Soru

İyilik İçinde Peşin Mükâfat, Kötülük İçinde Peşin Ceza Bulunması

İyilik içinde muaccel (peşin) bir mükafat ve fenalık içinde muaccel bir ceza bulunması hakikatine örnekler verebilir misiniz?

Tarih: 20.05.2023 15:38:41
Okunma: 335

Cevap

Bediüzzaman Hazretleri bu meseleyi izah sadedinde Lem’alar Mecmuasının 308-309. Sayfalarında anlam bakımından şöyle demektedir:[1]

Rabbimiz Allah, sonsuz adaleti, merhameti ve keremi ile hayır ve iyiliklerin içerisine peşin bir mükâfat koymuştur. Kul hayırlı ve güzel bir amel işlediğinde manen cennetin lezzetini hissetmektedir.  

Yine fenalık ve günahların içine de peşin bir ceza yerleştirmiştir. Öyle ki kul harama ve günahlara girdiğinde cehennemin azabını manen hissettirmektedir. Tüm bu haller, Rabbimizin merhameti ve adaletinin bir tecellisidir. Ta ki kul iyiliklere devam etsin, fenalıklardan da vazgeçsin.
Meselâ, mü’minlerin arasındaki muhabbet ve sevgi, ehl-i îmân için güzel ve sevaplı bir iyiliktir. O iyilik içinde, âhiretin maddî sevabını andıracak ma‘nevî bir lezzet, bir zevk, bir kalp rahatlığı yerleştirilmiştir. Herkes kalbine mürâcaat etse, bu zevki hisseder.
Meselâ, mü’minlerin arasındaki husûmet ve düşmanlık, fena ve günah bir ameldir. O günah içinde kalb ve ruhu sıkıntılarla boğacak bir vicdan azabını, yüksek ahlak sahibi ruhlara hissettirir. Hz. Üstad; “Ben kendim (Bediüzzam Hazretleri), belki yüz def‘adan fazla tecrübe etmişim ki; bir mü’min kardeşe adâvetim vaktinde, o adâvetten öyle bir azab çekiyordum ki, şübhe bırakmıyordu, bu günahıma peşin bir cezâdır, çektiriliyor.
” Diyerek kendi hayatından bu hakikate bir örnek vermektedir.

Meselâ, hürmete lâyık zâtlara hürmet; ve merhamete lâyık olanlara merhamet ve hizmet bir hasenedir, bir iyiliktir. Bu iyilikte ahiret sevabını hissettirir derecede öyle bir zevk ve lezzet var ki; hayatını fedâ etmek derecesinde o hürmeti ve o merhameti ileri götürür. Vâlidenin çocuğuna merhametindeki şefkat vâsıtasıyla kazandığı zevk ve mükâfât, hayatını o merhamet yolunda fedâ etmek derecesine gider. Yavrusunu kurtarmak için arslana saldıran bir tavuk, hayvanât milletinde bu hakîkate bir misâldir. Demek, merhamet ve hürmette muaccel (peşin) bir mükâfât var. Gayreti ve ahlakı yüksek insanlar onları hissediyorlar ki, kahramanâne bir vaz‘iyet alıyorlar.
Meselâ, hırs ve israfta öyle bir cezâ var ki; şikâyetli, meraklı, ma‘nevî ve kalbî bir cezâ insanı sersem eder. Ve hased ve kıskançlıkta öyle bir muaccel (peşin) cezâ var ki; o hased, hased edeni yakar.

Hem tevekkül ve kanâatte öyle bir mükâfât var ki, o lezzetli peşin sevab, fakr ve ihtiyaç belâsını ve elemini izâle edip giderir.

Hem meselâ, gurur ve kibirde öyle bir ağır yük var ki; mağrûr adam herkesten hürmet ister ve o istemesi sebebiyle aşağılanma gördüğünden dâimâ azab çeker. Evet hürmet verilir, istenilmez.

Hem meselâ, tevâzu‘da (alçak gönüllülük) ve terk-i enâniyette öyle lezzetli bir mükâfât var ki; ağır bir yükten ve kendini soğuk beğendirmekten kurtarır.

Hem meselâ, sû’-i zan ve sû’-i te’vîlde (kötü düşünme ve kötüye yorma), bu dünyada muaccel bir cezâ var. مَنْ دَقَّ دُقَّ kaidesiyle, sû’-i zan eden, sû’-i zanna ma‘rûz olur. Mü’min kardeşinin harekâtını (hareketlerini) sû’-i te’vîl edenlerin harekâtı, yakın bir zamanda sû’-i te’vîle uğrar, cezâsını çeker. Ve hâkezâ...

Bütün ahlâk-ı hasene (güzel ahlak) ve ahlâk-ı seyyie (kötü ahlak), bu mukāyeseye göre ölçülmeli. Ben rahmet-i İlâhiyeden ümid ederim ki, Risâle-i Nûr’dan bu zamanda tezâhür eden ma‘nevî i‘câz-ı Kur’ânîyi (Kur’ân’ın manevi mucizelik yönünü) zevkeden zâtlar, bu ma‘nevî ezvâkı (zevkleri) hissederler. Sû’-i ahlâka (kötü ahlaka) mübtelâ olmayacaklar, inşâallâh.


[1] Bu izahta Hz. Üstad’ın ifadeleri yer yer sadeleştirilerek, şerh edilerek karma bir izah yapılmıştır. Üstad’ın sözleri ile izahlarımız iç içedir. Lütfen orijinal metin olarak değerlendirilmesin.


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar