İlgili yer Risale-i Nur'da şöyle geçmektedir:
"Kazâ ve kaderine i‘tirâzı işmâm eder bir tarzda “Ah!” “Of!” deyip şekvâ etmek, bir nevi‘ kaderi tenkîddir, rahmeti ithâmdır. Kaderi tenkîd eden, başını örse vurur, kırar. Rahmeti ithâm eden, rahmetten mahrum kalır."1
Metindeki "Kaderi tenkit eden, başını örse vurur, kırar." cümlesi, Risale-i Nur'un bakış açısıyla şu şekilde anlaşılmalıdır:
Kaderi Tenkit Etmek: Bu ifade, Allah'ın takdirine, yani başa gelen hadiselere, musibetlere veya genel olarak hayatın akışına i'tirazkârâne, mu'terizâne (itiraz ederek), teşekkî ederek, şikâyetçi bir tavırla, karşı çıkmak, beğenmemek, haksızlık olarak görmek ve bu tavırla şekvâ (şikayet) etmektir. Metinde belirtildiği gibi, "Ah!" "Of!" gibi ifadelerle şikayet etmek, kaderi tenkid olarak görülür.
Örsün Temsili: Örs, üzerinde demir dövülen, son derece sert, dayanıklı ve değişmez bir zemini temsil eder. Bu anlamda örs, Allah'ın değişmez, kesinleşmiş hükmü ve takdiri olan Kader'in ve Kazâ'nın hakikatini sembolize eder.
Başını Örse Vurmak: Başını örse vurmak ise, insanın kendi iradesi ve itirazıyla bu değişmez hakikate, ilâhî hükme şiddetle karşı gelmeye çalışması, ona isyan etmesi anlamına gelir.
Kırılmak: Sonuç olarak, insanın (başının) o sert ve değişmez hakikat (örs) karşısında zarar görmesi, mağlup olması, acı çekmesi ve musibetin şiddetini artırmasıdır. Kaderi tenkit eden, yani Allah'ın takdirini beğenmeyip itiraz eden kişi, bu tavrıyla ilâhî hakikati değiştiremez, sadece kendi nefsine zarar verir, musibetini hafifletmek yerine ağırlaştırır ve manen kırılır, incinir.
Özetle: Risale-i Nur'a göre bu cümle, vuku bulmuş hadiseler noktasında kadere rıza göstermeyip itiraz eden kişinin, boşuna bir mücadele verdiğini, kendi kendini hırpaladığını ve nihayetinde ilahî takdiri değiştiremeyip sadece kendine zarar verdiğini çok çarpıcı bir benzetmeyle ifade etmektedir. Kader, ilâhî bir hakikattir; ona itiraz etmek, başı örse vurmak gibi akılsızca ve zararlı bir davranıştır. Bunun yerine metinde tavsiye edildiği gibi mütezellilâne (alçakgönüllülükle) ve istimdâdkârâne (yardım dileyerek) Allah'a iltica edilmeli ve Allah'ın rubûbiyetine, takdirine rıza gösterilmelidir.
Kader ile ilgili nasıl bir tavır takınmamız gerektiği konusunda Bediüzzaman Hazretleri şu veciz ifadeyle ders veriyor:
"Teşekkî (şikâyet etmek), kaderi tenkîd; teşekkür, kadere teslîmdir."2
Hem Uhuvvet Risalesi'nde mü'min kardeşine hased eden kimsenin, "hased ettiği kişiye gelen musibetlerden memnun ve ni‘metlerden mahzûn olup, kader ve rahmet-i İlâhiyeye onun hakkında ettiği iyiliklerden dolayı küsüyor" dedikten sonra şöyle bağlıyor:
"Âdetâ kaderi tenkîd ve rahmete i‘tirâz ediyor. Kaderi tenkîd eden, başını örse vurur, kırar. Rahmete i‘tirâz eden, rahmetten mahrum kalır."3
Said Nursî, Lem'alar, Hayrât Neşriyât, Isparta 2021, s. 8.
Said Nursî, Şua'lar, Hayrât Neşriyât, Isparta 2019, c. 2, s. 377.
Said Nursî, Mektubât, Hayrât Neşriyât, Isparta 2020, c. 1, s. 111.