Kastamonu Lahikası 2. Mektup'ta Bediüzzaman Hazretlerinin, “İhtiyarlar Risalesi’ndeki ümidimi ve Müdafaat Risalesi’ndeki iddiamı sizinle tasdik ettirdi” derken, kastı nedir? Bediüzzaman Hazretlerinin İhtiyarlar Risalesi’ndeki ümidi ve Müdafaat Risalesi’ndeki iddiası neydi?
“Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür ve hamd ederim ki, İhtiyârlar Risalesi’ndeki ümidimi ve Müdâfaât Risalesi’ndeki iddiâmı sizinle tasdîk ettirdi. Evet, اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ بِعَدَدِ الذَّرَّاتِ مِنَ الْاَزَلِ اِلَي الْاَبَدِ sizin ile otuz bine mukabil gelen otuz Abdurrahman’ı, belki yüz otuz, belki bin yüz otuz Abdurrahman’ı Risale-i Nur’a ihsân etti.”[1]
Bediüzzaman Hazretlerinin kıymetli yeğeni Abdurrahman Ağabey vefat edince Aziz Üstadımız çok müteessir olmuştur. Cenab-ı Hak aynı vakitte Kuleönü'lü Sarıbıçak Mustafa Ağabeyi Üstadımıza gönderince Aziz Üstadımızda taze bir neşe ve sevinç, yeni ve tatlı bir ümid yeşermiştir. Abdurrahman Ağabeyin yerine otuz Abdurrahman kıymetinde bir zatı Allah, Hz. Üstad'a göndermiştir. Bediüzzaman Hazretlerinin ümidi; Kuleönü Mübarekler Heyeti kahramanlarından Sarıbıçak Mustafa Çelik’in otuz Abdurrahman edeceği/etmesi ümididir. Hz. Allah, Üstadımızın canı gibi sevdiği ve adetâ Eski Said’in bir Hüsrev’i kıymetinde olan Abdurrahman Ağabeyin vefatıyla kederli olan mahzun kalbini aynı yaşlarda bulunan Sarıbıçak Mustafa'yla teselli etmiştir.
Üstad Bediüzzaman, gurbet elde yalnız bir vaziyette Risale-i Nur’a beraber hizmet edecek bir yavere ihtiyaç duyarken Abdurrahman Ağabeyi kaybetmesi onu derinden yaralamıştır. (Abdurrahman Ağabey o tarihlerde Ankara’da ikamet etmektedir. Haşir Risalesi tab’ edilince bir nüsha eline geçer okur ve sevgili amcasına bir mektup yazar. Bu mektubun önemli bir kısmı Barla Lahikası’nda neşredilmiştir. O mektupta Abdurrahman Ağabey Üstadımıza; “Yazdığın Sözler’in hepsini bana gönder, kendi hattımla her birisinden otuzar nüsha yazar ve yazdırırım. Tâ intişâr edip kaybolmasın.”[2] İfadelerini kullanır. Üstad Bediüzzaman “İşte böyle kahraman bir varisi kaybettim” diyerek hissiyatını paylaşır. İşte Sarıbıçak Mustafa Ağabey böyle bir zamanda büyük bir umutla Üstadımızın gönlüne bir güneş gibi doğmuştur.
Bediüzzaman Hazretlerİ İhtiyarlar Risalesi’nde gönlüne doğan bu ümidi şöyle ifade etmektedir.
“İşte, o cilve-i rahmetin binden bir cüz’ü şudur ki: ben o hüzüngâhım olan dereden ve o hüzün-engîz hâletten Barla’ya döndüm. Baktım ki, Kuleönülü Mustafa nâmında bir genç, benden ilmihâle âit abdest ve namaza dâir birkaç mes’eleyi sormak için gelmiş. O vakit misafirleri kabûl etmediğim halde, onun ruhundaki ihlâs ve ileride Risâle-i Nûr’a edeceği kıymetdar hizmeti, güya hiss-i kablelvukū‘ ile ruhum o gencin ruhunda okudu. Onu geriye çevirmedim, kabûl ettim. Sonra tebeyyün etti ki, Risâle-i Nûr hizmetinde ve benden sonra hayrulhalef olarak bir vâris-i hakîkî vazîfesini tam yerine getirecek olan Abdurrahman yerine, Cenâb-ı Hak Mustafa’yı numûne olarak bana göndermiş ki.. “Senden bir Abdurrahman aldım. Mukabilinde bu gördüğün Mustafa gibi otuz Abdurrahman, o vazîfe-i dîniyede sana hem talebe, hem biraderzâde, hem evlâd-ı ma‘nevî, hem kardeş, hem fedâkâr arkadaş vereceğim.” Evet lillâhilhamd otuz Abdurrahmân’ı verdi”[3]
Sevgili Üstadımızın Müdafaat diye ifade buyurdukları risale 27. Lema olup Eskişehir Mahkemesi Müdafaları’dır. Müdafaat Risalesi'ndeki iddiası da İhtiyarlar Risalesi’nde geçen konu üzerinden devam etmektedir. Zaten gerek İhtiyarlar Risalesi (Isparta-1935) gerek Müdafaalar (Eskişehir-1935) gerekse Kastamonu Lahikası’nda geçen 2. Mektup (Kastamonu-takriben 1936-1938) peşisıra yazılmış parçalardır.
