Kişinin, amelinden dolayı ne ümitsizliğe düşecek kadar korkması ne de ameline çok güvenip rehavete kapılması; aksine, bu iki duygunun ortasını bularak yaşaması demektir.
Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurarak bizleri rahmetinden ümitsiz olmamaya, daima ümitli olmaya davet eder:
“Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” 1
Başka bir âyet-i kerimede ise, daima korku ve ümit dengesini koruyarak dua etmemiz gerektiğini şöyle hatırlatır;
“(Azabından) korkarak ve (rahmetini) ümit ederek O’na dua edin!”2
Peygamber Efendimiz (s.a.v) de hadis-i şeriflerinde, bu iki duygunun (korku ve ümit) dengeli kullanıldığı taktirde mükafatını şu şekilde ifade eder;
‘’Bir kulun kalbinde bu ikisi (korku ve ümit) bir araya gelirse, Allah Teala o kula umduğunu verir ve korktuğundan emin kılar.’’ 3
Başka bir hadis-i şerifinde Resulü Ekrem (s.a.v) bizleri salih ameller işlemeye sevk ederken, aynı zamanda amellerimize güvenmeyip yalnızca Allah’ın rahmetine sığınmaya yönlendirerek şu şekilde ifade etmiştir;
Bir defasında Peygamberimiz (sav) şöyle dedi: ‘’Hiç kimseyi ameli cennete sokamaz." Ashab: ‘’ Seni de mi Ey Allah’ın Resulü? ‘’ dediler. O da: ‘’ Beni de! Zira O’nun fazlı, rahmet ve mağfireti beni bürümedikçe ben de cennete giremem! Yaptığım ameller beni de kurtaramaz.’’ 4
Bu ifadeleriyle Efendimiz (sav) bütün gayretimiz ile salih ameller işlemeyi teşvik etmekle birlikte kurtuluşumuzu Cenab-ı Hakk’ın rahmetine ve keremine bağlamamız gerektiğini net bir şekilde ifade etmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri de İşaratü’l-İ’caz eserinde bu konuyu şu şekilde ifade etmektedir;
Havf (korku) ile recâ (ümid) arasındaki muvâzene (denge) devamla muhâfaza edilsin ki, recâ ile doğru yollara sülük (bir yola girme) edilsin. Havf ile de eğri yollara gidilmesin. Ki, ne Allah’ın rahmetinden me’yûs (ümitsiz) olunsun ve ne de azabından emîn olunsun.5
Yani ümit ve korku dengesi korunduğunda; kişiyi, içindeki ümit Allah'ın rahmetine güvenerek salih amellere sevk ederken, korku ise O'nun azabından sakınarak yanlış yollara düşmekten alıkoyar. Bu denge, ne rahmetten ümidini kesip ameli terk etmeyi ne de azaptan emin olup günahlara dalmayı mümkün kılar.
Hülasa (özetle), kulun korku ve ümit dengesinde durması gerekir ki; yaptığı ibadetlere güvenmek yerine, yalnızca Rabbinin rahmetine sığınsın ve bu şuurla, ibadetlerini sürekli artırma gayretinde olsun.
Zümer, 39/53
A’raf, 7/56
Tirmizi, Cenaiz, 123
Buhari, Rikak, 18
Bediüzzaman Said Nursi, İşaratü’l-İ’caz, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 58

