de ciltlerin kırmızı renkte olması Bediüzzaman Hazretlerinin tercihi midir?

Tarih: 28.01.2024 17:00:11
Okunma: 193

Cevap

Risale-i Nur’da kelimelerin üstündeki çizgilerin hikmeti:

Risale-i Nur’da çizgilerin manevi anlamına dair bir beyanat bulunmamaktadır. Eğer manevi hususiyetleri de varsa bizler o manevi hikmetleri bilemiyoruz.

Yazıdaki çizgiler manalara dikkat çekmek için ve okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak içindir. Özellikle üstü çizili kelimelerin, izah edelin meselelerde kilit rol oynayan kelimeler olduğu görülmekte.

Hem okuma veya ders yaparken kalınan yeri bulmakta ciddi kolaylık sağlamaktadırlar.

Hem de çizgiler, sayfaya estetik ve zarafet katmakla beraber metni rahatlatıcı bir unsur olarak da bulunmaktadırlar. Bir büyük sayfa yazıldıktan sonra çizgisiz haliyle okunmaya çalışılsa, sayfanın çok sık ve yoğun göründüğü ve gözü yorduğu görülecek. Çizgiler cümlelerin arasını rahatlatarak göz için rahat okuma imkânı sunmaktadır.

Hazret-i Üstad'ın yazıdaki çizgilerden bahsettiği tek yer Barla Lâhikası'ndaki şu ifadeleridir:

"Bir nüshayı kardeşime hediye ediyorum. O nüshada, fehmi teshil eder (anlamayı kolaylaştırır) çok yerlerinde çizgi çekilmiş. Onu Şeyh Mustafa, Hakkı Efendi, Hüseyin Efendi'ye veriniz ve daha sair bildiğinize gösteriniz. Tâ onlar nüshalarını onun gibi yapsınlar."[1]

 

Risale-i Nur eserlerinin kapaklarının kırmızı olmasının sebebi:

Bu konuda Risale-i Nurda net olarak bir şey geçmiyor. Ancak Bediüzzaman Hazretleri’nin kendisinin kırmızı rengi çok sevdiğini biliyoruz. Aşağıya aldığımız iki parça hatırattan da anladığımız kadarıyla kırmızı renk, Hazreti Üstadın hususi bir tasarrufudur.

"Sava Medrese-i Nûriye’nin kahramanlarından Marangoz Ahmed’in mektûbunda iki kerâmet-i Zülfikar numûnesi aynen hem Barla’da, hem Kastamonu’da biz de gördük. Fakat ayrı bir tarzda beğenmediğimiz siyah mürekkeb birden hâlis kırmızı mürekkebe döndüğünü ben ve arkadaşlarım hayretle gözümüzle gördük."[2]

"İkincisi: Sizin te’lîfiniz olan fihristin tashîhinde bir müstensihin noksân bıraktığı bir sahîfeyi Tahsîn’e dedim: “Yaz!” O da yazmaya başladı. Simsiyah mürekkeble ve temiz kalemle yazıyordu. Sizin yazdığınız ikinci cild Fihrist’in makbûliyetine huccet olarak, o siyah mürekkeb birden güzel bir kırmızı sûretini aldı. Tâ yarım sahîfe kadar kırmızı yazdı. Biz bu garib hâdiseye taaccüb ederek bakarken, o mürekkeb yine simsiyaha döndü. Sahîfenin öteki yarısı, aynı kalem, aynı hokka tam siyah yazıldı. Bir zaman Barla’da bağlardaki köşkte Şamlı Hâfız, Mes‘ud ve Süleymân’ın müşâhedesiyle aynı hâdiseyi başka şekilde görmüştük. Şöyle ki, ben sevmediğim için siyah bir mürekkebi kısmen döktüm. Mütebâkîsi birden çok beğendiğim güzel bir kırmızıya tahavvül etti. Risâle-i Nûr kâtiblerini şevklendirdi. Gözümüze silsile-i kerâmetin bir ucunu ve tereşşuhunu gösterdi. Saîdü’n-Nûrsî"[3]


[1] Barla Lahikası, 332.

[2] Hayrât Neşriyat, Osmanlıca Tıpkı basım, Emirdağ Lahikası 2. Kısım, 208. Mektup, shf.108.

[3] Hayrât Neşriyat, Osmanlıca Tıpkı basım, Sikke-i Tasdîk-i Gaybî, shf.23.


Yorum Yap

Yorumlar