Hz. Üstad Kastamonu Lahikası’nda “Sizin ile otuz bine mukabil gelen otuz Abdurrahman’ı, belki yüz otuz, belki bin yüz otuz Abdurrahman’ı Risâle-i Nur’a ihsân etti.” Buyurmuştu. Şimdi hem Kastamonu’da geçen hem az önce yukarıda zikrettiğimiz İhtiyarlar Risalesi’nde geçen mana ile birlikte Müdafaat'ta gelecek olan şu cümlelere dikkat edersek mesele tam vuzuha kavuşmuş olacaktır.
“Benim gibi pek ciddî bir muhabbetle Türk Milletini seven; ve Kur'ânın senasına mazhariyetleri cihetiyle Türk Milletini pek çok takdir eden; ve altı yüz senedenberi bütün dünyaya karşı koyan ve Kur'ân’ın bayraktarı olan bu millete karşı gâyet şiddetli taraftar bulunan; ve bin Türkün şehadetiyle, bin milliyetçi Türkçüler kadar Türk Milletine bilfiil hizmet eden ve kıymettar otuz-kırk Türk gençleri, namazsız otuz bin hemşehrilerine tercih etmekle bu gurbeti ihtiyar eden ve hocalık haysiyetiyle izzet-i ilmiyeyi muhafaza eden ve hakaik-i imaniyeyi pek vâzıh bir surette ders veren bir insanın; on sene ve belki yirmi - otuz sene zarfında, yirmi - otuz değil, belki yüz, belki binler talebesi, sırf iman ve hakikat ve âhiret noktasında onunla fedakârane bağlansa ve âhiret kardeşi olsalar çok mudur ve zararı mı var? Hiç ehl-i vicdan ve insaf bunları tenkide cevaz verir mi? Ve bunlara cemiyet-i siyasiye nazariyle bakabilir mi?[4]
Hulasa; Sevgili Üstadımız İhtiyarlar Risalesi'nde bir Abdurrahman yerine Cenab-ı Hakk'ın 30 Abdurrahman verdiğinden bahsediyor. (Burada Üstadımız keyfiyete/niteliğe dikkat çekmektedir. Bir Abdurrahman gitti bir Sarıbıçak Mustafa geldi. Fakat Sarıbıçak Mustafa 30 Abdurrahman kıymetinde hizmet edecektir.) Eskişehir Müdafaası’nda Üstadımız farazî olarak 20-30 değil belki 100 belki 1000'ler talebenin Risale-i Nur'a bağlanmasından bahis buyuruyor. (Üstadımız burada kemiyete/sayıya dikkat çekmektedir. Aynı zamanda bu bir iddiadır. Eskişehir hapishanesinde 120 talebe varken Üstadımızın mahkemede farazî olarak da olsa bu rakamları zikretmesi mahkemeye bir nevi mesajdır. "Risale-i Nur talebeleri bu hapishanede bulunan zatlardan ibaret değil" 1000'ler talebeleri bulunabilir.) Kastamonu Lahikası’nda da “sizin ile 30 bine mukabil gelen 30 Abdurrahman'ı belki 130 belki 1130 Abdurrahman'ı Risale-i Nur'a ihsan etti” diyerek Risale-i Nur talebelerinin hem keyfiyetine hem kemiyetine dikkat çekmektedir. İhtiyarlar Risalesi’ndeki ümidinin gerçekleştiğini, Müdafaat'ta mahkemeye sunduğu iddianın altının boş olmadığını ifade etmektedir.
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2024, s.3
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta s.28-29
[3] Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar Mecmuası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2025, s. 461-462
[4] Bediüzzaman Said Nursi, Tarihçe-i Hayat, (Bediüzzaman Said Nursî'nin Eskişehir Mahkemesi Müdafaatından Bir Kısmı 1935)