Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bahsettiği mesele ile hadis-i şerifteki mesele farklı şeylerdir.
Birinci fark: Üstad Hz. Peygamberimiz (sav)'in fetvasından değil, bazı alimlerin fetvasından bahsediyor.
İkinci Fark: Hadiste belirli üç yerde fetva verilmişken, alimlerden bazıları ise, "eğer bir yalan maslahat, yani hayır ve fayda getiriyorsa orada yalan söylenebilir" diyerek belirli olmayan geniş bir sahada fetva vermişlerdir.
Netice olarak Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin artık bu zamanda "o fetva verilmez" dediği bazı alimlerin fetvası içindir, haşa Peygamberimiz (sav)'in fetvası için değildir.
Sahih-i Müslim'de geçen bir hadis-i şerifte şu üç yerde yalanın caiz olduğu bildirilmiştir:
1) Harpte, 2) İnsanlarını arasını bulmada, 3) Kadının kocasına, kocanın da karısına karşı ailenin düzeni için söylediklerinde"
Kur'an veya hadiste müsaade edilmiş olan bir şeye hiç bir İslam alimi yasak getirmez ve getirmesi de dinen mümkün değildir. Çünkü dinimizin temeli Kur'an ve hadistir. Bunları değiştirmek dini değiştirmek ve bozmak demektir.