Soru

Isparta Kahramanlarına Arkadaş

Sikke-i Tasdik-i Gaybi'de geçen "...bu hakikate binaen bu şehre bir kutup bir gavs-ı azam gelse seni on günde velayet derecesine çıkaracağım dese sen risale-i nuru bırakıp onun yanına gitsen Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın." cümlesini izah eder misiniz?

Tarih: 4.01.2021 00:29:05
Okunma: 1842

Cevap

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki; bütün peygamberlerin ortak davaları insanların imanlarını kurtarmak olmuştur. Risale-i Nur hizmeti veraset-i nübüvvet mesleğidir. Risale-i Nur talebeleri de imanların kurtarılmasına çalıştığından nübüvvet mesleğinin bu asırdaki mümessilleri hükmündedir. Yani Peygamberimiz (asm) asr-ı saadette nasıl bir hizmet icra etmişse nur talebeleri de bu asırda benzer bir hizmeti icra ediyor. Peygamberimizin özellikle Mekke döneminde tevhid ve iman üzere ciddi bir gayretin olduğunu görüyoruz. Malumdur ki; Peygamber (asm) yapmış olduğu ciddi çalışmalar sonucunda asr-ı saadet dediğimiz bir zaman dilimi ortaya çıkmıştır. Böylece cahiliye devri kalkmış ve kapanmıştır.

Risale-i Nurlar bu zamanda öncelikle ve özellikle iman ve vahdaniyet üzere izahlar yapıyor. Çünkü bu zamanda bid’at ve dalaletlerin şiddetli hücumları ile imanın esasatı insanların nazarında sarsıntıya uğramış. Bu asırda Müslümanlar imanlarının taklidi olması ile imanlarını kaybedecek derecede hadiselere muhatap oluyor. Bu da itikad noktasında ciddi savrulmaları netice veriyor. En önce alakadar olmamız gereken nokta bu olmalıdır. Çünkü ebedi saadetin kaynağı imandır. Eğer imanı kaybederse ebediyen hüsrana mahkûm olacak. İşte Bediüzzaman Hazretleri ve etrafında toplanmış olan talebelerinin asıl gayesi insanların ebedi hayatlarının kurtarılması olduğunu görüyoruz.

Rivayetlerde vardır ki; Peygamberimiz (asm) Hayber gazasına giderken Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurmuştur. “Tâ Hayberlilerin sahasına ininceye kadar hey’etin üzere sükunetle yürü! Sonra onları, İslam’a girmeye davet et! Ve onlara, İslam’da üzerlerine vacib olacak Allah’ın haklarını haber ver! Allah’a yemin ederim ki, senin sayende Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi senin için, kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.”[1]

Yine başka bir Hadis-i Şerifte “Allah’ın, birini senin vasıtanla hidayete erdirmesi, senin için güneşin üzerine doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.”[2] Bu Hadis-i Şeriflerden anlaşıldığı üzere imansız birisinin iman etmesi ve zayıf imanlı birisinin de imanını kuvvetlendirmesine vesile olmak elde edilecek en büyük makamlardandır.

Ayrıca imansız birisinin iman ederek ebedi saadeti elde etmesi iman sahibi birisinin cennetini genişletmekten ve parlatmaktan daha kıymetlidir. Bir kimsenin cennette büyük mertebe ve makamlara çıkabilmesinin ön koşulu imandır. Evliyaların makamları iman sahibi bir mü’min ile kıyaslandığı zaman üstündür.  Ancak imansız bir adamın iman dairesine girerek ebedi şekavetten kurtulması ile asla mukayese edilemez. Tarikatler mü’minin cennetini genişletir, parlatır ve meyve hükmündedir. İman sahibi olanlar ancak o yoldan gidebilir. İman gıdadır. İnsan gıdasız yaşayamaz ancak meyvesiz yaşayabilir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri "Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanını kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır." buyurmasıyla bu konunun ehemmiyetine dikkat çekmiştir.

Netice olarak Isparta kahramanları diye tabir edilen saffı evvel olan Risale-i Nur talebeleri böyle kıymetli ve kudsi hizmetlere hayatlarını vakfederek insanların ebedi hayatlarını kurtarmaya çalışmışlardır. Üstad Bediüzzaman da böyle çok kıymetdar bir hizmeti bırakarak başka meslek ve meşreplere gitmemeleri için "...bu hakikate binaen bu şehre bir kutup bir gavs-ı azam gelse seni on günde velayet derecesine çıkaracağım dese sen risale-i nuru bırakıp onun yanına gitsen Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın" gibi ifadelerle hatırlatmalar yaparak iman ve Kur’an hizmetlerinde sebatkar kalmalarını temin etmiştir.

 

[1] Buhari 7/3468, Müslim 2406/34

[2] Camiü's-Sağir, 3/192; Mecmeu’z-zevaid, hno: 9787

 


Yorum Yap

Yorumlar