Soru

Mürtedin Tevbesi

Defalarca islam dininden çıkan bir insan sonunda ciddi ve bir daha çıkmamak kaydıyla İslam dinine dönse içten tevbe etse namazlarını kılsa, Nisa suresi 137. ayete göre affedilmez mi?

Tarih: 30.10.2022 19:08:03
Okunma: 465

Cevap

Kısa Cevap: Kişi ölmeden önce tevbe ettiği halde Allah bu tevbeyi kabul eder(İnşaallah). Yani şer'i hukuk açısından herhangi bir cezaya müstehak olmaz.

"Ridde suçunun sabit olmasından sonra mürtedin kendiliğinden tövbe etmesi halinde cezasının düşeceği fakihlerin büyük çoğunluğunca kabul edilir. İsterse bu defalarca tekrar etse bile son halinde tevbe ettiği halde tevbesi kabul edilir." (Tdv, Ridde Md.)

Birinci İzah: 

"İman edip sonra inkâr eden, sonra iman edip tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenleri Allah ne bağışlayacak, ne de doğru yola eriştirecektir."(Nisa Suresi/137)

"Bütün bunlar müşrikler gibi son derece derin bir sapıklık ile sapmış olanlardır. Şu da muhakkak ki, önce iman etmiş, sonra inkâr etmiş, sonra iman etmiş, sonra yine küfretmiş ve tamamen küfre dalmış olanlar, böyle imandan küfre, küfürden imana dönerek sonunda küfürde karar kılmış ve bu şekilde küfürü çoğaltmış olanlar yok mu, hiçbir şekilde Allah'ın bunları affetmesine ve doğru yola sevketmesine ihtimal yoktur. Yani iman ederlerse kabul etmez değil, fakat çoğunlukla bunlar kalpleri mühürlü olduklarından can çekişme zamanına gelmedikçe iman etmezler ve belki o zaman bile etmezler. Ve iman etmeyince de âyeti delaletince asla af yüzü görmezler. Tevbenin kabul edilebileceği bir zamanda tevbe edip ihlas ile iman etseler, gelecek olan istisnası gereğince kabul edilir ve affedilebilirlerdi ama etmezler ki."(Elmalı Tefsiri, Nisa 137)

Bu âyette bahsedilenler, iman ettikten sonra, tekrar tekrar ve defalarca kâfir olanlardır. Bu durum, bu gibi insanların kalelerinde imanın yer etmemiş olduğunu gösterir. Çünkü eğer onların kalblerinde imanın bir ağırlığı, kıymeti olsaydı, onu en ufacık bir sebeple bırakmazlardı. İmanında böyle bir ağırlık bulunmayan herkesin zahirî hali, Allah'a geçerli ve sahih bir şekilde iman etmemiş olduğunu gösterir ki işte Cenâb-ı Hakk'ın, "Allah onlara mağfiret edecek değildir" sözünden murad budur.

Bu âyet, "Eğer o kimse, sahih bir şekilde iman ederse, bu muteber olmaz" manasında değildir. Aksine bundan murad, söylediğimiz şekilde, onların iman etmelerinin çok uzak ve şaşılacak bir şey olduğunu ifade etmektir. Tevbe eden, sonra tövbesinden dönen, sonra yeniden tevbe eden ve yine tevbesinden dönen fâsığın (günahkârın) da aynı şekilde, sebat etmesinin nerede ise umulmadığını görüyoruz. Çünkü çoğunlukla o, fâsıklığı üzere ölür. Burada da böyledir.(F.Razi Tefsiri / et-Tefsîrü’l-kebîr/ Nisa 137-138)

İkinci İzah:

"Şübhesiz ki (Mûsâ'ya) îmân edip sonra (buzağıya taparak) inkâr edenler, sonra(tevbe ederek Mûsâ'ya tekrar) îmân edip, sonra (bu def'a Îsâ'yı) inkâr edenler, sonra da(Muhammed'i inkâr edip) inkârda ileri giden (yahudi)ler yok mu, Allah, onlara mağfiret edecek değildir, kendilerini (hak) bir yola hidâyet edecek de değildir." (Nisa Suresi/137)

2) Bazı alimler şöyle demiştir: "Yahudiler Tevrat'a ve Musa (aleyhisselâm)'ya iman ettiler. Sonra Üzeyir (aleyhisselâm)'e inanmadılar. Daha sonra Dâvud (aleyhisselâm)'a iman edip, İsa (aleyhisselâm)'yı inkâr ettiler ve daha sonra Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gelişi ile küfürlerini daha da artırdılar."(F.Razi Tefsiri / et-Tefsîrü’l-kebîr/ Nisa 137-138)

Bir Tavsiye:  Sevgili kardeşimiz Kur'an okurken ayetlerin direkt çevirileri üzerinden düşünmek ve yorum yapmak çok hatalıdır. çünkü kur'an ayetlerini açıklayabilmek için birçok ilim dalında uzman olmak gereklidir. Bu ilimleri elde etmeden bir ayet hakkında sadece türkçe çevirilerine bakarak onlardan hüküm çıkarmak maalesef mümkün değildir. En basitinden arap dili edebiyatındaki söz sanatları hakkında biligisi olmayan müteşabih ayetleri nasıl yorumlatabilir. Üstelik kelime ve kavramlar zaman içinde farklı birçok manalarda yüklenmektedir. sadece o kelimenin manasını bilmek yetmez ayrıca o kelimenin zaman içindeki serüvenini de bilmek gerekiyor ki bu dil alanında yıllarca süerecek çok ciddi bir uzmanlık gerektirmektedir. sadece tek bir alanda bir uzmanlık elde etmek yıllarca emek ve çaba gerektirdiği halde Kur'an'ı anlamak için gerekli olan onlarca ilim dalında ve bilgi, tecrübe, zeka ve takva gerektiren bir işte konuşmak çok zordur. O yüzden biz bu işlerde meal okurken çok dikkatli olup ayetleri tefsirleri ile beraber okumalıyız.

“Kim bilgisi olmadığı halde Kur’an’la ilgili söz söylerse ateşteki yerine hazırlansın.” (Tirmizi) 


Yorum Yap

Yorumlar

Allah sizden razı olsun
Gönderen: İREM SELÇUK
Tarih: 6.11.2022 11:18:08