"Kişi değiştirmeye güç yetiremeyeceği bir münkeri (sakıncalı eylemi) görünce, Allah’a o eylemi münker olduğunu, yani asla hoşlanmadığını bildirmesi, onu kurtarmaya yeter." (Taberani).
Bir kötülük veya yanlışlıkla karşılaştığında insan bulunduğu konuma ve makama göre müdahale etme usul ve metotları farklı olabilir ve o makam da ona bir yükümlülük vazifesi verir.
Hadis-i şerifte de şöyle belirtilmektedir.
“Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz.” (Tirmizi, Fiten, 11; İbnu Mace, Fiten, 20)
İslam âlimleri bu hadise şöyle mana vermişlerdir.
El ile düzeltmek, yetki sahiplerinin yani devletin görevi; dil ile düzeltmek, alimlerin vazifesi; kalben buğz etmek ise diğer insanların yani halkın görevidir.
Bir kötülük karşısında insan bazen düzeltme imkânı bulamayabilir. Düzeltemeyeceği bir durum karşısında ise bu durumu istemediğini kalben buğz ederek gösterdiğinde mesuliyetten kurtulur. Yoksa düzeltme imkânı olup ta düzeltmezse ve sadece kalben buğz ederse mesuliyetten kurtulamaz. Bu da iman zaafından ileri gelir.
Burada kısaca iki durumu birbirinden ayırt etmek gerekir.
1. Durum: Bir insan var, hatayı biliyor fakat elinde müdahale etme imkânı ve yetkisi yok. Burada müdahale edememesi iman zayıflığından ileri gelmiyor.
2. Durum: Burada düzeltme imkanı ve yetkisi olup da düzeltmeyip yetki ve etkisini kullanmayıp sadece kalben buğz ederse mesul olur . İşte bu davranış iman zayıflığından kaynaklanır.