Soru

Hatim Duası Yapılırken Kısa Sureler Arasında Tekbir Getirmek

Hatim duası evvelinde okunan kısa süreler arasında tekbir getirmek gerekir mi? Sebebi nedir? Burada usül nasıl olmalıdır?

Tarih: 17.03.2025 06:15:55
Okunma: 211

Cevap

TEKBİR

Tekbir lügatte, büyültmek, büyük görmek gibi anlamlara gelir. Istılahta ise Allah’ın büyüklüğünü ifade etmek için “Allah en büyüktür” anlamında “ اَللّٰهُ اَكْبَرْ ” lafzına denir. Bu lafzı okumaya “tekbir getirmek” veya “tekbir çekmek” denir. Kur’ân ve kıraat hatmi esnasında Duhâ sûresinden Nâs sûresinin sonuna kadar tekbir getirilir.

TEKBİRİN SEBEBİ  

Sevgili Peygamberimize (sav) vahyin ilk yıllarında bir müddet hiç vahiy gelmemiştir. Bu duruma Hz. Peygamber (sav) çok üzülmüştür. Bazı müşrikler: “Rabbi Muhammed’e darıldı ve O’nu terketti” diye dedikodu yaptılar. Sonra Peygamber Efendimiz’e (sav) büyük müjdeler içeren Duhâ Sûresi nazil oldu. Hz. Peygamber (sav) sevincinden " اَللّٰهُ اَكْبَرْ " dedi. Kıraatte ilk tekbiri getirmiş oldu. Bu aynı zamanda müşriklerin iddialarını bir tekzib ve yalanlama idi. Bundan sonra Kur’ân hatmi yaparken Duhâ sûresine gelince (Duhâ sûresini okuduktan sonra) hem ta’zim hem de şükür için Nâs sûresinin sonuna kadar ki tüm sûrelerden sonra (Nâs sûresini okuduktan sonra da) tekbir getirilmesini emretmiştir. Tekbir getirildikten sonra Besmele çekilerek bir sonraki sûreye geçilir.

TEKBİRİN HÜKMÜ

Ebu’t-Tayyib b. Ğalbun şöyle der: “Tekbir; Resulullah (sav), sahabe ve tabiinden rivayet edilmiş bir sünnettir.” Bezzî’nin, İmam-ı Şafiî’den nakline göre de sünnettir. “Eğer tekbiri terk edersen Resulullah’ın (sav) sünnetlerinden birini terk etmiş olursun.”

Kıraat-i seb’a imamlarından İbn-i Kesîr kıraatinden rivayet edilen tekbir, okuyucunun teberrüken hatm-i şerifi ta’zim ve şükür niyetiyle getirilir. Duhâ sûresinden Nâs sûresinin sonuna kadar tekbir getirmek tevatür derecesine ulaşmıştır. Kıraat-ı Asım ve rivayet-i Hafs için de durum aynıdır.

TEHLîL ve TAHMÎD

Mezkûr sûrelerin arasında tehlîl yani kelime-i tevhid “ لاَ اِلٰهَ اِلاَّٰ اللّهُ ” okunduğunda ise tekbir başta okunmamalıdır.

İbn-i Kesir’den rivayetle, ravilerden Bezzî ve Kunbul “ لاَ اِلٰهَ اِلاَّٰ اللّهُ وَاَللّٰهُ اَكْبَرْ ”  şeklinde okumuşlardır. İbn-i Kesir’den rivayetle, ravilerden yalnız Bezzî tahmîd lafzı “ وَ لِلّٰهِ الْحَمْدُ ” ilavesiyle okumuştur.

İbn-i Kesir’den rivayetle, ravilerden Bezzî’den Ebu Rabia tarikiyle

 “ لاَ اِلٰهَ اِلاَّٰ اللّهُ وَاَللّٰهُ اَكْبَرْ اَللّٰهُ اَكْبَرْ وَ لِلّٰهِ الْحَمْدُ ”  şeklinde bir siğa da rivayet edilmiştir.

USÜLÜMÜZ NASIL OLMALIDIR?

Umde sahibi[1] Muhammed Emin Efendi, farklı okuyuşlarda (-ki bu okuyuşlarda sıralamaya dikkat edilmelidir)

1. Tekbir “ اَللّٰهُ اَكْبَرْ ” siğasıyla yada

2. Tehlîl sonra Tekbir “ لاَ اِلٰهَ اِلاَّٰ اللّهُ وَاَللّٰهُ اَكْبَرْ ”  siğasıyla yada

3. Tehlîl sonra Tekbir sonra Tahmîd  “ لاَ اِلٰهَ اِلاَّٰ اللّهُ وَاَللّٰهُ اَكْبَرْ وَ لِلّٰهِ الْحَمْدُ ”  yada

“ لاَ اِلٰهَ اِلاَّٰ اللّهُ وَاَللّٰهُ اَكْبَرْ اَللّٰهُ اَكْبَرْ وَ لِلّٰهِ الْحَمْدُ ”  siğalarıyla kıraatinin

sünnetten ve sahih kaynaklardan rivayetle geldiğinden değiştirilmesini caiz görmemiştir.[2] 

Dolayısıyla tehlîl ilavesi veya tehlîl ve tahmîd ilavesi yapıldığında tekbiri başta okumak uygun değildir.

Teşrik tekbiri [ yani  اَللّٰهُ اَكْبَرْ اَللّٰهُ اَكْبَرْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّٰ اللّهُ وَاَللّٰهُ اَكْبَرْ اَللّٰهُ اَكْبَرْ وَ لِلّٰهِ الْحَمْدُ  ]  ile karıştırılmamalıdır.

Bu durumda ya sadece tekbir ile yetinilmeli veyahut tehlil veya tahmid okunacaksa yukarıda geçen sıra ile okunmalıdır. Çünkü tekbir ile birlikte tehlîlin veya tekbir ile birlikte tehlîl ve tahmîdin hükmü, tekbir hükmündedir. Okurken birbirinden ayrılmaksızın, hepsi beraber okunmalıdır.

Bir diğer husus ta tekbir ile tahmid [ yani  اَللّٰهُ اَكْبَرْ وَ لِلّٰهِ الْحَمْدُ ] yalnız başına caiz olmayıp, ancak tehlil [ yani  لاَ اِلٰهَ اِلاَّٰ اللّهُ ] ile birlikte caizdir. Tekbir getirilirken yukarıdaki tertibe riayetsizlik caiz değidir. Yani tehlîlin tekbirden sonra gelmesi veya tahmîdin tekbirden evvel gelmesi caiz olmadığı gibi, tertibe riâyet te lazımdır.[3] 

 


[1] Umdetü'l-Hallân Fî Îzâhi Zübdetü'l-İrfân; kıraat ilminde birincil kaynak olan Zübdetü'l-İrfân kitabına Muhammed Emin Efendi'nin yazmış olduğu şerhtir. Kıraat ilminde müracaat edilen en önemli ikinci kaynaktır.

[2] Kurrâ Hafız Ramazan Pakdil, Ta’lim Tecvid ve Kıraat, Marmara Ü. İlahiyat F. Vakfı Yayınları, İstanbul 2020, s. 367-370.

[3] Prof. Dr. İsmail Karaçam, Kur'ân-ı Kerîm'in Faziletleri ve Okunma Kaideleri, Marmara Ü. İlahiyat F. Vakfı Yayınları, İstanbul 2004, s. 363.


Yorum Yap

Yorumlar