Finans kurumlarının dağıttığı kâr payı faiz midir?
“Faiz, belirli bir miktardaki anaparanın belirli bir vadede, belirli bir oranda elde ettiği getiri olarak tanımlanabilir. Yani borç verenin (banka ya da özel kişi) vadeyi ve oranı belirlediği, alanın da kabul ettiği bir uzlaşma söz konusudur. Faizli uygulamalarda her iki taraf, üzerinde anlaşılan vade geldiğinde anaparanın dışında ne kadar vereceğini ya da alacağını bilmektedir.
Faizin Arapça’daki karşılığı ribâ olup sözlükte, “herhangi bir şeydeki artışı ve fazlalığı” ifade eder. Terim olarak ise ribâ, “borç verilen bir parayı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla veya herhangi bir borç ilişkisi ile doğan ve süresinde ödenmeyen bir alacak için ek vade tanıyıp vade sonunda bu alacağı fazlalıkla geri almanın, yine bu şekilde alınan fazlalığın” genel adıdır. Bu türden şart ve uygulamaları içeren işlemlere de “faizli işlemler” denir. (Diyanet, İslam ve Toplum, cilt 1, s.411)
Faizsiz çalışma esasına dayalı kâr payı ise, taraflarca belirlenen vadeye kadar ticari veya sınai bir ekonomik faaliyette kullanılan anaparanın elde ettiği kârın vadesi geldiğinde anlaşılan oranda taraflara dağıtılan kısmıdır. Tasarruf sahibinin Katılım Bankalarına yatırdığı para, bu kurumlarca sağlam ve verimli projelerde kullanılmak üzere yatırımcılara piyasa şartları içerisinde oluşan kâr oranları ile belirli bir vade için kullandırılır. Vade sonunda elde edilen getiri, yani kâr, % 80’i tasarruf sahibine, % 20’si kuruma olmak üzere dağıtılır. Görüldüğü gibi, faizin aksine kâr payı esasına göre çalışan sistemde anaparanın vade geldiğinde ne kadar kazandıracağı belirli değildir. Kaldı ki, kredilendirilen projelerden zarar edilmesi de ihtimal dâhilindedir. Faizli sistemde ise bu mümkün değildir, vade geldiğinde önceden taahhüt edilen tutar mutlaka anapara sahibine ödenmelidir.
Kısaca ve basitçe belirtmek gerekirse, kâr payı ile faiz arasındaki temel fark, faizde anaparanın vade sonundaki kazancı taahhüt edilirken, kâr payında kazancın destek verilen projelerin verimliliğine göre oluşması, paranın parayla kazanılması değil de bir ticaretin sözkonusu olmasıdır.” Şunu da ifade etmek gerekir; para ile bir ticaret ve iş yapılmadan, para veren kişinin vadesi gelince, ister önceden belirtilsin ister belirtilmesin, anaparadan fazla olarak aldığı faiz olur.
Bütün faizsiz finans kurumları bu usul ile çalıştıkları için dağıttıkları kar payı faiz değildir. Fakat faizsiz finans kurumlarından bu ölçülere daha fazla dikkat edenler tercih edilmelidir. Bu ölçülere dikkat etmeyip sû-i istimal edenler büyük mesuliyet altındadır. Müşteri bu su-i istimallerden haberdar olmazsa bir mesuliyet söz konusu değildir.
Bir de faizsiz sistem ile faizli siztem arasında akit farkı vardır. Birinde ticaret ve kar zarar akdi yapılır. Diğerinde ise faiz akdi yapılır.