Risale-i Nur’un, iman ve Kur'an hakikatlerini anlatım tarzı için Kur’ani bir üslubu ve metodu takip ettiği söyleniyor. Bunu nasıl anlamalıyız? Hangi üslup ve metotlardır bunlar?
Risâle-i Nur, bu asırda Kur’ân-ı Kerîm’i, ihtiyaçlarımızı karşılayacak en doyurucu bir şekilde izah eden tefsirdir diyebiliriz. Bunun sebebi ise, Kur’ânî bir metot izlemesidir. Bu metotların neler olduğunu maddeler halinde görelim.
1) Teşbih (Benzetme) ve Temsil (Örneklendirme) Metodunu Kullanılması
Yûnus (as) Suresinin 24. âyetinde dünya hayatı, gökten indirilen bir su sonucunda yer yüzünde yeşerip büyüyen ve ardından bir âfet sonucunda mahvolup giden bitkilere benzetilir. Zenginliğin, makamın, gençliğin geçici olduğu bu misalle zihinlere işlenir. Ayrıca İbrâhîm (as) Suresinin 18. âyetinde, inkâr edenlerin amelleri şiddetli bir rüzgârda savrulan küle benzetilerek, hiçbir kıymetinin olmadığı; Bakara Suresinin 261. âyetinde ise, mallarını Allah yolunda sarf edenlerin hâli 7 başak veren ve her başağında 100 dâne bulunan bir tohuma benzetilerek izah edilir.
Aynı şekilde Risâle-i Nur’da Cenab-ı Hakk'ın varlığı ve birliği, bir memleketi idare eden bir padişah misali ile; Rabbimizin isim ve sıfatları, güneş misali ile; başımıza gelen musibetlerin hikmetleri, çoban ve koyunları benzetmesiyle; ahiretin varlığı, tohum ve yumurtacıklardaki canlıların tekrar dünyaya gelmesi misalleriyle izah edilmiştir. Diğer ince sırlı iman hakikatleri de misallerle rahat anlaşılır bir hale getirilerek akla yaklaştırılmıştır.
2) Kıssalardan Faydalanma
Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok peygamber kısası anlatılarak, bunlardan ibret almamız istendiği gibi, Risâle-i Nur’da da pek çok temsilî hikayeler anlatılarak o hikayelerden kendimize dersler çıkarmamız hedeflenmektedir.
3) Hikmetlerin Açıklanması
Kur'ân-ı Kerîm'de ve O'nun tefsiri olan Risâle-i Nur’da meseleler izah edilirken, hikmetleri yani o işin maslahat ve faydaları da açıklanır. Bunlara şöyle misaller verebiliriz:
Bakara suresinin 183. ayetinde, oruç tutmanın takva sahibi olmayı yani günahlardan kaçınmayı sağladığı; 219. ayetinde ise içki ve kumarın yasaklanmasının sebebinin, zararlarının faydasından daha çok olduğu anlatılır. Ayrıca pek çok ayette de namaz kılmanın şahsî ve toplumsal faydaları açıklanır. Yûsuf (as) Suresinin 111. ayetinde ise kıssaların bizlere hidayet ve rahmet sebebi olarak anlatıldığı geçer.
Aynı şekilde Risâle-i Nur’da imanın, namaz, oruç ve bütün ibadetlerin, Kur’ân ve Sünnet’in hükümlerine uymanın, mezheplerin, insana verilen enaniyet (benlik) gibi cihazların, mi’râcın, ölümün, musibetlerin, Peygamber Efendimiz (asm)’ın çok evliliğinin, şeytanın ve şerlerin yaratılmasının, Sahabe Efendilerimiz zamanında çıkan hadiselerin, gıybet ve hırs gibi yanlış fiillerin yasaklanmasının, tesettürün, namaz vakitlerinin, namazda okunan “tahiyyât-salli-barik” gibi duaların ve daha pek çok meselenin hikmetleri uzun uzun izah edilmiştir.
Bunlarla birlikte, bu asırda tam olarak anlaşılamayan hatta itiraz edilen âyet ve hadislerin altında yatan hikmetler de ikna edici bir şekilde izah edilmiştir.
4) Kâinattan Misaller Verilmesi
Kur’ân-ı Kerîm, Cenâb-ı Hakk’ın varlığını ve birliğini, ilim, irade ve kudret gibi sıfatlarını anlatırken, kâinattaki bir kısım unsurlardan örnekler veriyor. Çeşitli surelerde göklerden, yerden, güneş, ay ve yıldızlardan, dağlar ve denizlerden, yağmurdan, bitkiler ve ağaçlardan, hayvanlardan, insandan, rüzgâr ve bulutlarda, gece ve gündüzden bahsedilerek yukarıdaki hakikatler izah ediliyor.
