Risale-i Nur'da, "Acz - Fakr- Şefkat - Tefekkür" diye bildiğimiz hatveleri okuyoruz. İslamı yaşarken, ictimai münasebetlerimizde ve tebliğde buradan günlük hayatımıza uygulamamız gereken davranışlar neler olmalıdır?
Öncelikle, bu saydıklarınız dört hatve, yani dört adım değil. Bu bahsin anlatıldığı zeyle dikkat ederseniz, bunlar arkadan gelen ayetlerde tarif edilen hatveleri geçerken dayanılması gereken esaslardır.
Nasılki, Kadiri tarikati nefiste atılan yedi adım olmakla beraber aşk esasına dayanır ve Nakşi Tarikati latifelerde atılan on adım iken yine aşk esasına dayanır, yani aşktan aldıkları güçle o adımları atarak insan-ı kâmil olmaya doğru yürürler.
Risale-i Nur'un kemale ulaştıran yolu da acz, fakr, şefkat ve tefekkür esaslarından alınan güçle, ayetlerde bahsi geçen dört adımı atmakla yürünür. Demek ki bu dört madde hatveler değil, esaslardır.
Bunların hayatta yaşanmasına gelince; herhalde öncelikle bu esasları yaşamaya muvaffak kılması için sürekli Allah'a dua etmek gerekir. Çünkü, "Muvaffak olmam (başarım), ancak Allah iledir." (Hud, 88)
Daha sonra;
kendimizi kibirden korumak için sürekli Allah'a karşı acizliğimizi ve onun kudretine sığınmaya muhtaç olduğumuzu;
Allah'ın ihsanlarına karşı istiğnadan kurtulmak ve onun sonsuz rahmetine dünyada ve ahirette kavuşabilmek için Allah'a karşı fakirliğimizi, O'nun rahmetinin ihsanlarına ne kadar muhtaç olduğumuzu;
insanlara ve diğer canlılara zulmetmemek, onların haklarına saygılı olmak ve merhamet edip muhtaçların yardımına koşabilmek için şefkat duygumuzun artmasına olan ihtiyacımızı;
sayılanların tamamını ve nefsimizin ve yaratılışın gayelerini düşünerek hareket edebilmemiz için ehl-i tefekkür olmamız gerektiğini fark ederek çaba sarf etmemiz gerekir.
Bunları her zaman düşünebilecek ve bunlarda kendimizi geliştirebilecek derinliği yakalayabilmemiz için de Risale-i Nur'u bolca mütalaa etmeliyiz.
Not: Üstad Hazretleri, acz ve fakr için, "Yanlış anlaşılmasın: Acz ve fakr ve kusurunu, Cenab-ı Hakk'a karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir." hatırlatmasını yaparak bu iki esasta dikkat edilecek mühim bir noktaya işaret etmiştir.
Yani bunlar Allah'a karşı kalbimizde bulunması gereken duygulardır. İnsanlara karşı kendini böyle göstermeye çalışmak riyakârlıktır. Tevazu ise, muhatabına karşı üstünlük taslamamak demektir, insanlar karşısında âciz durumlar sergilemek tevazu değildir.