Koronavirüs sebebiyle vefat edenler şehid sayılırlar mı?
Muteber kaynaklara bakıldığında şehitlerin üç kısma ayrıldığını görüyoruz. Bunlar; dünya ve âhiret hükümleri bakımından şehit, sadece âhiret hükümleri bakımından şehit ve sadece dünya hükümleri bakımından şehit olanlardır. Kısaca izah edecek olursak;
1- Hem dünya hem de âhiret itibariyle şehit olanlar (Şehid-i Kâmil)
Zulmen öldürülmüş, mükellef ve temiz olup, ölümünden dolayı varislerine bir mal verilmesi lazım gelmeyen ve mürtes olmayan herhangi bir Müslümandır. Malını, ırzını, nefsini, sair Müslümanları veya Müslümanların himayesindeki gayr-i müslimleri müdafaa ederken, yaralayıcı bir aletle haksız yere derhal öldürülmüş bulunan mükellef, temiz bir Müslüman böyle bir şehittir. Bu kısım şehitler, şehadetin bütün şartlarını üzerlerinde taşırlar ve bu kimselere şehid-i kâmil denir. Âhirette çok büyük bir sevaba kavuşacak olan bu tür şehitler yıkanmaz, kefenlenmez ve cenaze namazları kılınmaz.
(Mürtes; savaşta yaralanıp henüz canlı iken bir tarafa çekilerek biraz yiyip içtikten veya konuştuktan veya ilaç kullandıktan veya aklı başında olarak üzerinden bir namaz vakti geçtikten sonra ölen Müslümana denir.)
2- Sadece âhiret ahkâmı ile şehit olanlar
Şehid-i kâmilde aranan dünyevi şartlardan bazıları eksik olup, vefatı âhiret hükümleri itibariyle şehadet sayılan herhangi bir Müslümandır. Mesela; savaş dışında herhangi bir hastalık veya zülüm gerektiren bir olay sebebiyle, nefsini müdafaa ederken, savaş yerinden canlı olduğu halde ayrılmış, Allah yolunda ilim öğrenirken veya cuma gecesi ölen kimseler âhiret şehidi olarak tanımlanmıştır. (1)
Daha geniş bir ifadeyle Allah yolunda iken, veba hastalığından, karın ağrısından, boğularak, yanarak, güneş çarpmasından, bina ve duvar altında kalarak, akciğer hastalığından, veremden, cüzzamdan, akrep sokmasından, uçurumdan düşerek, sınırları, canını, malını, ailesini korurken, zulme karşı çıkarken, doğururken, delirerek, yırtıcı hayvanların parçalamasıyla, bineğinden düşerek, emin bir âlim olarak, düşman ülkesinde ya da gurbette garip olarak, savaş yerinden ayrıldıktan sonra yeme, içme ve tedavisi yapılacak kadar yaşadıktan sonra ölen mümin kimselere âhiret şehidi denilmiştir. Bu grup şehitler diğer Müslüman ölüler gibi, yıkanıp kefenlenir, cenaze namazı kılınarak defnedilir. (2)
3- Sadece dünya ahkâmı ile şehit olanlar
Kalbinde nifak bulunduğu halde zahiren Müslüman görünüp, cephede Müslümanların safında savaşırken düşman tarafından öldürülen herhangi bir şahıs dünya hükümleri itibariyle hükmen şehit addedilir. Fakat âhiret hükümlerine göre şehit sayılmaz.
Yukarıdaki sınıflandırmadan da anlaşılacağı üzere, gerek korona virüs gerekse farklı salgın hastalıklardan vefat eden mü’minler de ‘manevî şehitlik’ mertebesine çıkmaktadır. Fıkıhta bu şehitlere; ‘’hükmî (hükmen) şehitlik’’ denir. Peygamber Efendimiz bu hususu bizlere hadîs-i şerîfleriyle bildirmektedir.
