Ahiret

29.05.2008

4917

Ölümün Rahmet ve Nimet Oluşu

İnsanlar için en acı bir olay olan ölümde, güzel görülebilecek yönler var mıdır? Ölüm nimet midir? Risale-i Nur'da ölümün nimet oluşuyla alakalı yerler var mıdır?

* *

**** ****

29.05.2008 tarihinde sordu.

Cevap

Allah’ın yarattığı her şeyde bir güzellik vardır. Ölümün dış görünüşü gayet soğuk ve çirkin olmakla beraber, mümin insanlar için aslında ölümde çok büyük nimetler ve güzellikler vardır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu konuya şöyle bir açıklık getirmektedir:

Birincisi: Ağırlaşmış olan vazîfe-i hayattan ve tekâlîf-i hayatiyeden âzâd edip, yüzde doksan dokuz ahbâbına kavuşmak için âlem-i berzahta bir visâl kapısı olduğundan, en büyük bir ni‘mettir.

İnsan sevdiğinden ayrıldığında nasıl büyük bir hüzün içindeyse, kavuştuğunda da o denli büyük bir sevinç duyar. Dostlarla kavuşmak, ruhun en derin arzusudur. Sevdiklerimizin çoğu, hep o taraftadır. Âdem Aleyhisselam’dan bu zamana kadar, ecdadımız, dedelerimiz, nenelerimiz; kim daha fazla, oradakiler mi, buradakiler mi? Elbette oradakiler.

İşte bu sebeple, ölüm de bir anlam kazanır. Bir rahatlama, bir huzura kavuşma. Hayatın ağır yüklerinden kurtulmak ve öbür tarafta, kabrin ötesindeki dostlar ve sevgililerle kavuşmak, gerçek manada bir teslimiyet ve nimet olarak kabul edilebilir.

Ölüm, hayatın ağır vazifelerinden kurtulmak ve kabrin öbür tarafındaki dost ve sevgililere kavuşmaktır.

İkincisi: Dar, sıkıntılı, dağdağalı, zelzeleli dünya zindanından çıkarıp; vüs‘atli, sürûrlu, ızdırabsız, bâkî bir hayata mazhariyetle, Mahbûb-u Bâkî’nin dâire-i rahmetine girmektir.

Dünya hayatı sıkıntılarla dolu, ölüm, bir nevi bu zindandan kurtuluş ve daha geniş, huzurlu, ızdıraptan uzak bir hayata geçiştir. Ölüm, aynı zamanda insanın Allah’ın rahmetine kavuşacağı bir dönüm noktasıdır. Ölüm aslında bir "son" değil, "gerçek hayata" bir başlangıç, bir huzura kavuşma sürecidir.

Üçüncüsü: İhtiyârlık gibi, şerâit-i hayatiyeyi ağırlaştıran birçok esbâb vardır ki, mevti hayatın pek fevkınde ni‘met olarak gösterir. Meselâ, sana ızdırab veren pek ihtiyâr olmuş peder ve vâliden ile beraber, ceddin cedleri sefâlet-i hâlleriyle senin önünde şimdi bulunsa idi, hayat ne kadar nikmet, mevt ne kadar ni‘met olduğunu bilecektin. Hem meselâ, güzel çiçeklerin âşıkları olan güzel sineklerin, kışın şedâidi içinde hayatları ne kadar zahmet ve ölümleri ne kadar rahmet olduğu anlaşılır.

İhtiyarlık gibi hayatın zorluklarını artıran durumlar, insanların yaşamını ağırlaştırır. İnsan gençken, sağlıklı ve enerjikken, hayatını dolu dolu yaşar. Fakat yaşlandıkça, vücut eski gücünü kaybeder. Cenâb-ı Hak, bu süreçte bazı nimetleri alarak, sağlık gibi şeyleri kaybettiğinde, ölümün aslında bir "nimet" olduğunu gösterir. İhtiyarlık, insanı ölüme hazırlayan bir süreçtir. Gençken kaldırabildiği ağır yükler, yaşlandıkça artan zorluklar nedeniyle hafifler. Aynı şekilde, yürüyebilen bir insan yaşlandığında araba bile kullanamayacak hale gelir.

Bu, Cenâb-ı Hakk’ın bize bir işaretidir; bedenimiz artık taşıyamaz hale gelmiştir ve ahiret için hazırlık yapmamız gerekir. İhtiyarlık, hayatın sonbaharı gibidir; insanı toparlanmaya, tövbe etmeye, borçlarını ödemeye ve helallik almaya yönlendirir. Bu, hayatın bir nimetidir.

Eğer ölüm olmasaydı, insanlar birbirlerine karşı tahammül edemezdi. Mesela, herkesin babası, dedesi evde yaşarken, insanlar bu durumu zor tolere ederdi. Ölüm, insanları bu sıkıntılardan, zor yaşam koşullarından kurtarır. İnsanlar "dede katili" olurdu. Tıpkı hayvanlar gibi, yaşlanan ve zorlanan varlıklar da ölüm sayesinde bir huzura kavuşur.

Ölüm, insanlar için bir nimet olduğu gibi, doğadaki diğer canlılar için de böyledir. Mesela, yazın çiçeklere konan kelebekler, kışın soğuklarıyla birlikte zorlanır ve ölür. Ama sonbaharda, Allah onların ruhlarını kabzeder ve yeni bir baharda tekrar hayat bulurlar. Bu da ölümün aslında bir rahmet, bir yenilenme olduğu gerçeğini gösterir.

Dördüncüsü: Nevm, nasıl ki bir rahat, bir rahmet, bir istirâhattir. Hususan musibetzedeler, yaralılar, hastalar için. Öyle de, nevmin büyük kardeşi olan mevt dahi, musibetzedelere ve intihâra sevk eden belâlarla mübtelâ olanlar için ayn-ı ni‘met ve rahmettir. Ama ehl-i dalâlet için müteaddid Sözler’de kat‘î isbat edildiği gibi; mevt dahi hayat gibi nikmet içinde nikmet, azab içinde azabdır. O, bahisden hâriçtir. 1 

Uyku, dinlenme ve rahatlama sağladığı gibi, ölümün bir tür kardeşidir. Uyuduğumuzda vücut dinlenir, tıpkı ölümde olduğu gibi. Uyku, ölümün bir talimi gibidir; her gece Allah bizi uyutup, sabah uyandırarak ölümün nasıl bir şey olduğunu bize öğretir. Allah, her gün bu talimi yaptırarak, her varlığı uyutup kaldırarak bir eğitim süreci başlatır.

Özellikle büyük sıkıntılar içinde olan, başına felaket gelmiş ya da hastalığı bulunan insanlar için ölüm, bir kurtuluş ve rahmettir. Bu tür insanlar o kadar acı çekerler ki, bazen ölümü bir çözüm olarak ararlar. Fakat, ölüm, sadece iman edenler için bir nimet ve rahmettir. Ehl-i dalâlet (sapkınlar) için ise, ölüm, bir kurtuluş değil, bir azap ve bela anlamına gelir.

Ölüm, ehl-i iman için bir nimetken, ehl-i dalâlet için bir azap ve musibettir. Hayat, Allah’a inananlar için anlamlıdır; iman edenler, ölümün hakikatini doğru anlayarak huzura kavuşurlar. Ölüme doğru bakış açısı, kişinin imanına ve anlayışına bağlıdır.

  1. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat 1, Hayrat Neşriyat, Isparta 2011, s. 4


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız