Mâhiyet
Arapça’da “mâ hüve” (Bu nedir?) sorusundan oluşturulmuş yapma (ca‘lî) bir isimdir. “Mâ” edatına, nisbet ifade eden “yâ” ile isim yapmak için kullanılan “tâ” harfinin eklenmesiyle oluşan mâiyyet de mâhiyyet ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Bir felsefe terimi olarak mâhiyet somut bir varlığı (mevcut) ne ise o yapan özü ifade etmek için kullanılır. Meselâ somut bir varlık olarak ağacın ne olduğuyla ilgili soru ağaçlar arasında müşterek olan, onları ağaç olmayanlardan farklı kılan bir öze atıfla cevaplandırılır ve buna “ağacın mâhiyeti” anlamında “ağaçlık” denilir. Yani mâhiyet, bir varlığı o varlık yapan, onu diğer varlıklardan ayıran (kişiye veya türe ait olan özellik) ve “o nedir?” sorusuna cevap veren ortak ve değişmez özdür.1
Câmi'a
Câmi', Arapça’da “toplamak, bir araya getirmek” anlamındaki cem‘ kökünden sıfat olan ve sözlükte “toplayan, bir araya getiren, buluşturup birleştiren” anlamına gelmektedir. Aynı zamanda Allah'ın isimlerinden birisidir "el-câmi'".2 Câmiiyet / Câmi'a ise kelime manası olarak çok şeyleri içinde toplamak, kuşatmak ve kapsamak manalarına gelir.
Mâhiyet-i câmi'a / Mâhiyet-i câmiiyet
Bir varlığın yalnızca onu o yapan temel özü değil, aynı zamanda o varlıkta bulunan bütün sıfatları, özellikleri ve şubeleri kuşatacak şekilde geniş ve kapsayıcı olan mâhiyetidir. Yani tek tek özellikleri dışarıda bırakmadan, tamamını içinde toplayan ve birleştiren mahiyet anlamına gelir. Meselâ insanın mâhiyeti, onu diğer varlıklardan ayıran “akıllı canlı” oluşudur. Fakat mâhiyet-i câmi‘a, insanda bulunan akıl, irade, duyular, konuşma, öğrenme, ahlâk ve sorumluluk gibi bütün hususları birlikte kuşatan ve hepsini tek bir hakikatte toplayan mâhiyettir. Bediüzaman Hazretleri bu konuda şöyle demektedir:
İnsan, mâhiyet-i câmiiyeti i‘tibâriyle mevcûdâtın hemen ekserîsiyle alâkadârdır. Hem insanın mâhiyet-i câmiasında hadsiz bir isti‘dâd-ı muhabbet dercedilmiştir. Onun için insan, umum mevcûdâta karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hâne gibi seviyor. Ebedî cennete bahçesi gibi muhabbet ediyor.3
Yani insanın mâhiyet-i câmi‘asının özellikle kapsayıcılık, alâkadar olma ve sınırsız muhabbet kabiliyeti vurgulanmaktadır. İnsan, mâhiyeti gereği yalnız kendisiyle sınırlı bir varlık değildir. Aksine yaratılanların büyük bir kısmıyla irtibat kurabilecek bir yapıya sahiptir. Bu câmi‘ -yani kapsayıcılığı-, mâhiyetinde -yani yaratılışındaki özelliğinde bulunan- geniş muhabbet kabiliyeti sayesinde insan, dünyayı bir ev gibi, âhireti ve cenneti ise bir bahçe gibi sevebilmektedir. Yani insanın mâhiyeti, onu bütün varlıkla irtibat kuran ve sevgisini maddî âlemden ebedî âleme kadar genişleten bir merkez hâline getirmektedir.
Sonuç olarak, mâhiyet-i câmi‘a, bir varlığın yalnızca onu o yapan temel özünü değil, o varlıkta bulunan bütün kabiliyetleri, yönleri ve alâkaları birlikte kuşatan kapsamlı özelliktir. Özellikle insanda bu mâhiyet, onu diğer varlıklarla irtibatlandıran, muhabbetini dünyadan ebedî âleme kadar genişleten bir özellik barındırmaktadır. Bu sebeple mâhiyet-i câmi‘a, parçalayıcı değil, toplayıcı ve kuşatıcı bir hakikati ifade eder.
Tahsin Görgün, "Mâhiyyet", TDV İslâm Ansiklopedisi, 2003, c.27, s. 336.
Bekir Topaloğlu, "CÂMİ‘", TDV İslâm Ansiklopedisi, 1993, c.7, s. 92-93.
Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 11.

