Bediüzzaman Hazretleri, bu misali Kur’ân-ı Kerîm’de takîb edilen dört temel maksattan bahsederken vemektedir. Kur'ân-ı Kerim, genel olarak insanların Cenab-ı Hakk'ın varlığını ve birliğini ispat etmek, peygamberlik, haşir ve adâlet-ibâdet esaslarına ulaşmalarını ve anlamalarını amaçlamaktadır. Ana gayesi bu esasları öğretmek olduğundan dolayı Kur’ân-ı Kerîm’in kâinâttan bahsetmesi, tebeî, yani dolaylıdır. Kasdî ve gaye için değildir. Örneğin Kur'ân-ı Kerim, güneşten bahsederken, onu nizam ve düzenin bir alâmeti olarak zikreder. Yoksa bir fen kitabı gibi bizzat güneşten bahsetmez. İşte Üstad Hazretleri bu konuyu izah ederken Arapça gramerindeki bir hususu misal olarak verir. Arapça gramere göre "O dedi" manasına gelen قَالَ fiilindeki elif harfi aslında elif değil, vav harfidir. Orta harfi elif olan üç harfli fiillerin hepsinde bu kural geçerlidir. Yani buradaki orjinal harf elife dönüşmüştür. Buna göre ortadaki harfin aslı ya vâv ya da yâ harfidir. Aslen vâv ya da yâ olan bu harf, kendisinden önce gelen harfin harekesine göre elif harfine dönüşür. Bu fiilde de "kâf" harfinin fetha/üstün harekeli olmasından dolayı ortadaki harf, fethaya uygun olan elif harfine dönüşmüştür. Elif harfinin hiffet ifade etmesi de fetha harekesine en uygun ve en kolay telaffuz edilebilecek harfin elif olması demektir. Buna binaen Arapça bu tür fiilerdeki harf dönüşümünün amacı, fiili daha kolay bir şekilde telaffuz edebilmektir. Harfin daha önce hangi harf olduğu bu gaye açısından önemsizdir.
Bu misalle Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bir husustan bahsederken önemli olan şeyin, gaye ve maksat olduğunu, detayların bizleri ilgilendirmediğini kast etmektedir.