Hz. Âişe’den (ra) rivâyet edildiğine göre, kendisi Resûlullah’a (sav) tâun hastalığını sormuş, Hz. Peygamber de (sav) şöyle buyurmuştur:
“Tâun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu müminler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikamete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.” (Buhari, Tıb 31; bk. Buharî, Enbiya 54; Kader 15; Müslim, Selâm 92-95)
Bu hadîs-i şerîfte Sevgili Peygamberimiz (sav), tâun hastalığı özelinde tüm ölümcül salgın hastalıklardan bahsetmektedir. Zira Korona Virüs salgını da bulaşıcı ve kitle halinde çok öldürücü bir hastalıktır. O vakit korona virüs salgınını da tâun hastalığı cinsinden değerlendirmemiz yanlış olmayacaktır.
Hadîste, beklenmedik şekilde ortaya çıkıp ciddi ölümlere yol açan bu tür salgın hastalıkların Rabbimizin bir çeşit azabı olduğu anlaşılmakta. Hadîsin devamında ise bu salgın hastalıkların mü’minler için rahmet vesilesi olduğu nazara verilip şartlara riayet eden mü’minler için şehitlik vesilesi olduğu açıkça ifade edilmektedir.
Tâun ve benzeri salgın hastalıklara yakalanan bir mü’minin şehitlik mertebesini kazanabilmesinin şartları hadîs-i şerîfte sırasıyla şöyle sıralanmış;
Bu hadîs-i şerîfin bildirmesiyle; bu şartlara riayet ederek sabreden, şükreden, hastalığın başka Müslümanlara bulaşmaması için karantina, temizlik vb. tedbirlere uyarak gayret eden mü’minlerin vefat etmeleri halinde hükmen şehit sayılacakları Hz. Peygamber (sav) tarafından müjdelenmektedir.
Bu hükmü teyit eden başka hadîs-i şerîflerde Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Tâun, her Müslüman için şehitliktir.” (Buhari, Cihad 30, Tıb 30)
“Tâundan ölen şehittir.” (Müslim, İmâre 166)
“Allah yolunda ölenlerden başka şehit olanlar yedi çeşittir: Tâûndan ölen şehittir, suda boğulan şehittir, zatülcenbden (akciğer zarı iltihabı, akciğer veremi) hastalığından ölen şehittir, karın ağrısından ölen şehittir, yangında ölen şehittir, yıkıntı altında kalarak ölen şehittir, hamilelikte ölen kadın şehittir.” (Ebu Davud, Cenaiz, 14)
Evet, korona virüs, akciğerlere hasar verip itlaf etmektedir. Böylece bu hastalığı geçiren kişi verem olmaktadır, hatta bu hastalık veremin ötesinde çok ciddi hasarlara sebep olmaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri Hastalar Risalesi’nde bu mevzu ile alakalı olarak şöyle der:
‘’Evet hastalıkların bir kısmı var ki; eğer ölümle neticelense, ma‘nevî şehîd hükmünde şehâdet gibi bir velâyet derecesine sebebiyet verir. Ezcümle; çocuk doğurmaktan gelen hastalıklar (bu hastalığın ma‘nevî şehâdeti kazandırması, lohusa zamanı olan kırk güne kadardır) ve karın sancısıyla ve gark (suda boğulmak) ve hark (yanmak) ve tâûn ile vefat edenler, şehîd-i ma‘nevî oldukları gibi, öyle çok mübârek hastalıklar var ki, velâyet derecesini ölümle kazandırır.’’ (Lemalar, 220)
Netice itibariyle şunu söyleyebiliriz: Korona virüsün neden olduğu Covid-19 hastalığı hem ölümcül hem de bulaşıcı bir hastalık olduğundan mü’minler için sabretmek, şükretmek, karantina şartlarına riayet etmek, tedbirlere uyarak sıkıntılarının ecrini Allah’tan beklemek ve nihayette Allah’ın takdirine rıza göstermek şartıyla vefat eden mü’minler için manevi şehitlik vesilesi olduğunu söyleyebiliriz.
En doğrusunu yüce Allah (cc) bilir.