Soru

Mevlana'nın 2. Şua'daki Sözü

2. Şua'da geçen Mevlana Hazretlerine air farsça ibarenin manası şöyle verilmiş: "Evliyaullahın ayaklarına tuzak olan, esma ve sıfat-ı ilahiyenin tecelliyatıdır. O tecelliyat, hakikati görmeyen halka, hayalat kabilinden gelir" Bu sözü izah edebilir misiniz?

Tarih: 29.12.2009 00:00:00
Okunma: 5589

Cevap

Bahsettiğiniz yerdeki ifadeler aynen şöyledir:

"O nev'e mahsus cilvelenen bir çeşit cemal-i İlahîyi gösterir. Ve Fâni, muvakkat olan güzellik ile, bâki bir nevi hüsn-ü sermedîyi irae eder. Ve Mevlâna Celaleddin'in dediği gibi, "an hayalati ki dam-ı evliyaest. Aks-i mehruyani bostan-ı hüdaest" sırrıyla bir âyine-i cemal-i İlahî olur."

Bu nüktede kasdolunan mana, varlıklarda görülen güzellikler, Allah’ın cemalini gösteren tecellilerdir. Yani bu tecelliler vasıtasıyla biz, “Bu güzellikleri yaratan Allah, elbette kendisi de nihayetsiz güzeldir.” diye anlarız. Yalnız “Hiçbir şey O’nun misli gibi değildir” ayetinin de işaret ettiği gibi Allah’ın güzelliği, hiçbir yaratılmış güzelliğe benzemez. Buna dikkat etmemiz lazımdır.

Mevlana Hazretleri’nin sözü, bu manayı kuvvetlendirmek için buraya alınmıştır. Sorunuzda yazdığınız mealin birinci kısmı, ibarenin asıl mealidir. Mevzu ile bağlantılı olan da bu birinci kısımdır: “Evliyaullahın ayaklarına tuzak olan, esma ve sıfat-ı ilahiyenin tecelliyatıdır.”

Bu cümle ile söylenmek istenen ise şudur: Evliyalar seyr u süluk esnasında, keşfen bazı hayale benzer tecelliler görürler ve onlara kapılarak âşık olurlar. Çünkü onlar, Allah’ın nihayetsiz güzelliğinden haber veren gayet güzel tecellilerdir.

Üstad Bediüzzaman burada şunu demiş oluyor: Evliyanın keşif âleminde gördüğü güzel tecelliler de, varlıklar üzerinde gördüğümüz güzellikler de, Allahu Teala Hazretlerinin nihayetsiz güzelliğini gösteren yaratılmış, fâni numunelerdir. O numuneler vasıtasıyla insanlar, Allah’ın zatındaki hiç bir şeye benzemeyen nihayetsiz güzelliği anlarlar ve O’na âşık olurlar.


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar