“Madem kudret-i ezeliye bilmüşahede en âdi maddelerden, en kesif unsurlardan hadsiz zîhayat ve zîruhu halkeder ve gayet ehemmiyetle madde-i kesifeyi, hayat vasıtasıyla madde-i latîfeye çevirir ve nur-u hayatı herşeyde kesretle serpiyor ve şuur ziyasıyla ekser şeyleri yaldızlıyor. Madde-i kesifenin hayat vasıtasıyla madde-i latifeye çevirir.” [1]
Metni izahtan evvel latiflik ve kesiflik kavramlarını açıklamak bize metni anlamada yardımcı olacaktır.
Latiflik – Kesiflik Meselesi
Kesif: Kelime anlamı olarak katı, yoğun, sık gibi manalara gelir. Madde-i kesife ise katı maddeler anlamındadır. Örneğin taş ve toprak gibi maddelere kesif maddeler denir.
Latif: Kelime anlamı olarak “nazik ve merhametli davranmak, iyi muamele etmek” anlamlarının yanı sıra, “ince ve şeffaf, küçük ve hacimsiz olan” anlamına da gelir. Burada bu ikinci anlamıyla kullanılmıştır. Latif madde, nüfuz etme kabiliyetine sahip olandır. Maddenin kesifliğinin azalıp latifliğinin artmasına “letafet kesbetmesi” denir.[2]
Letafetin artması oranında o maddenin hayat mertebesi ve nüfuz etme kabiliyeti de artar. Örneğin toprak, taşa göre daha latiftir; Su, toprağa göre; hava, suya göre; ışık ise havaya göre daha latiftir. Bu sıralama, ruha ve nihayet Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz nuruna kadar devam eder. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, bu metinde Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz kudretiyle sıradan ve cansız maddelere hayat ve ruh vererek onları son derece latif hâle getirdiğini ifade eder. Yani ilim, irade, görmek, duymak gibi kesif maddelerde bulunmayan ve sadece ruha ait olan özellikleri, o kesif maddelere sonsuz kudretiyle verdiğini açıklar.
Mesela; bir elma çekirdeği donuk ve hayatsız iken Allah onu canlı, hayat sahibi ve birçok özelliği barındıran bir madde hâline getirir. Aynı şekilde insan da başlangıçta cansız ve hayatsız bir su damlası iken Allah onu hayatlı, görebilen, sevebilen ve benzeri birçok özelliğe sahip hayat ve şuur sahibi bir varlık hâline getirmektedir.
Allah, gözle gördüğümüz en basit ve değersiz maddelerden (çamur, toprak, mineral) sonsuz derecede canlı, ruh sahibi bitkileri, hayvanları ve insanları yaratıyor. Hayat vesilesiyle kesif maddeyi manaya, letafete, nura açar. Toprak, hayat vasıtasıyla sanat, güzellik ve hikmet aynası olur. Ruh ve şuur geldiğinde, madde artık yalnız madde değildir; Allah’ın isimlerine mazhar bir ayna hâline gelir.
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler Mecmuası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.184