Ben size "karar" ile alakalı soru sormak istiyorum. Üretim sektöründeyiz ve yeni başladık. Bu süreçte de firma sahibi ile idare personeli olarak istişare yapıyoruz ve kararlar alıyoruz. Bu kararlar üzerine hareket ediyoruz fakat firma sahibi sürekli eski kararı iptal edip yeni karar alıyor. Hatta kuruluşta aldığımız ana kararları dahi değiştiriyor. Bizim yapmamız gereken verilen kararlara uymak, fakat bu durum bizleri ve hatta ticaret yaptığımız insanları da huzursuz ediyor. Kuran'da istişare ile alakalı ayetlerde istişare ile karar verin ve Allah'a tevekkül edin yazıyor. İşin ehli olan kimselerle istişare edilip karara bağlanan bir konuda tekrar tekrar istişare edip karar değiştirmenin dinimizce bir açıklaması var mıdır? Alınan kararlar hangi durumlarda değiştirilebilir yada değiştirilir mi?
İşin ehli olan kimselerle istişare edilip karara bağlanan bir konuda tekrar tekrar istişare edip karar değiştirmek doğru bir tutum değildir. Ancak istişare heyetinin rızası varsa ve daha isabetli bir karar alınacağı düşünülüyorsa tekrar istişare etmenin bir mahzuru yoktur. Aksi takdirde idareci kişinin, kendi görüşünü kabul ettirmek için alınan kararları zaruret olmadan değişmesi istişarenin hakkını vermemek olur.
Resulü Ekrem Aleyhisselatü Vesselam vahye mazhar olmasına rağmen ashabıyla istişare etmiş ve istişare neticesinde alınan kararlara uymuştur.
Peygamberimiz (sav) Uhud savaşı öncesinde sahabeleriyle istişare yaptı. Efendimiz, Medine’de kalıp savunma savaşı yapılmasına, sahabelerin ekseriyeti ise, düşmana karşı çıkıp savaşmaya taraftar idiler. Peygamberimiz onların görüşünü kabul etti ve savaşa çıkıldı.
Savaşta mağlubiyet yaşandı, hatta peygamberimizi savaş yerinde bırakıp kaçanlar oldu. Peygamberimiz, savaş sonrasında istişarede “Düşmana karşı çıkalım” görüşünü savunan ve kendisini savaş meydanında bırakıp kaçan sahabelerine sitem yollu hiçbir söz söylemedi.
Bu olaydan sonra istişare yapmayı bırakıp kendi görüşüne göre hareket etmesi en doğru hareket olarak değerlendirilebilirdi. Hâlbuki savaş sonrası gelen bir ayet yine de istişare yapılmasını emrediyordu. Bu ayet üzerinde durulup düşünülmesi gereken mühim bir ayettir. Ayette şöyle buyrulur:
“Allah’ın bir rahmeti olarak sen onlara yumuşak davrandın. Eğer katı kalpli ve kırıcı olsaydın etrafından dağılır giderlerdi. Sen onları affet, onlar için istiğfar et ve iş konusunda onlarla istişare yap! (İstişare sonunda) bir işe azmettiğinde Allah’a tevekkül et! Muhakkak ki Allah tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran, 159).
İstişarede alınan kararlar zaruret durumunda değiştirilebilir. Hz. Peygamber (A.S.V.)'in hayatında, az da olsa müşavirlerin rağmına re'sen alınmış olan karara da rastlanır. Hudeybiye Anlaşması bu durumun en bariz örneğidir. Hz. Peygamber (A.S.V.) Hudeybiye'de peygamberlik otoritesine dayanarak itirazları susturdu ve bu anlaşmayı kabul ettirdi. Halbu ki Sahebenin hemen hemen tamamı sulhtan memnun değildir. Hülasa istişare sonunda kararın alınmasında yegâne prensip, parmak usulü değildir. Son söz bilgi ve vukufiyeti başkalarına nazaran daha geniş olan esas mes'ul kişinindir, yani Hz. Peygamber'indir. (Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, cild 16, Nasihat ve Meşveret Bölümü)