Helal-Haram

24.04.2021

2342

Kur'an ve Hadislerde Livâtanın Yasaklanışı

Livâta işlemenin hükmü nedir? Livata kul hakkına girer mi?

24.04.2021 tarihinde soruldu.

Cevap

Livâta kelimesi örfte erkekler arasındaki eşcinsel ilişkiyi ifade eder. Arapça’da bu mânada aynı kökten türeyen livât, mülâvata ve televvut kelimeleri de kullanılmaktadır. Kelime anlamını erkekler arası eşcinsel ilişkinin yaygın olduğu Lût kavminden almaktadır. 1 

Kur’ân-ı Kerîm’de livâta kelimesi geçmemekle birlikte “aşırı derecede çirkin davranış, açık hayâsızlık ve sapkınlık” anlamındaki fâhişe (çoğulu fevâhiş) ve fahşâ kelimeleri livâta fiilini de kapsayan geniş bir içerikle yirmi dört yerde geçer ve zina, livâta, sevicilik gibi iffetsizlikler şiddetle kınanır, yol açacağı dinî ve hukukî sorumluluklara işaret edilir. 2 Konuyla alakalı bazı ayetler şunlardır:

Lût’u da (hatırla)! Hani kavmine şöyle demişti: Âlemlerden hiçbirinin, sizi kendisiyle geçmediği (sizden önce yapmadığı) hayâsızlığı mı yapıyorsunuz? Çünki siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır! Siz (haddi aşarak) isrâf eden bir kavimsiniz. Hâlbuki kavminin cevâbı (alay ederek): “Onları memleketinizden çıkarın! Çünki onlar fazla temizlenen insanlarmış!” demelerinden başka bir şey olmadı. Bunun üzerine (biz de) onu ve ehlini kurtardık; ancak karısı hâriç; (o,) geride (azabda) kalanlardan oldu. Ve üzerlerine (taştan) bir yağmur yağdırdık. İşte bak günahkârların âkıbeti nasıl oldu! 3 

(Elçilerimizin geldiğini haber alan) kavmi ise koşarak ona geldiler ki (onlar) daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar. (Lût) dedi ki: “Ey kavmim! İşte bunlar (kavmimin kadınları, ki benim de) kızlarım (sayılırlar, onlarla evlenin); onlar sizin için daha temizdir; artık Allah’dan sakının ve beni misâfirlerim hakkında rezîl etmeyin! İçinizden aklı başında bir adam yok mu?” Dediler ki: “Yemîn olsun (sen de) bilirsin ki, senin kızlarında bizim için hiçbir hak yoktur. (Kadınlara karşı bir meyil duymuyoruz.) Doğrusu sen bizim ne istediğimizi hâlbuki çok iyi bilirsin!” (Lût:) “Keşke size karşı bir kuvvetim olsaydı, yâhut sağlam bir kaleye sığınabilseydim!” dedi. (Melekler) dediler ki: “Ey Lût! Şübhesiz ki biz, Rabbinin elçileriyiz; (onlar)sana aslâ dokunamazlar; artık gecenin bir kısmında, âileni yola çıkar ve içinizden hiçkimse geri dönüp bakmasın! Karın müstesnâ! Çünki onlara gelen (azab) ona da isâbet edicidir. Muhakkak ki onlara va‘d olunan azab zamânı, sabah vaktidir. Sabah (zâten) yakın değil mi?” Nihâyet (azâb) emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişirilmiş, arka arkaya dizilmiş taşlar yağdırdık! (Ki bu taşlar) Rabbinin katında (her taşın kime isâbet edeceği dahi belli olarak) damgalanmıştır. Hem o (taşlar), zâlimlerden uzak değildir! 4 

