Soru

Kurban Kesmenin Gerçek Anlamı ve Gayesi Nedir? Kurban Nedir?

Bir Müslüman kurban keserken aslında tam olarak ne yapış olur? Kurbanın gerçek manası nedir?

Tarih: 31.08.2024 00:06:21

Cevap

Bu ehemmiyetli suali detaylı bir şekilde cevaplamak gerekir. Kurban bir ibadettir. Bu ibadetin manasını, tarihini ve kişiye kazandırdığı maddi ve manevi güzellikleri başlıklar halinde kısaca şöyle ifade edebiliriz:

Kurban ibadeti ilk olarak hangi peygamber zamanında yapılmıştır? Kurân-ı Kerim’in ifadesiyle kurban ibadetinin tarihçesi nasıldır? 

Kurban ibadetinin tarihçesi insanoğlunun yeryüzünde varlığı kadar eskidir. Kurban ibadeti ilk insan olan Hz. Âdem (as) zamanından günümüze süregelmiştir. Maide suresinde bu hadise şu şekilde izah edilmiştir:
“(Ey Resulüm!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun (Hâbil ile Kabil’in) haberini de hakkıyla oku! Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden (Habil’den) kabul edilmiş, diğerinden (Kabil’den) ise kabul edilmemişti. Kabil, Habil’e:
“Seni mutlaka öldüreceğim!” dedi. (Hâbil ise:)
“Allah, ancak takva sahiplerinden (amellerini) kabul buyurur” dedi.
“Yemîn olsun ki, eğer beni öldürmek için bana elini (kötü bir niyetle) uzatsan da, ben seni öldürmek için elimi sana uzatıcı değilim. Şübhesiz ki ben, âlemlerin Rabbi olan Allah’dan korkarım.”
“Doğrusu ben isterim ki, (sen) kendi günâhın ile benim günâhımı da yüklenesin de ateşin ehlinden olasın! İşte zalimlerin cezası budur!”
“Nihayet nefsi ona kardeşini öldürmeyi hoş (ve kolay) gösterdi de onu öldürdü; bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu.”
[1] 
Kurban ayrıca Hz. İbrahim’in (as) sünnetidir. Bu hadise ise Kur’ân-ı Kerim’de şu şekilde anlatılmaktadır:
“Nihayet (çocuğu) onunla berâber çalışacak çağa erişince (İbrahim):
“Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda (rüyamda) görüyorum ki, gerçekten ben seni boğazlıyorum (kurban ediyorum); artık bak, (bu rüyam hakkında) sen ne görürsün (fikrin nedir)?” dedi. (Çocuğu İsmail:)
“Ey babacığım! Sana emredileni yap! İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın!” dedi.”
“Böylece (ikisi de) teslîm olup (İbrahim) onu alnının bir tarafı (yere gelecek şekilde, yanı) üzerine yere yatırınca, artık ona:
“Ey İbrahim! Hakikaten rüyaya sadakat gösterdin! İşte biz iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız. Şübhesiz ki bu, gerçekten apaçık bir imtihandır!” diye seslendik.”
“Ve (oğluna bedel) ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.”
“Hem sonraki (ümmet)ler içinde ona (iyi bir nam) bıraktık.”
“İbrahim’e selâm olsun!”
“İyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız.”
[2]
 

Kurban, kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabit olan bir ibadettir

Kurban bir gelenek değil, meşruiyeti kitap, sünnet ve icma-ı ümmet ile sabit olan bir ibadettir. Kurban da zekât gibi Hicretin ikinci yılında meşru kılınmıştır. Allah ü Teala Kur'an-ı Kerim'de: "Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!"[3]  buyurarak kurban ibadetini emretmiştir. Aşağıda zikredilen âyetler de kurban emrini açıkça ifade eder:
“Ta ki kendilerine ait (dünyevî ve uhrevî) menfaatlere şahit olsunlar ve (Allah’ın) kendilerine rızık olarak verdiği sağmal hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın ismini zikretsinler! Artık (siz de) bunlardan yiyin, darda kalmış fakire de yedirin!”[4] 
“Her ümmet için bir kurban ibadeti (ve yeri meşru’) kıldık ki, (O’nun) kendilerine rızık olarak verdiği sağmal hayvanlar (dan kurban keserken) üzerine Allah’ın ismini zikretsinler! Çünkü sizin İlâhınız tek bir İlahtır; öyle ise O’na teslîm olun! (Ey Resulüm!) İşte o gönülden bağlı olanları müjdele!”[5] 

