Kadere iman ne demektir? Kaderin varlığını ispat eden deliller nelerdir?
Kadere iman; kâinatta olmuş ve olacak her hadise ve her varlığın Allah’ın ilim, irade ve kudretiyle, kader ve kaza çerçevesinde meydana geldiğini; kâinatta zerre kadar tesadüfe, abesiyete (manasızlığa) ve başıboşluğa yer olmadığını bildiren iman esasıdır.
Kur'ânda şu âyet-i kerimeler kadere işaret eder:
"Allah, her dişinin neye gebe kalacağını ve rahimlerin neyi eksiltip, neyi ziyâde edeceğini bilir. Çünkü O'nun katında herşey (kader olarak yazılı) bir ölçü iledir." [1]
"Her şeyi yaratıp onu (maslahatına en uygun bir şekilde) ta’yîn ederek takdîr etmiştir. [2]
“De ki: “Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize aslâ isâbet etmez.” [3]
“Hem vadesi belli olan bir yazı (bir kader) olarak, Allah'ın izni olmadıkça hiçbir kimsenin ölmesi mümkün değildir.” [4]
“De ki: “Evlerinizde bile bulunsaydınız, üzerlerine ölüm yazılmış olanlar, (öldürülerek) yatacakları yerlere mutlaka çıkıp giderlerdi!” [5]
“O (Allah) ki sizi bir çamurdan yarattı, sonra (da size) bir ecel takdîr etti. Bir de O'nun katında belirli bir ecel (kıyâmet vakti) vardır; sonra siz (hâlâ) şüphe ediyorsunuz!” [6]
“Eğer Allah tarafından (Ashâb-ı Bedr'in bağışlandığına dâir) önceden verilmiş bir yazı (hüküm) olmasaydı, (esirlere bedel olarak) aldığınız (fidye)den dolayı elbette size (pek) büyük bir azap dokunurdu.” [7]
Hadis-i şeriflerde de kadere deliller vardır:
Cibril hadisinde Cebrail (as) Peygamberimize (sav) sorar "Bana imandan haber ver?" dedi. Rasûlullah (sav): Âllah'a, Allah'ın meleklerine kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe inanman, bir de kadere, hayrına şerrine inanmandır." buyurdu.[8]
Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kul, hayrıyla, şerriyle kadere inanmadıkça, kendine (hayır ve şerden) isabet edecek şeyi atlatamayacağını, (hayır ve şerden) kaçacak olan şeyi de yakalayamayacağını bilmedikçe iman etmiş olmaz." [9]
Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh oğluna ölümü sırasında demiştir ki: "Oğulcuğum, başına gelecek olan şeyin asla atlatılamayacağını, kaçırdıklarını da yakalayamayacağını bilmedikçe sen, imanın hakikatinin tadını asla bulamazsın. Zira ben, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın şöyle söylediğini işittim: "Allah'ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kalemi yarattı ve: "Kıyamete kadar olacak şeylerin miktarlarını yaz!" dedi." "Oğulcuğum, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'dan şunu da işittim: "Kim bu inanç dışında olarak ölürse benden değildir."[10]
Bu konuda Bediüzzaman Hazretleri’nin şu izahı da değerlendirilmelidir:
Her şey vücûdundan evvel ve vücûdundan sonra yazıldığını
وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ
(Ne yaş ne de kuru (hiçbir şey) yoktur ki, apaçık bir Kitab’da (Kur’ân’da) bulunmasın)[11] gibi pek çok âyât-ı Kur’âniye tasrîh ediyor. Ve şu ‘kâinât’ denilen, kudretin Kur’ân-ı kebîrinin âyâtı dahi, şu hükm-ü Kur’ânîyi, nizâm ve mîzân ve intizâm ve tasvîr ve tezyîn ve imtiyâz gibi âyât-ı tekvîniyesiyle tasdîk ediyor. Evet, şu kâinât kitabının manzûm mektubâtı ve mevzûn âyâtı şehâdet eder ki, her şey yazılıdır.
Ama vücûdundan evvel her şey mukadder ve yazılı olduğuna delil, bütün mebâdî ve çekirdekler ve mekādîr ve sûretler, birer şâhiddirler. Zîrâ her bir tohum ve çekirdekler, ‘kâf-nûn’ tezgâhından çıkan birer latîf sandukçadır ki, kaderle tersîm edilen bir fihristçik, ona tevdî‘ edilmiştir. Kudret, o kaderin hendesesine göre zerrâtı istihdâm edip, o tohumcuklar üstünde koca mu‘cizât-ı kudreti bina ediyor. Demek bütün ağacın başına gelecek bütün vâkıâtı çekirdeğinde yazılı hükmündedir. Zîrâ tohumlar maddeten basittir, birbirinin aynıdır, maddeten farkları yoktur.
...Madem en basit ve en aşağı derece-i hayat olan nebâtât hayatı, bu derece kaderin nizâmına tâbi‘dir. Elbette en yüksek derece-i hayat olan hayat-ı insaniye, bütün teferruâtıyla kaderin mikyâsıyla çizilmiştir ve kalemi ile yazılıyor.[12]
Kader Risalesinden alıntıladığımız bu yerde Bediüzzaman Hazretleri şu manayı ifade etmiştir:
Yani; her şeyin meydana gelmeden önce yazılı olduğunu ve meydana geldikten sonra da yazılmaya devam ettiğini yani kader kaleminin kâinatta devamlı surette işlediğini yukarıdaki ayetle delillendiriyor. Yaradılışa ait; düzen, tertip, ölçü, suret verme, süsleme ve ayırt etme gibi deliller de kelime kökü ‘kâf-nûn’ yani ‘kün’ (Ol!(der oluverir.)) olan kâinatta kaderin varlığını gösterirler. Mesela çekirdekler kadere şahittirler. Çünkü kaderle resmedilen bir fihrist, o çekirdeğin içine yazılmıştır ki, Cenâb-ı Hakk’ın ‘kün’ emriyle meydana geldiğinde belirli ölçü ve şekilde meydana gelir. Aslında tohum ve çekirdekler birbirine benzerler ama meydana geldiklerinde farklı farklı şekil ve suretler alırlar. Demek ki bütün ağacın başına gelecek bütün hadiseler çekirdeğinde yazılmıştır.
Netice olarak en basit hayat tabakasında olan bitkiler de bile kaderin varlığı bu kadar net görülebiliyorsa elbette en yüksek hayat mertebesinde bulunan insanların hayatı dahi bütün yönleriyle kaderin ölçüsüyle çizilmiş ve kalemiyle yazılmıştır.
[1] Ra’d, 13/8
[2] Furkan, 25/2
[3] Tevbe, 9/51
[4] Âl-i İmrân, 3/145
[5] Âl-i İmrân, 3/154
[6] En’âm, 6/2
[7] Enfal, 8/68
[8] Buhâri, İman, 37
[9] Tirmizi, Kader 10, 2145
[10] Ebu Davud, Sünnet 17, 4700; Tirmizi, Kader 17, 2156
[11] En’âm, 6/59
[12] Tılsımlar, Hayrât Neşriyat, Isparta 2015, s.86-88