Mesnevî'de geçen: "Binâen 'aleyh, o Zât'ın (sav) risâleti imtihan ve ubudiyet için şu dünyanın kurulmasına sebeb olmuştur. Ve O'nun ubudiyeti ve yaptığı duada, mükâfât ve mücâzât için dâr-ı âhiretin icâdına sebeb olmuştur." ifadesinde neden "risalet" kelimesi tercih edilmiştir? Neden "mevcudiyet" kelimesi tercih edilmemiştir? Bu cümleyi nasıl anlayabiliriz?
"Binâen 'aleyh, o Zât'ın (sav) risâleti imtihan ve ubudiyet için şu dünyanın kurulmasına sebeb olmuştur.”
Rasulu Ekrem Aleyhisselamın, umum insanlara şamil bir risaleti vardır. Getirdiği din ile tüm insanlara ve cinlere peygamber olarak gönderilmiştir. Bu itibarla peygamber efendimiz (sav) gayet büyük bir vazife için gönderilmiştir.
Üstadımızın da ifade ettiği dar-ı imtihan olan dünya’nın yaratılması Risalet vazifesiyle gönderilen zat(sav) ile anlam kazanmaktadır. Eğer efendimizin(sav) risaleti, getirdiği din, İslamiyet olmasaydı; dünya, manasız ve gayesiz kalacaktı. Efendimizin(sav) teklif ve imtihan için gönderilmesi, dünyanın biz insanlar için bir mücahede meydanı olmasının bir gereğidir. Eğer peygamber efendimiz gönderilmeseydi; bizler hakikati, hak ile batılı ayırt edemezdik.
İnsan istidatları, kabiliyetleri, yetenekleri sınırlandırılmamış bir varlıktır. Adeta bir çekirdek gibi bütün özellikleri içinde program halinde mevcuttur. Bu yeteneklerin ortaya çıkması, gelişmesi ancak bir hareket ve bir müsabaka ile mümkündür. Mücadele ile olur. Bu mücadele ve müsabaka ise ancak ilahi dinlerin- peygamberlerin gönderilmesiyle mümkün olabilir. Yani insanın cevherinde bulunan elmas değerindeki kabiliyetlerin gelişmesi ancak böyle olur. Kömür ruhlular elmas ruhlu insanlardan bununla ayrılabilir.
Eğer Efendimiz(sav)in Risalet’i olmasaydı Kainatın yaratılmasının en büyük sebebi olan bu imtihan ve ubudiyet olmayacaktı ki; “Habibim sen olmasaydın alemleri yaratmazdım” hadis-i kudsisi de bu manaya bakmaktadır.
Bu risalet vazifesiyle alakalı Peygamberimiz sav “Cennet ehli 120 saftır. Onların 80 saffı bu ümmetten, 40 saffı ise diğer ümmetlerdendir” buyurmuştur. (Tirmizi.c.4.s.683.hn.2546) (أهل الجنة عشرون ومائة صف ثمانون منها من هذه الأمة وأربعون من سائر الأمم). Bu hadisten de anlaşılacağı üzere, cennetin üçte ikisini peygamberimizin ümmeti dolduracaktır. Bu yönüyle “O”(sav), peygamberler arasında müstesna bir şahsiyettir. Muhakkak ki, bütün peygamberler ilahi hikmetleri insanlık alemine öğretmişlerdir, ama onun tebliğ ve talimi bütün peygamberlerin hizmetinden büyük ve geniş olmuştur. Bu yüzden de o “Sen olmasaydın kainatı yaratmazdım” hitabına mazhar olmuştur.
Sonuç olarak metinde de Üstadımızın ifade ettiği gibi Rasulü Ekrem Aleyhisselamın risaleti “imtihan ve ubudiyet için şu dünyanın kurulması”nın asıl sebebidir. Eğer “Onun”(sav) risaleti olmasaydı, Dünya hayatı anlamını yitirecekti. Tüm bu manalardan dolayı “risalet” kelimesi tercih edilmiştir.
Efendimizin(sav) mevcudiyeti ile risaleti birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Üstadımızın risalet kelimesini seçmesi Rasulü Ekrem Aleyhisselamın gayet büyük bir vazifeyle gönderildiğini belirtmek içindir. “Bak, hem öyle bir maksat, öyle bir gaye için dua ediyor ki, insanı ve âlemi, belki bütün mahlûkatı esfel-i sâfilînden, sukuttan, kıymetsizlikten, faidesizlikten, âlâ-yı illiyyîne, yani kıymete, bekàya, ulvî vazifeye çıkarıyor.” İşte tüm bu manaları tam anlamıyla ifade edebilmek için “mevcudiyet” kelimesi yerine “risalet” kelimesi kullanılmıştır.