1- Hasta olan biri yaz mevsimine denk gelen orucunu tutamayıp kışın kaza edebilecek durumda olsa fidye vermesi gerekir mi, hastalığın süresi ne kadar olmalı, üzerine fidye düştüğü kanaati nasıl hasıl olur?
2- Fidye miktarı ne kadardır, nasıl hesaplanıyor, Diyanetin hesabı şart mı, bir insan daha az miktarla da doyabilir mesela?
Kur’ân-ı Kerîm’de, “Sayılı günler olarak (oruç size farz kılındı)! Fakat içinizden kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (tutamadığı günler) sayısınca başka günler(de oruç tutsun)! Ona gücü yetmeyenlerin üzerine ise, (tutamadıkları her gün için) bir fakirin (bir günlük) yiyeceği kadar fidye (verme borcu) vardır.”[1] buyrulmaktadır.
Âyet-i kerimenin ifade ettiği şekilde; hasta, yolcu ve oruç tutmaya güç yetiremeyecek düşkünlükte olanlar Ramazan’da oruç tutmayabilirler. Bu durumdaki kimseler oruç tutmayı engelleyen durumları ortadan kalktığında oruçlarını kaza ederler. Sağlığı bundan sonra oruç tutmaya elverişli olmayanlar bir yoksul doyumluğu fidye verirler.[2]
Oruç için fidye verilmesi, oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar için geçerlidir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ve sahabenin uygulaması, fidyeden bahseden ayetteki “gücü yetmeyenler” ifadesinin yalnızca yukarıda sayılan kimseleri kapsadığını göstermektedir. Buna göre, oruç tutmaya gücü yettiği halde tutmayan veya geçici bir sebeple tutamayan kimseler hakkında fidye hükmü yoktur.[3]
Mazeretsiz oruç tutmayanların, tutmadıkları oruçları kaza etmeleri ve mazeretsiz tutmadıkları oruçlar için tövbe istiğfar etmeleri gerekir. Ayrıca, oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, fidye vermiş bile olsalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse tutamadıkları oruçları Hanefîlere göre kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyeler oruç borcunu düşürmez.[4]
Orucun kaza vaktine gelince; Şâfîlere göre, bir ramazana ait kaza orucunu, diğer Ramazan gelmeden önce tutmak gerekir. Önceki Ramazan orucu tutulmadan ikinci bir Ramazan gelince hem kaza ve hem de her gün için bir fidye vermek gerekir. Çünkü kaza vaktinden çıkarılmıştır. Kazayı vaktinden sonraya bırakmak ise, yerine getirilmesi gereken bir ibadeti sonraya bırakmak gibidir. Hanefi mezhebinde, kaza için belli bir vakit gösterilmemiştir. Buna dair ayet-i kerime kazayı herhangi bir vakitle sınırlandırmış değildir.[5]
Fidye miktarına gelince; bir fidye, bir kişiyi bir gün doyuracak yiyecek miktarı veya bunun ücretidir. Bu da “sadaka-i fıtır” la aynı miktarı ifade eder. Bu, fidyenin asgari ölçüsüdür. İmkânı olanların daha fazla vermesi daha iyidir.[6] Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu; konu ile ilgili hadis-i şerifler, mevcut sosyo-ekonomik hayat şartları ve bir kişinin günlük gıda ihtiyacı göz önünde bulundurularak ülkemizde fitre miktarını her sene belirlemektedir. Belirlenen bu meblağ, aynı zamanda günlük oruç fidyesi bedelidir. Bunun yanında her bir mükellef, kendi günlük gıda harcamalarına denk düşecek bir meblağı fitre olarak verebilir.[7]
[1]Bakara, 2/184
[2]Bakara 2/185; bkz. Kâsânî, Bedâiü’s-sanâî, II, 609
[3]Müslim, Sıyâm, 149-150
[4]Kâsânî, Bedâi, I, 60; Merğinânî, el-Hidâye, Beyrut 1990, I, 137
[5]Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli, Kaza Edilmesi Gereken ve Gerekmeyen Oruçlar, Madde 134
[6]Bakara 2/184; Merğinânî, el-Hidâye, I, 127
[7]https://www.diyanet.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Detay/37313/din-isleri-yuksek-kurulu-2025-yili-fitre-miktarini-acikladi