Lût kavmi (de) peygamberleri yalanladı. Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah’a karşı gelmekten) sakınmıyor musunuz? Şübhesiz ki ben, sizin için (gönderilmiş) emîn bir peygamberim. Artık, Allah’dan sakının ve bana itâat edin!. (Ben) buna (bu hizmetime) karşılık sizden bir ücret de istemiyorum! Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbine âiddir. Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, el‘âlemin (bütün insanların) içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır! Siz haddi aşan bir kavimsiniz!. (Onlar:) Ey Lût! Eğer (bundan) hakîkaten vazgeçmezsen, mutlakā (memleketimizden) çıkarılanlardan olacaksın! dediler. (Lût) dedi ki: Şübhesiz ki ben, (sizin bu) işinize buğz edenlerdenim!. Rabbim! Beni ve âilemi, bunların yapmakta oldukları şeyden kurtar! (dedi.) Bunun üzerine onu ve bütün âilesini kurtardık. Ancak geride kalanlar arasında bulunan (ve o kavmin çirkin âdetlerini hoş gören) bir kocakarı hâriç! Sonra diğerlerini helâk ettik! Üzerlerine (taştan) bir yağmur yağdırdık! Artık o korkutulanların (Lût kavminin) yağmuru ne kötüdür! Şübhesiz bunda, apaçık bir ibret vardır. Fakat onların çoğu îmân etmiş kimseler değildir. Muhakkak ki, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Rahîm (çok merhamet eden) elbette ancak Rabbindir. 5 

Peygamber Efendimiz de (sav) bu çirkin işle ilgili şu hadisi zikretmiştir:

Lût kavminin yaptığını yapan birisini bulursanız (bilirseniz), yapanı da yapılanı da öldürünüz. 6 

Ayet ve hadislere baktığımız zaman Livatanın kendisi en büyük haramlardandır. İşleyenlere lanet edilmiştir. Kul hakkından evvel Allah'ın koyduğu sınırların dışına çıkmaktır.

Livâta gibi büyük bir sapıklık ve günahın kul hakkına da girmesi için zorla tecavüz gibi bir fiilin veya bir tarafın diğer tarafı kandırması gibi bir durum olması gerekir. Tecavüz daha ağır ve daha büyük bir günahtır. Zina ve Livâta da büyük günahlardan olmasına karşın zorla yapılan bir eylem değilse her iki tarafın isteyerek işledikleri büyük bir günah olur. Fakat Allah’ın koyduğu hududa tecavüz olduğu için karşılıklı rıza ile yapılan bu pis fiille Cenâb-ı Hakk’a karşı isyan suçu işlenmiş olur.

Eğer tecavüz, taciz, ırza ve namusa saldırı veya kandırarak istismar gibi durumlar olursa karşı tarafın rızası da olmadığı için, bu saldırıyı yapan kişi hem zina hem tecavüz hem de kul hakkına girmiş olur. Bir haram işlemekle üç büyük günahı kazanmış olur. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

Erkeğin erkekle cinsi ilişki kurması büyük günahlar­dan biridir. Ahlak ve fıtrata ters düşen bir davranıştır. Bu feci cinayeti ilk işleyen Lût (as)’un kavmidir. Bir ülkede bu cinayet yaygın bir hâle gelirse mutlaka orası Cenâb-ı Hakk'ın gazabına uğrar. Çeşitli musibet ve belâlara maruz kalır. Peygamber (sav) buyuruyor: “Bu cinsi sapıklığı yapanlar çoğalırsa, Allah Teâlâ halkın üzerinden himayesini kal­dırır, nerede helâk olursa olsunlar mühimsemez”. Buna zina denilmez. Livâta denilir. Zinadan büyük olmazsa aşağı değildir. Peygamber (sav) “Lût kavminin yaptığını yapan kimse mel’undur” buyurdu ve bunu üç defa tekrar etti. 7 

Bu tür cinsel ilişki haram olduğu gibi, bu ilişkiye götürecek tutum ve davranışlar da haramdır. Peygamber Efendimiz (sav) bir erkeğin başka bir erkeğin bakılması haram olan yerlerine; aynı şekilde bir kadının da başka bir kadının bakılması haram olan yerlerine bakmasını ve dokunmasını yasaklamıştır. Yine, iki erkek veya iki kadının arada bir engel olmaksızın aynı örtü altında bulunmamalarını emretmiştir.

  1. Kamil Yaşaroğlu, Livata, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara 2003, c. 27, s. 198-200

  2. Kamil Yaşaroğlu, Livata, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara 2003, c. 27, s. 198-200

  3. Araf, 7/80-84

  4. Hud, 11/78-83

  5. Şuara, 26/160-175

  6. İbn Mace, hudud 24

  7. Halil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, Yasin Yayınevi, İstanbul 2012, c.2, s.238


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız