Geçmiş ümetlerde oruç nasıldı? Adem (a.s)'dan Peygamber Efendimize (sav) kadar hangi ümmek ne kadar oruç tutuyorlardı?
İslâm'ın beş temel esasından birisi olan oruç; Kur'ân-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde “savm” ve “siyâm” kelimesi ile ifâde edilir. Oruç, isim ve fiil olarak eşanlamlarıyla birlikte Kur’ân-ı Kerîm’de on üç yerde geçer.[1] Hadîs-i şeriflerde ise oruca genişçe yer verilmiştir.
Âyet-i kerime’de “Ey îmân edenler! Sizden evvelkilere farz kılındığı gibi, oruç tutmak (sizin de) üzerinize farz kılındı; tâ ki (günahlardan) sakınasınız.”[2] diye buyurulmuştur. Bu âyet-i kerimede açıkça orucun önceki ümmetlere de farz kılındığı ifade edilmiştir. Lakin hangi ay ya da aylarda, kaç gün farz kılındığından bahsedilmemiştir.
Önceki ümmetlerin ahvalini en doğru bir şekilde Kur’ân-ı Kerim’den ve hadis-i şeriflerden öğrenebiliriz. Zira diğer tarihi kitaplar aynı konuda birbirinden farklı ifadeler ortaya koymaktadır. Bilhassa, tahrifat ve bozulmaları da nazara aldığımızda; bazen tarihi kitaplar bozulmuş bir dinin güdümünde olup hakikati tam ortaya koyamamaktadır.
Ehl-i kitab olan ve halen takipçileri bulunan Yahudilik ve Hristiyanlıkda ise oruçtan bahsetmek mümkündür. Malumdur ki bu dinler bozulmuşlardır. Bu sebeple bu oruçların tamamının, o dinlerin hak şeriatlerinin aslına uygun olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Ancak Kur’ân-ı Kerim’in ifade ettiği “sizden evvelkilere (önceki ümmetlere) farz kılındığı gibi” manası bu dinleri de kapsar. Yani bu dinlerde de mutlaka orucun var olduğunu Kur’ân-ı Kerim bize bildirir. Bugün de bozulmuş olan bu dinlerde halen oruç bir ibadet olarak vardır. Özellikle Yahudilikte çok çeşitli oruçlar vardır. Yine Hristiyanlıkta da orucun çeşitlerine rastlamak mümkündür. Ancak yukarıda da bahsedildiği gibi bu oruçlar, maalesef ki, bozulmuş dinin, bozulmuş ibadetleridir.
Konuyu Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şerifler üzerinden ele alırsak; hak ve hakikat olan bilgiye ulaşabiliriz.
Kur’ân- ı Kerim’de; Hz. Zekeriya (a.s) orucundan bahsedilir.[3] Yine Meryem validemizin Hz. İsa (a.s)’ın doğumundan sonra tuttuğu susma orucu anlatılır.[4]
Hadis-i şerifler de ise; Hz. Davut (a.s)’ın orucundan övgü ile bahsedilmiştir. Zira Hz. Davud (a.s) bir gün oruç tutar bir gün tutmazmış[5]. Yine Hz. Aişe, Efendimizin (a.s.v) Mekke döneminde cahiliye Araplarının aşure gününü oruçlu geçirdiklerini rivayet eder. Hz.Aişe (r.anha) bu orucun Hz.İbrahîm’in (a.s) dininde olduğunu ilave ederek Efendimiz (s.a.v)’in de o zamanlarda bu oruca devam ettiğini anlatır.[6]
Hadis-i şerifte yine aşure orucuyla alakalı olarak Efendimiz (s.a.v)’in Medine döneminde Yahudilerin bu orucu tuttukları nakledilmektedir.[7]
İşte Kur’ân-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde adı geçen peygamberlerin oruçları açıkça zikredilmiştir. Bununla birlikte İslâm tarihinde çeşitli rivayetlere isnad edilen peygamberlerin oruçları da vardır. Hz. Âdem’in Eyyâm-ı Bîz diye bilinen her kameri ayın, 13. 14. 15. günlerinde oruç tutmasıdır. Hz. İbrahim’e her aydan üç gün, yine Hz. Süleyman’a her ayın başı, ortası ve sonunda toplamda her ay üç gün tutulan oruç. Hz. Yunus’un kavmi Ninovalılar’a tavsiye ettiği başlarına gelebilecek musibet ve azaptan kurtulmak için tuttukları oruç. Hz. Yahya’nın İsrâiloğullarına öğütlediği oruç, Hz. Musa’nın kırk gün boyunca hiçbir şey yemeden tuttuğu oruç ile Ramazan ve Aşura orucu, Hz. İsa’nın tuttuğu kırk günlük oruç, kaynaklarda İslâm’dan önceki oruçlar arasında yer alır.[8]
Bu oruçlarla ümmet-i Muhammed’in oruçları arasında bazı farkların olduğu Kur’ân-ı Kerim’de[9] ve hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir.[10] Tefsir kitaplarında eski dinlerde orucun iftardan sonra da devam ettiğine dair olan rivayetler vardır. Bu noktada İslâm dininde bu uygulama kaldırılmıştır. Fecir vaktine kadar yeme ve içme serbest hale getirilmiştir. Hatta sahur yemeği teşvik edilmiştir[11]. Yine; eşlerin birbirleri ile olan münasebetleri serbest hale getirilmiş.
