Soru

Peygamber Efendimiz (sav), Peygamber Olduktan Sonra Geçimini Nasıl Sağlamıştır?

Peygamber Efendimiz (sav), peygamber olduktan sonra geçimini nasıl sağlamıştır?

Tarih: 13.01.2025 08:49:37

Cevap

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) çocuk yaşlarda çobanlık yapmıştır.[1] Gençlik döneminden itibaren de amcası ile ticaretler yapmıştır.[2] Daha sonraları Hz. Hatice (r.a) ile -henüz evlenmeden önce- bazı ticaretleri olmuştur. Buna göre Hz. Hatice (r.a) müdarabe denilen sermaye ortaklığına dayanan bir yöntemle ticaret yapmaktaydı.[3] Bu ticaret usulü sebebiyle güvenilir bir kimse aramaktaydı. Neticede Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ile anlaştı ve bu vesileyle Peygamberimiz (s.a.v) de geçimini bir müddet böyle devam ettirmiştir.[4] Daha sonra evlenmişler ve Peygamberlik vazifesi gelene kadarki süreçte ailecek ticaretlerini sürdürmüşlerdir. Bu ticaretlerde Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) hem eşinin sermayesini hem de kendi sermayesini işletmiştir.[5]

Peygamberlik vazifesinin verilmesiyle birlikte Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) vaktinin çoğunu tebliğ ile geçirmeye başlamış, geçmişteki birikimlerini kullanmıştır. Ancak gerek tebliğ faaliyetleri esnasında gerekse boykot döneminde bütün mal varlıkları tükenmiştir. Bu dönemlerde ciddi anlamda maddi zorluklar yaşamışlardır.

Medine döneminde ise İslâm Devleti’nin kurulmasıyla birlikte bazı gelir kalemleri olmuştur. Örneğin; Peygamberimiz (s.a.v) ve ailesi için gelir kalemlerinden biri savaş ganimetleri olmuştur. Bu ganimetlerden paylarına düşenler ile geçimlerini sürdürmüşlerdir. Bu husus Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir:

“Allah’a ve ayırım günü yani iki topluluğun karşılaştığı gün kulumuza indirdiğimize iman etmişseniz biliniz ki ganimet olarak ele geçirdiğiniz her şeyin beşte biri Allah’a, peygambere, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Allah her şeye kadirdir.”[6]

Medine’de refah kısmen artmasına rağmen, bu zenginlik Peygamber Efendimizin (s.a.v) hanesine pek de yansımamıştı. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v), Suffe ehline, fakir ve muhtaçlara her zaman öncelik verirdi. Bu yüzden ailesine çoğu zaman yeterli geçim miktarı mal kalmazdı. Validelerimiz nafakalarının artırılmasını talep ettiklerinde ise Resûlullah (s.a.v), ümmetin ihtiyaçlarını önceleyerek bu talebi nazikçe reddetmişti.[7]

Peygamberimiz’in (s.a.v) ve ailesinin zekâttan pay almadığı da unutulmamalıdır. Diğer gelirlerden ise Peygamberimiz’in (s.a.v) ne kadar alacağının Kur’ân ile doğrudan belirlendiği görülmektedir.

Özetle Sevgili Peygamberimiz (s.a.v); hayatının değişik dönemlerinde zenginliği de fakirliği de yaşamıştır. Ancak O (s.a.v), zenginlik dönemlerinde de cömertliği ve dünyaya değer vermemesi nedeniyle zâhidâne bir yaşam sürmüştür. Resûlullah (s.a.v) bu hususta “Benim Uhud dağı kadar altınım olsa ondan dağıtmadığım bir miktar yanımda olduğunda, üzerinden üç günün geçmesinden hoşnut olmam. Ancak borcum için hazırda tuttuğum hariç.”[8] buyurmuştur.

Ayrıca Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) hayatının her safhasında çok sevdiği Rabbi’nin bereketlerine, ihsanlarına, inayetlerine ve ikramlarına da mazhar olmuştur.


[1] İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebevîyye: Darü’l Kitâbi’l Arabî, Şam 1990, c.1, s. 189.

[2] İbn Sa’d, Kitâbü’t-Tabakâti’l-Kebîr. Mektebe Hancı, Kahire 2001, c. 1, s. 99.

[3] Fethi Yıldırım, Hz. Peygamber Döneminin İktisadi Yapısı (Erzurum: Atatürk Üniversitesi, Doktora, ts.), 95.

[4] Zehebî, Târîhü’l İslâm ve Vefeyâtü’l Meşâhîri ve’l A’lâm, Darü’l Kitabü’l Arabiyye, Beyrut 1993, c. 2, s. 161.

[5] Adnan Demircan, Hz Peygamber’in (sas) Ailesi ve Aile Hayatı, Ufuk Yayınları, , İstanbul 2014, s. 142.

[6]  Enfâl 8/41.

[7]  İbn Sa’d, Tabakât, c.10, s. 179-180.

[8] Buhârî, İstikrâz, 3.


Yorum Yap

Yorumlar