19. Mektupta geçen, "Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinat'ın tercümanı ve sevgilisi olan o Zât-ı Mübarek'in tamam-ı mahiyeti ve hakikat-ı kemalâtı, Siyer ve Tarihe geçen beşerî ahval ve etvara sığışmaz." cümlesini izah eder misiniz?
Peygamberimiz(s.a.v) beşeriyeti itibariyle bizler gibi yiyip-içen, uyku uyuyan, evlenen, soğuk çeken, sıcaktan rahatsız olan, savaşta yaralanan, hastalanan bir insandır.
Fakat velayeti, risaleti, ubudiyeti cihetiyle ise A'la-yı illiyyin ve ahsen-i takvim denilen yücelerin en yücesinde olan ve makam-ı mahbubiyete (Allah'ın sevgilisi makamına) çıkan bir insandır. Bu cihetle bakıldığı zaman en büyük manevi zevklerinden biri olarak sabaha dek ve ayakları şişene kadar ibadet yapan, fevkalade cesaret ve gayreti ve metanetiyle en yüsek iman sahibi olan, güzel ahlakta eşsiz biri olan, Allah'ı en çok tanıyan, tanıtan, seven ve sevdiren ve Allah'tan herkesten fazla korkan, Bedir harbinde bir yanında Cebrail(a.s) ile diğer yanında Mikail(a.s) olduğu halde 5000 melek ile desteklenen, miraca çıkarken bütün gayb alemlerini gezip müşahede eden, Sidret'ül-müntehaya, Kab-ı kavseyne kadar çıkan, belli bir yerden sonra Cebrail'in(a.s) "ben bundan sonra gelirsem kül olurum" diyerek çıkamadığı yerlere tek başıyla çıkarak çok önemli müşahedelerde bulunan ve en son en büyük müşahede ile Cenabı Hak'la görüşen ve bütün mahlukatın en yücesi ve medar-ı fahrı olan bir Zat-ı mübarektir. İşte bu cihetleri itibariyle siyer ve tarihe sığışmazdır.
"İşte yanlış gitmemek için; her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibariyle işitilen evsaf-ı âdiye içinde başını kaldırıp, hakikî mahiyetine ve mertebe-i risalette durmuş nuranî şahsiyet-i maneviyesine bakmak lâzımdır. Yoksa, ya hürmetsizlik eder veya şübheye düşer." (19. Mektub)
Yani Peygamberimize sadece bir beşer olarak bakarsak o zaman hürmetsizlik etmek veya şüpheye düşmek ihtimali vardır. Bu yüzden O'nu düşünürken aynı zamanda o yüksek şahsiyetine de bakmak ve akılda tutmak lazımdır.