Risale-i Nur'dan kendimizi tam manasıyla nasıl yetiştirebiliriz?
Bu sualinize daha önce verdiğimiz dört sual ve cevaı birleştirerek cevab veriyoruz.
Sual: Risale-i Nur mütalaasında hangi usullerle daha hızlı ilerleyebiliriz?
Cevab:1-Risaleleri Kur’an harfleriyle yazılmış olan orijinal nüshalarından okuyor isek, öncelikle okuma süratimizin iyi seviyede olması lazım. Ta ki, zihin okuma zorluğu ile meşgul olarak anlatılan manadan uzaklaşmasın.
2-Risaleler, Osmanlı son dönem Türkçesi ile yazıldığından ve bir vazifesi de dilimizi bozulmaktan korumak olduğundan, bu günkü nesillere göre dili biraz ağırlaşmıştır. Bu sebeble, lügat bilgimizin gelişmiş olması anlamayı kolaylaştıracak en mühim bir şarttır. Öyle olmalı ki, bir lügati gördüğümüzde, mesela ‘fevk’ kelimesini gördüğümüzde zihnimiz, hiç duraksamadan “üst” manasını hemen anlamalı. Bu seviye yakalanmadıkça, mütalaa ettiğimiz sayfaya ince bir sis perdesi arkasından bakmış gibi oluruz.
3-Bolca mütalaalar yaparak, hem anlama kabiliyetimizi, hem de bilgilerimiz artırmak. Bilgimizin arttıkça daha zor mevzular daha hızlı ve kolay anlaşılır olacaktır.
4-Bol ders dinlemek ve toplu mütalaalara katılmak. Bu, daha tecrübeli olanların bilgi ve tecrübelerinden istifade imkânı sağlar. Ayrıca toplu mütalaalar, daha öğreticidirler.
5-Mütalaa için bir not defteri tutup, kısa notlar almak.
6-Acele etmeden, kelimeleri, satırları anlaya anlaya ilerlemek. Birkaç satır ilerledikten sonra, geri dönüp anlatılanları toparlamak. Anlaşılamayan yerleri, bir şekilde kaydederek bilenlere sormak.
7-İlmin hocası meraktır. Merakı artırıcı ve canlı tutucu tedbirler almak. Mesela öğrendiğimiz konuları, çevremizle sohbet mevzuu yapmak, ya da suallerimizi zihnimizde taşıyıp erbabı ile karşılaştığımızda onlarla müzakere etmek gibi…
8-Başkalarına ders yapmak da çok tesirli bir yetişme vesilesidir. Ders yapmaktan çekinmemek ve münasib insanların bir arada bulunduğu ortamlarda açıp risaleden ders yapmak.
9- Risale-i Nur’a sadık talebe olmak. Çünki sadakatin kerameti vardır. Sadık talebe olmak da o hakikatlerin bizlere açılmasına bir vesile olur. Sadık dostların arasında fazla mahremiyet olmadığından dost, sadık arkadaşına itimat ettiğinden evinin bütün kapılarını ona açar.
10- Daimi ve sarsılmaz bir sebata sahip olmak. Çünkü sebat, azmi ve yılmamayı gösterir. Azim ve yılmamak ise “her kim ihlâs ile ne isterse Allah verir” kaidesine binaen hızlı yetişmeyi netice verir.
Hepsinin hulasası şudur ki, Risale-i Nur’la fiilen ve zihnen ne kadar çok meşgul olunursa anlama kabiliyeti de o nisbette artacaktır.
Sual: Risale-i Nur'dan daha iyi istifade edebilmek için nasıl okumalıyız?
Cevab: Üstad Hazretleri Risale-i Nur’u mütalaa ederken “Gazete gibi okumayınız.” der. Yani gazete gibi rastgele okunursa hakkıyla istifade edilemez.
Risale-i Nur iman ve Kur’an hakikatlerini, asrımız insanlarının akıl ve kalblerinde oluşan şüpheleri giderecek derecede kuvvetli ve ikna edici izahlarla ders verir. Hem o hakikatlerin anlaşılması, hem de ortaya konulan mantık örgüsünün hakkıyla kavranabilmesi için itina göstererek okunmalıdır.
Bunun için, manası bilinmeyen kelimeler, ya lügatten bakılarak veya kitabın sayfa kenarında varsa oradan bakarak veyahut bilen birinden sorularak öğrenilmelidir.
Mütalaada aceleci olmamalı; daha fazla sayfa okumak yerine daha çok manayı anlamayı tercih etmelidir. Bunun için, okuduğumuz cümleyi anlamadan diğer cümleye geçmemelidir. Eğer cümle anlaşılamadı ise, daha sonra tekrar üzerinde düşünmek için veya başka birine sormak üzere işaretlenmelidir.
Okuma esnasında elinde muhakkak kalem bulundurmalı, ya ayrı bir deftere veya sayfa üzerinde münasib yerlere notlar alınmalıdır. Bu şekilde okumak dikkati hep canlı tutacaktır.
Geçen âyet ve hadislerin mealleri muhakkak araştırılmalıdır. Şu anda risalelerin Osmanlıcaları da dâhil çoğu baskılarında lügatlerin ve meallerin hazır olarak verilmesi gerçekten çok büyük bir kazançtır. Bu fırsatı iyi değerlendirmelidir.
