Peygamberimiz (s.a.v) haksızlığa uğrayınca ne yaparmış? Sessiz mi kalırmış? Yoksa haklılığını ispat için uğraşır mıymış?
Peygamberimiz (sav) şahsına yapılan birçok kötülüğü ve haksızlığı affetmiştir. Ancak, Allah’a hürmetsizlik veya İslamiyete saygısızlık karşısında en çok öfkelenen olmuştur.
Peygamberliği döneminde çok sıkıntı çekmiş, öldürülmek istenmiş, geçeceği yollara dikenler atılmıştır. İlk Müslümanlar da sayısız işkencelere tabi tutulmuş, aç susuz bırakılmış ve hatta öldürülmüşlerdi. Ancak Allah Rasülü yapılan bu haksızlıklara karşı tahammül göstermişti. Taif seferi dönüşünde taşlanmış, her tarafı kan revan içinde kalmış, Uhud Savaşında mübarek yüzünden yaralanmış ve dişi kırılmıştı. Ama o yinede hepsine tahammül göstermiş ve bunları yapanlar hakkında bedduada dahi bulunmamış, Mekke fethedildiği zaman hepsini affetmişti. “Doğrusu kim Allah’tan korkar ve düştüğü felakete sabrederse muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatını boşa çıkarmaz” (Yusuf Suresi 90)
Bir gün, Peygamber Efendimizden (sav) mal ve para isteyen bir göçebe arap var gücüyle elbisesinden asılıp, çeker. Peygamber Efendimiz (sav) sarsılır. Elbisesinin çekildiği yere kan oturmasına rağmen adama hiç ses çıkarmaz ve sakinleşince sorar.
-Bu yaptığın harekete karşı sana kısas yapılacak mı diye sorar.
-Adam: Hayır, der.
Peygamber Efendimiz (sav) : Niçin? diye sorar. Adam “çünkü sen kötülüğe kötülükle cevap vermezsin de ondan” diye cevap verir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav) sadece gülümser ve adamın develerine mal yükletir. (1)
Yine Peygamber Efendimizin (sav) şahsına yapılan haksızlıklara karşı iyilikle muamelesine gösteren birkaç örneği şöyle sıralayabiliriz:
“Kureyş’in büyüklerinden olan Ümeyye bin Safvan Bedir’de öldürülen yakınlarının intikamını almak için Medine’ye Efendimizi öldürmek için suikastçiler göndermişti. Ümeyye bin Safvan Mekke’nin fethi sırasında öldürülmek korkusuyla Mekke’den kaçanlar arasındadır. Daha önce suikastçı olarak gönderdiği Umeyr oğlu Vehb vasıtasıyla eman verilerek Mekke’ye çağrılır. Geri dönen Ümeyye bin Safvan kısa bir zaman sonra kendi isteğiyle Müslüman olur.” (2)
Yine kaçanlar arasında Uhud Savaşı’nda Efendimizin amcası Hz. Hamza’yı şehid eden Vahşi ve Peygamber Efendimizin “ondan çektiğimi babasından çekmedim” dediği Ebu Cehil’in oğlu İkrime de vardır. Peygamber Efendimiz bu kişileri dahi affetmiştir. (3)
Benu Hanife reislerinden Sümame b. Usal kendisinin de itiraf ettiği gibi öldürülmeyi hakketmiş suçlar işlemiş, azılı bir İslam düşmanı idi. Bir müfreze onu yakalayıp Medine’ye getirdiği zaman Hz. Peygamber Sümamme’nin Mescid’de bir direğe bağlanmasını ve kendisine iyi muamelede bulunulmasını ashabına emretti. Namaza giriş çıkışlarında da bizzat kendisi onunla ilgileniyor ve iman teklif ediyor, fakat Sümame kabul etmiyordu. Üç gün sonra Hz. Peygamber, hiçbir karşılık almaksızın onu affederek serbest bıraktığı zaman Sümame, o kadar hayret etmiş ve hislenmişti ki şehir çıkışında rastladığı ilk pınarda abdest alarak Rasulüllah’ın huzuruna döndü. Kelime-i şehadetten sonra o, şöyle diyordu: “Şimdiye kadar sen, benim nazarımda dünyanın en nefret edilecek adamı idin. Şimdi ise ben, her şeyden çok sana hayranım.” Rasulüllah’tan gördüğü af, Sümame’ye öylesine tesir etmişti ki memleketine dönüşünde umre için uğradığı Mekke’de, Müslüman olduğunu ilandan kat’iyyen çekinmedi ve Hz. Peygamber’den izin almadıkları müddetçe Mekke müşriklerine Yemame’den zırnık hububat göndermeyeceğini belirtti. (4)
Kainatın Efendisi (sav), şahsı namına affedici ve müsamahakâr olsa da Allah’ın emirlerinin uygulanması noktasında asla taviz vermemiştir. Bunu gösteren çok hadiselerden biri şudur:
Mekke yeni fethedilmiştir. Mahzumoğulları kabilesinin reisinin kızı hırsızlık yapar. Hırsızın adı fatma’dır. Cezalandırılması için Hz. Muhammed’e getirilir. Fakat günün siyasi dengeleri Mahzumoğullarıyla aranın bozulmamasını gerektirir. Durumun nezaketini değerlendiren bazı arkadaşları araya, Hz. Muhammed’in kıramayacağını düşündükleri birini koyarlar. Bu Hz. Muhammed’in evlatlığı Zeyd’in oğlu, genç Üsame’dir. Yani bir bakıma manevi torunudur. Üsame(r.a.):
-Ey Allah’ın Elçisi! Bu kadını babasının hatırı için affetseniz” der. Fakat Hz. Muhammed’in hayatının en kızgın anlarından biriyle karşılaşır. Cevap şiddetlidir:
-Bu istediğiniz şey sizden önceki toplulukların yok edilme sebebidir. Onların içinde de hatırlı ve güçlü biri bir suç işledi mi affedilir, halktan biri oldu mu cezalandırılırdı. Allah’a yemin ederim ki bu suçu işleyen Mahzumoğullarının kızı Fatma değil de, Allah’ın Elçisi’nin kızı Fatıma olsaydı aynı cezayı verirdim. Emir verir ve hırsızın cezası uygulanır.(5,6,7)
[1] Kadı İyaz, Şifa-i Şerif, s:107
[2] Said Alpsoy, Bir İnsan Olarak Hz. Muhammed, s:62
[3] M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, 1.cilt, s: 192, 199, 205-209, 2.cilt, s: 524, 4. cilt, s: 27
[4] Doç. Dr. Ahmet Önkal, Rasulüllah’ın İslama Davet Metodu, 9. baskı, s:332
[5] Said Alpsoy. A.g.e. s:35.
[6] Doç. Dr. Ahmet Önkal, Rasulüllah’ın İslama Davet Metodu, 9. baskı, s:333
[7] Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, 3.cilt, s:76