Risale-i Nur’da, Birinci mektubun ikinci sualinde, üstad neden ölümün de hayat gibi mahluk olduğunu izah ediyor? Ölüm nasıl telakki ediliyor ki mahluk olduğu üzerinde durulmuş?
Sualinizden hulasa olarak, ‘ölümün mahluk olduğu açık olduğu halde neden böyle bir şey soruluyor?’ demek istediğiniz anlaşılıyor.
Aslında ölüm, eğer arkasından gelen başka bir hayata başlangıç olmasaydı, bir yaratma olmaktan ziyade bir yok etme olurdu. Çünkü ölümün dış görünüşü, bedenin, hayatın, çürüyüp yok olmasıdır. Gerçi çürüyüp dağılmak da yaratılan bir iştir. Fakat arkasından yeni bir hayat gelmese idi, insan yok olmuş olur ve ölüm bir yokluğa dönüşürdü.
Üstad Hazretleri de cevabında, ölümün hakikatini göstererek, onun ebedî bir hayatın başlangıcı olduğunu, yani bir son olmadığını dikkate sunarak mahluk, yani bir yaratma olduğunu söylüyor. Şu son cümlesi de bu manayı özetliyor:
“Hayat-ı insaniyenin (insan hayatının) başına gelen mevt (ölüm), elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, Âlem-i Berzah'ta (kabir âleminde), elbette bir hayat-ı bâkiye (ebedî hayat) sünbülü verecektir.”