Netice itibariyle Kur’ân-ı Kerim’den, hadis-i şeriflerden ve İslâm tarihinden eski ümmetlerin oruçları hakkında, bu bilgilere ulaşabilmekteyiz.
[1] Orucun Kur’ân’da yer aldığı âyetler, el-Bakara, 1/183, 1/184, 1/185, 1/187, 1/196, en-Nisâ, 4/92. el-Mâide, 5/89, 95. Meryem, 19/26, el Ahzab 33/35, el-Mücadele, 58/4, et-Tahrim, 66/5, etTevbe, 9/112.
[2] , el-Bakara, 1/183.
[3] Meryem, 19/11.
[4] Meryem, 19/26.
[5] “Allah’a en sevimli olan oruç, Dâvûd aleyhisselâm’ın orucudur. Allah’a en sevimli namaz da Dâvûd aleyhisselâm’ın namazıdır. Dâvûd aleyhisselâm gecenin yarısını uyuyarak geçirir, sonra üçte birinde namaz için kalkar, altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığında kaçmazdı.” (Buhârî, Savm 55, 56, 57)
[6] Âişe’nin rivayeti şöyledir: “Âşûrâ Kureyş’in Câhiliye devrinde oruç tuttuğu bir gündü. Resûlullah da buna riayet ediyordu. Medine’ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretmişti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşûrâ Gününde oruç tutmayı bırakmış, bundan sonra Müslümanlardan dileyen bugünde oruç tutmuş, dileyen tutmamıştır” (Buhârî, “Ṣavm”)
[7] İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince, Yahudileri Aşüra Günü oruç tutar gördü. Onlara: "Bu da ne, (niçin oruç tutuyorsunuz)?" diye sordu. "Bu, salih (hayırlı) bir gündür. Allah, o günde Beni İsrail'i düşmanlarından kurtardı. (Şükür olarak) Hz. Musa o gün oruç tuttu '' dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Ben Musa'ya sizden daha layığım" buyurup o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da tutmalarını emretti. (Buhari, Savm 69)
[8] Diğer İnanç Sistemlerinde Ve İslam’da Oruç (Karşılaştırmalı Bir Analiz), Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Recep DEMİR
[9] Oruç gecelerinde eşlerinizle ilişkide bulunmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbise durumundasınız. Allah, nefislerinize karşı koyamayacağını bildiği için tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Bundan böyle eşlerinizle beraber olabilir ve Allah’ın sizin için takdir buyurduğu nesli arzu ve talep edebilirsiniz. Fecrin, beyaz ipliğe benzeyen aydınlığı siyah ipliğe benzeyen gece karanlığından ayrılıncaya kadar bütün gece yiyin için.(el-Bakara 187 )
[10] Amr İbnu'l-Âs radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bizim orucumuz ile Ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli fark sahur yemeğidir.” Müslim, Sıyâm 46.
[11] Enes radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sahur yapınız, zira sahurda bolluk-bereket vardır.” (Buhârî, Savm 20)