“Kurbanlık develeri (ve sığırları) da sizin için Allah’ın (dininin) alâmetlerinden kıldık; onlarda sizin için hayır vardır. Öyle ise (onlar) ayakta dururken, üzerlerine Allah’ın ismini zikredin (ve kurban edin)! Nihayet yanları yere yaslandığında (canları çıkınca) onlardan yiyin ve kanaat edene (istemeyene) de (açıkça) isteyene de yedirin! İşte böylece onları sizin istifadenize verdik; ta ki şükredesiniz.” [6]
Hz. Peygamber'in (asm) de: "İmkânı olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yaklaşmasın."[7]  şeklindeki ifadeleri konunun önemini ortaya koymaktadır.[8] 
Hanefi mezhebine göre kurban kesmek vaciptir

“Hanefi fıkıhçıları kurban kesmenin vacip olduğu görüşündedirler.”[9] 

Şafii mezhebine göre kurban kesmek sünnet-i ayndır

“Şafiiler dediler ki; Kurban kesmek sünnet-i ayndır. Ev halkının ve geçimleri aynı kişi tarafından karşılanan birkaç ev halkı içinse sünnet-i kifayedir.”[10] 

Maliki mezhebine göre kurban kesmek sünnettir

İbn Ömer 'den (ra): “İmam Malik’e (ra) göre kurban kesmek vacip değil, sünnettir. Buna rağmen gücü yetenin kesmemesini hoş karşılamam.”[11]

Kurban ibadetinin kişinin şahsına bakan hikmetleri nelerdir? Kurban ibadeti kişiye dünya ve ahirette neler kazandırır?

Yüce dinimizin bizlerden istemiş olduğu bütün ibadetlerde hem fert açısından hem de toplum açısından birçok faydalar bulunmaktadır. Çünkü Cenab-ı Hak hikmetsiz şeyler yaratmaktan ve hikmetsiz şeyleri emretmekten münezzehtir. Tüm mahlûklarında ve emirlerinde olduğu gibi kurban emrinde de pek çok hikmetler, dünya ve ahiret için pek çok faydalar vardır. Ancak Mümin, Allah-ü Teâlâ’nın emirlerini hikmetlerine mazhar olmak için değil Rabbinin emrini yerine getirmek, Rabbine karşı teslimiyetini ifade etmek ve rızasını kazanmak için yerine getirir.
Kurban ibadetiyle bir yandan ibadet etmeninin vermiş olduğu sevap ve haz alınırken, diğer yandan da toplumda bulunan ihtiyaç sahiplerine ihtiyaçlarının karşılanması neticesinde, toplum birlikteliği sağlanmasının huzuru yaşanır.

Kurban, kulun Cenab-ı Hakk’a karşı olan yakınlığını arttırır

Kurban kelimesinin lûgat anlamı, kendisi ile Allah'a yaklaşılan şey demektir. Bu manadan da anlaşıldığı gibi kurban; Allah'a yaklaşmaya ve O'nun rızasını kazanmaya vesilesidir.
İnsan nisyandan geldiği için fıtraten unutmaya ve gaflete düşmeye çok meyillidir. Bunun için çoğu zaman Cenab-ı Hakk’ın kendisine verdiği malın, mülkün, evladın hakiki sahibini unutur, hakiki mal sahibi olduğunu düşünüp gurura ve kibre girebilir.
Kurban emri ise insana hakiki mal sahibinin kim olduğunu hatırlatır. Bütün o nimetlerin Rabbimiz’in birer lütfu olduğunu ve onun izni olmadan hiçbir şeyin olamayacağını hissettirir. Böylece Cenab-ı Hakk’a karşı gönlünde derin bir şükran duygusu oluşur. Bu hal ise onun Rabbine yakınlaşmasına ve onun rızasını kazanmaya sebep olur.