Ayrıca elimizdeki mecmuanın fihristini de okumak, hatta mümkünse okudukça kendimize göre fihristini çıkartmak Risale-i Nur’un her tarafında ne var ne yok iyice bilmek açısından çok faydalıdır.
Bundan daha ileri bir çalışma ise, okuduğumuz yerin kısaca özetini çıkarmak ve bu özetlerden oluşan bir defter tutmaktır. Bu çalışma çok çok faydalı olmakla beraber, epeyce zaman alacağından mütalaa miktarını oldukça düşürür. Bunu mütalaa için bolca zamanı olanlara, ya da bir risaleyi iyice anlamak ve hâkim olmak isteyenlere tavsiye edebiliriz.
Yukarıda yaptığımız izahların yanında, ikinci bir mütalaa tarzını da ayrıca sürdürmek çok faydalı olacaktır. O da yukarıdakine nisbetle daha hafif, daha sathi bir okumadır. Bu okumayla daha çok sayfa ilerlemek ve böylece okumayı hızlandırmak, Risale-i Nur’un üslubuna âşinâ olmak, geneli hakkında daha çabuk malumat sahibi olmak gibi faydalar da temin edilmiş olur.
Sual: Risale-i Nur'dan okuduğum yerlerin aklımda daha iyi kalması için neler yapabilirim?
Cevab: Risale-i Nuru hafızanızda daha iyi tutmanın çareleri manevi ve maddi sebebler olarak iki başlık altında toplanabilir:
Manevi sebebler
1- Kendinizi Bediüzzaman Hazretlerine muhatap kabul ediniz. Eminiz ki Risale-i Nur derslerini Bediüzzamn Hazretlerinin ağızlarından bizzat işitseydiniz konuları daha iyi hatırlardınız. Üstad Hazretleri Abdulkadir Geylani(ks) nun Futuhul Gayb isimli eserini kendisini muhatap kabul ederek mütalaa etmiştir. ihtiyaç hissettiğiniz nisbette daha az unutacaksınız.
2- Mümkün olduğu kadar harama nazar etmeyiniz. Harama nazar untkanlık verir. Bu hakikati Hazreti Üstad eserlerinde zikr etmektedir.
3- Ellerinizi Allaha açıp bu konuda dua etmenizdir.
Maddi sebebler
1- Mümkünse okuduğunuz risaleleri bitirdikten sonra fihristini ezberlemeye veya ezber derecesinde öğrenmeye gayret ediniz.
2- Okuduğunuz risaleleri sistemetik olarak şema haline getirebilirsiniz.
3- Okuduğunuz yerlerin ana fikirlerini not alarak hafızanıza yardımcı olabilirsiniz.
4- Okuduğunuz yerleri mümkünse başkalarına anlatarak daha iyi öğrenmenize yardımcı olabilirsiniz.
5- Risale-i Nurla olan arkadaşlığınızı artırmakla aklınızda daha iyi tutabilirsiniz.
Sual: Bir Risale-i Nur talebesi, asli vazifesi olarak bir günde neler yapmalıdır?
Cevab:Bir Nur Talebesinin, her gün yapması gereken aslî vazifelerini İbadetler noktası ve
Risale-i Nur hizmeti olarak iki grubda inceleyebiliriz.
İbadetler noktasında, 17. Söz’ün zeylinde geçen şu cümle; “1-İttiba-ı sünnettir, 2-feraizi (farzları) işlemek, 3- kebairi (büyük günahları) terketmektir. 4- Ve bilhassa namazı ta'dil-i erkân ile kılmak, 5- namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.” ibadetlere dair vazifeleri güzelce sıralamıştır. Bunlara Kur’an ve Cevşen okumak da ilave edilebilir.
Risale-i Nur hizmeti noktasındaki vazifeleri ise, kısaca iman ve Kur’an’a hizmet etmek olarak ifade edebiliriz. Bu sadedde, Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadelerinden, talebelerinden;
1- mümkün mertebe her gün kalem kullanmalarını, yani Risaleleri elleriyle yazmalarını istediğini;
2- Risaleleri okumalarını ve dinlemelerini arzu ettiğini anlıyoruz. Buna dair iki parça şöyledir:
“Vazifedarane (vazifeli gibi) kalemi her gün istimal etmeyenler (yazmayanlar), Risale-i Nur talebeleri ünvan-ı icmalîsinde (özet unvan içinde) her yirmi dört saatte yüz defa hissedar olmak yeter diye, hususî isimlerle has şakirdler (talebeler) dairesi içinde bir kısmın isimleri muvakkaten (geçici) tayyedildi (çıkarıldı).” (Barla Lahikası)
“Her bir adam eğer hanesinde dört-beş çoluk çocuğu bulunsa kendi hanesini bir küçük Medrese-i Nuriyeye çevirsin. Eğer yoksa yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zât birleşsin ve bu heyet bulundukları haneyi küçük bir Medrese-i Nuriye ittihaz etsin (kabul etsin). Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş-on dakika dahi olsa Risale-i Nur'u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir mikdar meşgul olsalar, hakikî talebe-i ulûmun sevablarına ve şereflerine mazhar oldukları gibi, İhlâs Risalesi'nde (Yazı Mektubunda) yazılan beş nevi ibadete de mazhar olurlar. Hakikî ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki âdi (sıradan) muameleleri (işleri) de bir nevi ibadet hükmüne geçebilir diye kalbe ihtar edildi (ilham edildi). Ben de kardeşlerime beyan ediyorum.” (Emirdağ Lahikası)