Risâle-i Nur da aynı unsurlardan ve bunların bazı bilimsel taraflarından bahsederek, Cenâb-ı Hakk'ın varlığını, birliğini, isim ve sıfatlarını bizlere anlatıyor.
5) Deliller Kullanarak İspat Etme
Kur’ân-ı Kerîm'de kainattaki intizam ve düzen delil gösterilerek Cenâb-ı Hakk'ın varlığı ve birliği; insanın ilk yaratılışı delil gösterilerek haşrin olacağı; Kur’ân-ı Kerîm’in bir benzerinin getirilemeyeceği delil gösterilerek onun Rabbimizin kelamı olduğu; putların acizliği delil gösterilerek onların ilah olamayacağı ispat edilmiştir.
Risâle-i Nur’da da aynı metot kullanılarak, Cenâb-ı Hakk’ın varlığı ve birliği, Hz. Muhammed (asm) Efendimizin peygamberliği, Kur’ân’ın kelamullah olduğu, meleklerin varlığı, öldükten sonra dirilme, kaderin varlığı, sebeplerin ve tabiatın yaratıcı olamayacağı, ruhun varlı, rızkın doğrudan doğruya Rabbimizden geldiği, Peygamberlik müessesesine olan ihtiyaç, Müslümanların birlik ve beraberlik içerisinde yaşamaları gerektiği, ibadetlerin gerekliliği, günahların çirkinliği ve daha pek çok mesele, yüzlerce aklî ve mantıkî deliller kullanılarak ispatlanmıştır. Risâle-i Nur, deliller göstererek ispat etme metoduyla, teslimiyeti esas tutmak yerine akılları ikna ediyor.
6) Bütün İnsanlığa Hitap Etme
Kur’ân-ı Kerîm nasıl ki sadece Müslümanlara değil aynı zamanda kâfirlere, münafıklara, zalimlere, ehl-i kitaba ve bütün insanlığa hitap eder. Aynen öyle de Risâle-i Nur da sadece Müslümanlar için yazılmış bir tefsir olmayıp, her türden insanı kuşatır. Kimi risalelerde inkâr edenlere, kimi risalelerde de Hristiyan ve Yahudilere hitap eder. Ayrıca gençler, ihtiyarlar, hastalar, musibetzedeler, çocuklar, âlimler, hanımlar, şüphe veya vesvese sahipleri gibi pek çok insan sınıfına da hitap eder.
7) İman Hakikatlerine Öncelik Verme
Kur’ân-ı Kerîm'in üzerinde durduğu 4 ana unsur, tevhid, nübüvvet, haşir ile adalet ve ibadettir. Burada gördüğümüz gibi Kur’ân’ın dörtte üçü îmânî meseleler üzerinde durmaktadır. Risâle-i Nur da aynı şekilde, “namaz nasıl kılınır”, “oruç nasıl tutulur” gibi fıkhi meseleler üzerinde durmak yerine, Cenâb-ı Hakk'ın varlığı ve birliği, Hazret-i Muhammed (asm)’ın peygamberliği, haşir, kader, neden ibadet etmeliyiz gibi îmânî meseleleri izah etmektedir.
8) Akıl ve Kalbin İmtizacı (uyum içinde birleşmesi)
Risâle-i Nur, Kur’ân-ı Kerîm gibi hem akla hem de kalbe hitap eder. Fen ve felsefe gibi sadece akla veya tasavvuf gibi sadece kalbe hitap eden bir eser değildir. İkisinin imtizacıyla hareket ederek, içindeki marifet ilmiyle akıl ve kalpleri tatmin ediyor.
9) Hissiyata Dokunma
Asrımızdaki en büyük problemlerden biri de, hislerimizin akıllarımıza galip gelerek, yapmamız gereken bir kısım fiilleri icraata geçiremememizdir. Bir işin doğru olduğunu bilmemize rağmen yapamayız veya yanlış olduğunu bilmemize rağmen terk edemeyiz. Kur’ân-ı Kerîm’deki kıssalar hislerimize hitap ederek onları terbiye ettiği gibi, Risâle-i Nur’daki muvazene ve karşılaştırmalar da, bize geçici lezzetlerdeki elemleri göstererek, akıllarımızın tekrar hislerimize galip gelmesini sağlar. Böylelikle artık doğru bildiğimiz fiilleri hayatımıza tatbik edebiliriz.
Bu ve daha başka özellikleri ile Kur'ân'ın hakiki ve manevi bir tefsiri olan Risale-i Nur, Kur'ânî bir metodu takip ettiği için insanlara iman cihetinde kuvvetli ve tesirli bir kaynak ve dayanak olmuştur.