Risale-i Nur'un ilhamla yazıldığı nasıl isbat edilebilir?
Risale-i Nur’un ilham olduğu iki şekilde isbat edilebilir. Birincisi Üstad Bediüzzaman’ın hulasa olarak da olsa hakkıyla tanınması lazımdır. Çünkü ilhamen yazdırıldığını bizzat o söylüyor. Yani Üstad Hz. nin bu yüksek makama sahip büyük bir zat olduğunun anlaşılması lazımdır.
İkincisi, aynı şekilde Nur Risalelerinin nasıl olağanüstü iman-Kur’an dersleri olduğunun anlaşılmış olması lazım.
Yani Üstad’ı ve Risale-i Nur’u tanımayan insanlara bunu iddia etmek, onlar için delilsiz bir iddia gibi görünür. Bu durumda karşınızdaki kişi, size itimad eden biri ise, iyi niyetli ise, ‘olabilir’ diye düşünür. Eğer böyle değilse kabul etmesi çok zordur. Zaten yapılması gereken şey, Üstadı ve Risale-i Nur’u tanımayan insanlara öncelikle bunları tanıtmak ve istifade etmeye teşvik etmektir.
Teşbihte hata olmasın. Peygamberimiz (sav)’i kabul etmeyen bir insana ne yapmamız lazım? Öncelikle onun Allah Rasulü olduğunu ispat etmemiz lazımdır. Biz eğer böyle bir insana, Peygamberimiz (sav)’in ne kadar büyük bir insan olduğunu ispat edeceğiz diye tutup Miraç mucizesini anlatsak hiçbir işe yaramaz, bilakis inkârını arttırır. Peki sıralama nasıl olacak? Önce peygamber olduğu ispat edilecek sonra, miraç anlatılacak.
Demek ki esas meseleler anlaşılmadan en uç meselelere girmek yanlış bir metottur ve ikna edici değildir.
Üstad Bediüzzaman, Risale-i Nur’un pek çok yerlerinde Risale-i Nur’un ilham yoluyla yazıldığına temas eder. Bir kısmını aşağıya alıyoruz.
“Risale-i Nur vahiy değil, ilham ve istihracdır (Kur’an’dan çıkarılan manalardır).” (1. Şua)
“Beni aldatmayan ve hakikatların derkinde (anlaşılmasında) bir rehberim olan bir hatıra-i hakikatla (bir hakikatin ilhamıyla) anladım: İktisadsızlık ve israf yüzünden bereket kalkmış ki, o kadar menabi-i servetle (servet kaynağıyla) beraber o merhum müftü "Ahalimiz fakirdir" diyordu.” (19 Lem’a)
“Maatteessüf şimdilik sünuhattan (ilham çeşidi) başka ilmî mesail (meseleler) ile iştigalime (meşgul olmama) mani bazı haller var. Onun için sualinize göre cevab veremiyorum. Eğer sünuhat-ı kalbiye (kalbe ilhamlar gelse) olsa, bilmecburiye meşgul oluyorum. Bazan suallere, sünuhat tevafuk ettiği için cevab verilir, gücenmeyiniz.” (14. Lem’a)