Sorunuzu iki aşamada değerlendirelim:
1. FİİL
Abbâs (ra) şunları anlatır:
“Kardeşim Ebû Leheb’i ölümünden bir sene sonra rüyamda gördüm. Kötü bir hâlde idi: “Sana nasıl muâmele edildi?” diye sordum. Ebû Leheb: “Muhammed’in doğumuna sevinerek Süveybe’yi âzâd ettiğim için pazartesi günleri azabım biraz hafifletilmektedir. O gün baş parmağımla işâret parmağım arasındaki küçük bir delikten çıkan su ile serinlemekteyim.” cevabını verdi.[1]
İbn-i Cezerî Hz. şöyle der:
“Ebû Leheb gibi bir Peygamber düşmanı, Allah Rasûlü’nün doğduğu gün sırf kavmî hislerle gösterdiği sevinç sebebiyle cehennemde azâbı hafifletilirse, Peygamber Efendimiz’in doğduğu geceye hürmet gösterip Kâinâtın Fahr-i Ebedîsi aşkına gönlünü ve sofrasını açan bir mü’minin Hak katında ne tür lutuf ve keremlere nâil olacağını bir düşünmek îcâb eder.
Allah (c.c.) mutlak adaletiyle zerre miktar hayrı bile karşılıksız bırakmadığından cehennemlik de olsa Ebu Leheb’in azabını hafifletmektedir.
Soruda yer alan futbolculara ait eylemler İslam’a hizmet etmesi cihetiyle Müslümanların tasvip edeceği eylemlerdir. Hatta Müslüman olmayan bir futbolcu dahi günümüzde başta Gazze davası olmak üzere maç öncesi pankart açmaları gibi zulme karşı gösterdikleri eylemler de bizler için makbuldür.
Ancak burada kabul ettiğimiz, kalben tasdik ettiğimiz husus hak, hakikat, adalet lehinde olan tavırlardır. Bu tasdikimizle bizlerin gayr-ı müslim olmayı ya da futbolcu olmayı meşru görüyoruz anlamına gelmez. Bu itibarla gösterilen tavrın doğru olması tavrı gösteren kişinin diğer inanç ve mesleklerini doğru olduğunu göstermez.
Futbol oynayarak para kazanmak, geçimini temin etmek caiz midir? sorusunun cevabı için bakınız:
https://risale.online/soru-cevap/futbolcu-olmak
2. FAİL
Ebû Hûreyre (ra) ve Sehl îbnu Sa’d (ra) anlatıyorlar:
“Biz, ResûIullah’la (sav) birlikte Hayber gazvesine katılmıştık. Müslüman olarak askerler arasında yer alan bir kişi için Hz. Peygamber (sav): “Falan kişi cehennemliktir” buyurdu. Savaş başladığı zaman (Kuzmân) herkesin dikkatini çekecek şekilde kahramanca vuruştu. Sağda solda grubtan ayrılmış olanları birer birer yakalayıp kılıçtan geçiriyordu. O kadar ki, cengâverliğini Resûlullah (sav)’a anlattılar ve: “Ey Allah’ın Resûlû, bizden hiç kimse onun gösterdiği kahramanlık derecesine ulaşmadı.” dediler. Resulullah (sav) yine: “Fakat, o cehennemliklerden.” buyurdu.
Sehl İbnu Sa’d (ra) der ki: ‘Huzâî, (Kuzmân’ın) peşinde harp sahasına çıktı. Her gittiği yerde onu takip ediyordu. Öyle ki, o nerede durdu ise, bu da orada durdu. Nerede koştu ise bu da koştu. Nihâyet, (Kuzmân) ağır yaralandı. Yarasının acısına dayanamayarak biran evvel ölmek içîn, kılıcının sırtını yere koydu. Keskin tarafı da iki memesi arasına koyarak var gücüyle üzerine yüklendi ve kendisini bu şekilde öldürdü.
Huzâi’nin bu sözleri üzerine Hz. Peygamber (sav) “İnsanlardan bazıları vardır ki, halka, görünüşe göre, ehl-î cennete yaraşan hayırlı işler yaparlar. Halbuki onlar cehennemliktir.” buyurdu.
Kuzman’ın intihardan önce, kendisine: “Sana şehâdet mübarek olsun.” diyerek tebriklerini ifade eden Katâde İbnu Numân’a (ra): “Vallahi bu cengi din için yapmadım, kavmimin şerefi için yaptım.” der.[2]
Gerek futbolcuların gerek başka kimselerin eylemlerinin İslam’a hizmet etmesi hususunda en önemli esas o kimsenin niyetidir. Her ne kadar müsbet bir netice bile olsa kişinin niyeti ile ameli kıymet kazanır. O kimseye hayır ve hasenat kazandırır. Bizler her zaman hüsn-ü zan ile bakmakla beraber farklı niyetlerin de olabileceğini unutmamalıyız. Niyet, yapılan amelin hem mahiyetini hem de akıbetini tayin eden büyük bir güç ve öneme sahiptir.
[1] İbn-i Kesîr, el-Bidâye, Kâhire 1993, II, 277; İbn-i Sa’d, I, 108, 125.
[2] İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı, Akçağ Yayınları, Ankara 1995, c. 4, s. 264-265.