Kurban, kullar için fırsattır

Cenab-ı Hakk’ın bizim hiçbir ibadetimize muhtaç olmadığı gibi kurban kesmemize de ihtiyacı yoktur. Fakat bu ibadete ihtiyacı olan bizleriz. Zira kurban günahlardan arınmamız, büyük sevaplara erişmemiz ve Rabbimiz’in rızasını kazanmamız için büyük bir fırsattır. Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur:
“Kurbanın derisindeki her tüy sayısınca size sevap vardır. Kanının her damlası kadar mükâfat vardır. O sizin mizanımıza konacaktır. Müjdeler olsun.”[12]
“Kurbanlarınız semiz olsun. Onlar Sıratta bineklerinizdir.”[13]

Kurban vesilesiyle kişinin Allah-ü Teâlâ’ya karşı olan itaati ölçülür

Kurban; kişinin samimiyetinin bir ifadesidir. Kurban; yaratanının istediği şeyi yerine getirmedeki samimiyeti ortaya çıkaran bir ibadettir. Kurban; ferdin yaratanına karşı duyduğu takvanın işaretidir.
Bu sebeple, kurban; zekât ve fıtır sadakası vermekten daha fazla fedakârlık ifade eden bir ibadettir.
Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvalarını, ilâhî emre itaatteki titizliklerini, Allah'a yakınlık derecelerini ölçmektedir. Hacc suresi, 37. âyette bu husus şöyle belirtilir:
"Onların ne sadaka edilen etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allah'a yükselip erişmez. Fakat sizden O'na yalnız takva Allah'ın emirlerine itaat ve yasaklarından uzaklaşma titizliği ulaşır..."
Başka bir âyette ise mealen şöyle buyrulmaktadır:
“Bu böyle. Her kim de Allah’ın nişanelerini (kurbanlıklarını) yüceltirse şüphesiz ki bu kalplerin takvasından (Allah’a karşı gelmekten sakınmasından)’dır.”[14]
Âyet-i kerimeler bize, Allah’a (cc) ulaşabilmemizin ve O’na (cc) karşı takva sahibi olabilmemizin bir yolu olarak kurbana işaret etmektedir.

Kurban ibadeti bizlere, Hz. İbrahim (as) ve Hz İsmail’in (as) teslimiyetini hatırlatır

Cenab-ı Hak, Hz. İbrahim'i (as) büyük bir imtihana tâbi tutmuş, çok sevdiği biricik evlâdını Allah için kurban etmesini istemiştir. Her ikisi de bu isteğe, tam bir teslimiyet ve sadakat içinde uymuşlardır.
Hz. İbrahim (as) oğlunu kesmek üzere yatırmış ve bıçağı boynuna koymuştur. Fakat bıçak İsmail'i (as) kesmemiştir. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın arzusu, Hz. İsmail'in kesilmesi değil, tam tersi bu iki şanlı nebinin erişilmez teslimiyet ve sadakatlerinin, ihlâs ve fedakârlıklarının, kıyamete kadar gelecek bütün insanlar tarafından bilinmesi, daima hatırlanması idi.
Bu hikmet ortaya çıktığı için, bıçağa İsmail'i (as) kesmemesini emretmiş; Hz. İsmail'in (as) yerine onlara cennetten bir koç göndererek onu kurban etmelerini istemiştir.
İşte kurban kesmek, bu büyük ve ibretli hâdiseyi hatırlamaya vesiledir. Ataları Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail’in (as), Allah'ın (cc) emrini yerine getirmekteki ilahi sınavını hatırlayıp kurban kesmekle, benzer bir itaate kendisinin de hazır olduğunu simgesel bir davranışla göstermiş olmaktır.
Kurban kesen bir Müslüman, Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini ispatlamış olur.

Kurban ile Hz. İbrahim (as) ile Peygamber Efendimiz’in (asm) sünneti devam ettirilmiş olur

Kurban, Hz. İbrahim’in sünneti olduğu gibi Peygamber Efendimiz’in (sav) de sünnetlerindendir. Nitekim sevgili Peygamberimiz (sav) vefatına kadar on yıla yakın bir süre hep kurban kesmiştir. Bu yüzden kurban ibadetini yerine getiren kişi iki peygamberin sünnetini de devam ettirmiş olmaktadır.
Ashab-ı Kiram (ra): “Yâ Resulallah! Şu bayramda kesilen kurban nedir?” dediler. Peygamber Efendimiz (asm): “Babanız İbrahim’in sünnetidir” buyurdu.[15]
“Resulullah (asm) Medine’de on sene ikamet etti ve her sene kurban kesti.”[16]

Kurban verilen nimetlere karşı şükürdür

Cenab-ı Hak bizlere sayısız nimetler vermiştir. Bunun karşılığında bize düşen elbette şükürdür. İşte kurban, Rabbimizin “Rahman” suresinde saymakla bitiremezsiniz dediği nimetlere karşılık şükrün ifadesidir. “Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.”[17]

Kurban kişiyi cimrilikten korur

Rabbimiz: “İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Ama içinizden cimrilik yapanlar var. Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz.”[18]  buyurarak bizi kendi yolunda harcamaya davet etmekte ve cimrilikten sakınmamızı emretmektedir.
Peygamberimiz de (asm) bir hadis-i şerifinde cimriliğin zararını şöyle ifade etmektedir: “Cimrilikten sakının; Çünkü cimrilik, sizden önce geçenleri helak etmiş, onları kan dökmeye ve haramı helal görmeye sevk etmiştir.”[19]
İşte kurban ibadeti ile kişi cimrilikten kurtulur. Çünkü kurban ile kişi mal sevgisinden uzaklaşır ve malını Allah (cc) için harcama lezzetini tatmış olur. 

Kurban ibadeti toplumda yardımlaşma ve kardeşliği diriltir

Kurbanın kesilip dağıtılmasıyla komşular ve akrabalar görülüp gözetilmiş olur. Zengin ile fakir arasında güzel bir köprü kurulur. Bu da toplum refahının sağlanmasına büyük ölçüde yardımcı olduğu gibi fertlerin birbirine yaklaşmasını da sağlar. Bunun gibi toplumu ayakta tutan daha pek çok önemli değerler kurban sayesinde gerçekleştirilmiş olur.
Her gün kesilen milyonlarca hayvanın etlerini daha çok mali gücü olanlar tüketmektedirler.
Kurban Bayramı vesilesiyle birçok kurban kesilir ve dağıtılır. Tanıdık-tanımadık, uzak-yakın her yere bu etler ulaştırılır. Çünkü dinimizin emri kurban etinin en az üçte ikisini muhtaç insanlara dağıtılması şeklindedir.
“…Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”[20]
Bu vesileyle özellikle et alma imkânı bulamayan veya çok sınırlı alan aileler Kurban Bayramı’nda kesilen hayvanların etleri sebebiyle hem kendilerine hem de çocuklarına bu lezzeti tattırma imkânı bulmakta hem de toplumda dışlanmadıklarını aksine toplumun bir parçası olduklarını hissetmektedirler.
Ayrıca fakir aileler kurban bayramında rızık endişesi içine girmekten kurtulur. Böylece bayrama gönül rahatlığı ve huzur içinde iştirak eder.
Bunun yanında kurbanın derisi de sosyal dayanışma amaçlı kuruluşlar aracılığıyla yoksul vatandaşlara daha fazla hizmetin ulaşmasını sağlamaktadır.
Tüm bunlar da Müslümanlar arasındaki sevgi, saygı ve muhabbetin artmasına sebep olur. Ayrıca İslâm’ın sosyal adaleti temin edici bir hususiyeti de ortaya çıkmış olur.


[1] Maide, 5/27–28–29–30.

[2] Saffat, 37/103–104–105–106–107–108–109–110.

[3] Kevser, 108/2.

[4] Hac, 22/28.

[5] Hac, 22/34.

[6] Hac, 22/36.

[7] İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel, Müsned

[8] Fetava-i Hindiyye

[9] Fetava-i Hindiyye

[10] Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı

[11] Muvatta

[12] İbn-i Mace

[13] Zâd-ül Mukvin

[14] Hac, 22/32.

[15] Zeyd bin Erkâm

[16] Tirmizî

[17] Hac, 22/36.

[18] (Hac, 22/38)

[19] Müslim, Birr, 56.

[20] (Hacc, 22/36)


Yorum Yap

Yorumlar