“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. ; Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)
İmanın en zayıf mertebesi derken ne kastedilmiştir? Kişinin imanının zayıf olduğu mu; yoksa sistem olarak imanın zayıf olacağını mı anlamak gerekiyor?
İmanı güçlü olupta şartlardan dolayı kalben buğzeden vardır.
"Kişi değiştirmeye güç yetiremeyeceği bir münkeri (sakıncalı eylemi) görünce, Allah’a o eylemi münker olduğunu, yani asla hoşlanmadığını bildirmesi, onu kurtarmaya yeter." (Taberani).
Bir kötülük veya yanlışlıkla karşılaştığında insan bulunduğu konuma ve makama göre müdahale etme usul ve metotları farklı olabilir ve o makam da ona bir yükümlülük vazifesi verir.
Hadis-i şerifte de şöyle belirtilmektedir.
“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” (Tirmizi, Fiten, 11; İbnu Mace, Fiten, 20)
İslam âlimleri bu hadise şöyle mana vermişlerdir.
El ile düzeltmek, yetki sahiplerinin yani devletin görevi; dil ile düzeltmek, alimlerin vazifesi; kalben buğz etmek ise diğer insanların yani halkın görevidir.
Bir kötülük karşısında insan bazen düzeltme imkânı bulamayabilir. Düzeltemeyeceği bir durum karşısında ise bu durumu istemediğini kalben buğz ederek gösterdiğinde mesuliyetten kurtulur. Yoksa düzeltme imkânı olup ta düzeltmezse ve sadece kalben buğz ederse mesuliyetten kurtulamaz. Bu da iman zaafından ileri gelir.
Burada kısaca iki durumu birbirinden ayırt etmek gerekir.
1. Durum: Bir insan var, hatayı biliyor fakat elinde müdahale etme imkânı ve yetkisi yok. Burada müdahale edememesi iman zayıflığından ileri gelmiyor.
2. Durum: Burada düzeltme imkanı ve yetkisi olup da düzeltmeyip yetki ve etkisini kullanmayıp sadece kalben buğz ederse mesul olur . İşte bu davranış iman zayıflığından kaynaklanır.