Meleklerde "ene" yoksa Allahu Teala'yı nasıl tanıyabilirler?
Bediüzzaman Hazretleri 30. Söz Ene ve Zerre Risalesi'nde, Kur'an'da insanın yüklendiği bildirilen emanetin bir manasının "ene" yani benlik olduğunu bildirmiştir.
Bununla kasd edilen ise, hususan insanın benliğidir. Ene, dar anlamda İnsanın benlik duygusunu karşılasa da, geniş anlamda ene insan ruhundaki bütün özellikleri kapsamaktadır. Bu geniş anlamıyla ene, insanın mahiyet ve hakikati olarak tanımlanabilir. Bu geniş manasıyla eneyi Üstad şöyle anlatır:
"Bütün sıfât ve şuunat-ı İlahiyeyi bir derece bildirecek, gösterecek binler esrarlı ahval ve sıfât ve hissiyat, ene'de münderiçtir." Yani, Allah'ın bütün sıfat ve şeinleriyle insana bir derece tanıtacak binlerce haller, sıfatlar ve hisler enede vardır.
Bu izahlardan yola çıkarak şunu diyemeyiz: Ene adındaki emanet yalnız insanlara verildiğine, meleklere verilmediğine göre, meleklere Allah'ı tanımayı sağlayacak bir şey verilmemiştir denemez.
Doğrusu, meleklerde gurur ve kibire sebeb olan cinsten bir ene yoktur. Fakat onlarda da kendilerini anlamaya yarayan bir "ben" (ene) duygusu vardır. Hem onlarda da Allah'ı bir derece tanımaya yardımcı olan pek çok sıfat ve hisler vardır. Şefkat, sevgi, güzellikten hoşlanmak gibi...
Fakat meleklerin mahiyeti, Allah'ı bütün sıfatlarıyla tanıma noktasından insanlardan daha geri yaratılmıştır. "İnsanların cami istidadlarını kuşatan anlamıyla bir ene" melekler de yoksa da, insana nisbeten daha noksan melek mahiyetini kuşatan ve kibre sevk etmeyen, "melek mahiyeti" anlamında kendilerine göre bir eneleri vardır. Rablerini onunla tanırlar.