Allah (C.C.)

29.05.2008

6195

Nefsini Bilen Rabbini Bilir

“Nefsini bilen Rabbini bilir.” cümlesi ile anlatılmak istenen nedir?

* *

**** ****

10.09.2025 tarihinde sordu.

Cevap

Cenab-ı Hak, insanları kendi isim ve sıfatlarını tanımaya müsait yüksek bir donanımda yaratmıştır. Ancak Rabbimizin istediği ve müsaade ettiği nispette tanımak, anlamak mümkündür. Bu sebeptendir ki insanın fıtratında, Rabbini tanımaya yarayacak küçük ölçücükleri yerleştirilmiştir. İnsanlar eğer doğru bakış açısı, hakikate ulaştıracak usullerle hareket ederse bu ölçücükler vasıtasıyla Rabbini tanıyabilir.

Mesela, kendindeki görme özelliği ile Allah’ın el-Basîr (her şeyi gören) sıfatını anlayabilir. Sahiplik duygusu ile Allah’ın el-Mâlik (her şeyin sahibi) sıfatını kavrar. Sınırlı gücüyle Rabbinin sınırsız kudretini anlayabilir. Kendisindeki merhamet hissiyle Allah’ın er-Rahmân ve er-Rahîm sıfatlarını tanır. Bir annenin evladına merhametle, şefkat gösterdiği gibi Rabbimizin de kullarına olan şefkat ve merhametini düşünebilir.Bu bakış açısı ile, insanın kendi varlığını bir ayna gibi kullanarak ilahi isim ve sıfatları tanıyabilir. Böylece insan, kendisi yani nefsi üzerinden Rabbini bu şekilde tanımış olur.

‘Nefsini bilen Rabbini bilir." hakikatine daha derinlemesine bakacak olursak, Allah’ın kâinatta tecelli eden bütün isimleri, aslında insanda da tecelli etmektedir. Yani insan, Allah’ın bütün isimlerini kendisinde gösteren bir ayna gibidir.

Ayrıca Üstad Bediuzzaman 33. Mektup 31. Pencerede insanın Rabbini bildirip tanıttırmasını 3 farklı açıdan şöyle izah etmektedir: İnsan, üç cihetle Allah’ın isimlerine ve sıfatlarına ayinedarlık eder yani Cenâb-ı Hakk'ın isim ve sıfatlarını kendi üzerinde tarif eden bir ayna gibi onu gösterir.

1. Zıtlar İtibariyle Ayinedarlık

İnsan, kendisindeki noksan sıfatlar ve eksiklikler ile Allah’ın eksiksiz ve mükemmel olan isim ve sıfatlarını gösterir. Nasıl ki karanlık, ışığın varlığının ve derecesinin bilinmesine vesile olur. Karanlık ne kadar çok olursa ışık daha belirgin görünür. Kıymeti ve derecesi anlaşılır. Aynen öyle de: insan da zayıflığı ve acizliğiyle, her şeye gücü yeten Allah’ın Kudretini ve Kadîr ismini görür, gösterir. Cehaletiyle, Allah’ın her şeyi kuşatan ilmine ve Alîm ismine ayinedarlık eder. Fakirliğiyle, Cenab-ı Hakk’ın nihayetsiz zenginliğine ve Ganîy ismine; İhtiyaçlarıyla, hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed ismine ayinedarlık eder.

Böylelikle insan, nihayetsiz acizliği ve zayıflığıyla, karşılaştığı hadsiz korku ve endişelere karşı bir dayanak noktası arar. Bu arayış, insanın vicdanını Allah’a yönlendirir. Yine insan, nihayetsiz fakirliği ve sonsuz ihtiyaçları içinde, nihayetsiz gayelerine ulaşmak için bir yardım noktası aramaya mecburdur. Bu sebeple vicdanı Rabbini arar. Daima çok merhametli olan Allah’ın dergâhına dayanır ve dua ile el açar. Bu yönüyle insan, Allah’ın pek çok ismine ve sıfatına zıtlar itibariyle ayinedarlık eder, gösterir.

2. Numuneler İtibariyle Ayinedarlık

İnsanın yaratılışında var olan özellikler, misal ve numuneler, Allah’ın sıfatlarını tanımada birer araçtır. Meselâ: “Ben bu evi yaptım, yapmasını biliyorum, görüyorum, sahibiyim ve idare ediyorum.” Öyleyse şu koca kâinat sarayının da bir ustası vardır. O usta da bilir, görür, yapar ve idare eder. İnsan, Cüz’i ve sınırlı ilmiyle, Allah’ın her şeyi kuşatan ilmini ve Alîm ismini bilir. Azıcık kudretiyle, Allah’ın sonsuz kudretini ve Kadîr ismini anlar. Sınırlı görmesiyle, Allah’ın sınırsız görmesini ve Basîr ismini fark eder. Sınırlı işitmesi, Allah’ın sınırsız işitmesini ve Semî’ ismini gösterir. Bu şekilde insan, kendisindeki sınırlı özelliklerden hareketle, Allah’ın nihayetsiz isim ve sıfatlarına ulaşır.

3. İsimlerin Nakışları ile Ayinedarlık

İnsan, Allah’ın isimlerinin nakışlarını üzerinde taşıyarak ayinedarlık eder. İnsanda, Rabbimizin yetmişten fazla isminin cilveleri ve nakışları görünür. Meselâ: Yoktan var edilmesiyle, Hâlık ismine; Sanatlı yaratılmasıyla, Sânî’ ismine; Güzel şekli ve süslenmesiyle, Musavvir ve Müzeyyin isimlerine; İkramlarla, Kerîm ismine; Lütuflarla, Latîf ismine; Terbiye edilmesiyle, Rab ismine ayinedarlık eder. İnsanın tüm organları, cihazları, maneviyatı ve hissiyatı, Allah’ın farklı isimlerinin farklı nakışlarını taşır. Nasıl ki Allah’ın isimleri içinde bir İsm-i Âzam (en büyük isim) varsa, isimlerin nakışları içinde de bir Nakş-ı Âzam vardır ki, o da insandır.

İşte ey insan! Kendini oku. Nasıl en güzel bir kıvamda yaratıldığını ve kime aynalık ettiğini kimi tanıttırdığını ve bildirdiğini fark et.


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (1)

Nefsini bilen Rabbini bilir yani haddini bilen Rabbini bilir de diyebiliriz. İnsan kendini tanıdığı zaman ne kadar aciz ve fakir olduğunu anlar. Neye gücü yeteceğini neye yetmeyeceğini bilir. Eğer kendini tanımazsa kendini birşey sanır. Gözünde büyütür. Yaptığı şeyleri kendi ilmi ve kudretiyle yaptığını sanır. Karun gibi olur. Firavun gibi rablik dava eder. Kendini tanırsa yani haddini bilirse kendi üzerinde gözüken herşey Allah'ın sanatıdır. Üzerimdeki güzellikler bana ait değil belki Rabbim kendisini tanıtmak için bunları bana emaneten vermiş. Hakiki sahibi de ben değilim derse kurtulur. Yoksa Allah muhafaza Rabbini unutur da asıl sahibi benim derse firavun olur. Allah cümlemizi kendini ve haddini bilen kullarından eylesin. En sağlam yol olan acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür yolunda bizleri istihdam eylesin. Ayağımızı sabit kılsın. Amin.

ا س ي ك

احمد سعيد ياشار كورت

04.02.2012

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız