Akıl: Sözlükte menetmek, engellemek, bağlamak, alıkoymak, mürşit anlamında kullanılmaktadır. Aklın hakikati konusunda ihtilaf eden âlimler ve düşünürler aklın tanımı hakkında da farklı açıklamalar yapmışlardır. Yapılan bu tanımlara bakıldığında aklın maddi bir kuvvet olmadığı, manevi bir nur, cevher, duygu olduğu konusunda fikir birliği görülmektedir.
Akıl, insanın kesin bilgiye ulaşması için en önemli bir vasıtadır. Bu noktadan son derece önem arz etmektedir. Akıl, duygularla elde edilemeyen, duyguların dışında kalan ve maddi olmayan şeyleri idrak ederek insanı gerçek bilgiye ulaştırır.
Akıl hakkında yaygın olan birkaç tanım şöyledir:
* Akıl, ilim ve fenleri idrak etmeye yarayan, nefsin bir kuvvetidir.
* Akıl, madeni ruhta, nuru beyinde görülen ve duyularla bilinmeyen şeyleri idrak eden manevi bir nurdur.
* Akıl, insana mahsus olup ilim ve fenleri elde etmekle birlikte onları idrak etmeye yarayan bir kuvvettir.
Bediüzzaman Hazretlerine göre akıl, hayattan, şuurdan ve duygulardan süzülmüş, şuurun bir özüdür. Hakkı batıldan, hakikati evhamdan ayırmaya yarayan manevi bir duygudur. Nuranî bir latifedir. İnsanın en değerli bir cihazıdır.
Bediüzzaman Hazretleri “Muhabbet kalbte, akıl dimağdadır” demekle aklın yerinin beyinde olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte o, aklın nurunu kalbten aldığını da ifade etmektedir.
Akıl, Bediüzzaman Hazretlerine göre marifetullah için verilmiş olup rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açan bir tılsımdır. Sahibini ebedi saadete götüren Rabbanî bir mürşiddir. Rahmanî bir hediyedir. Veriliş amacına uygun kullanılmadığı takdirde de uğursuz, rahatsız edici bir âlet olur. Geçmiş zamanın acılarını ve geleceğin endişe ve korkularını insanın başına yükleyen bir âlete dönüşür. Sonuçta bereketsiz zararlı bir cihaz olur.[1]
İrade: Sözlükte talep etmek, dilemek, meşîet, emir, ferman, bir şeyi yapmak veya yapmamak için olan güç anlamında kullanılmaktadır. İrade gerçekte emel, ihtiyaç ve şehvetin birleşmesinden meydana gelen bir kuvvettir.
İrade, nefsin bir şeyi yapması veya yapmaması gerektiği bir konu hakkında hüküm vermesiyle birlikte nefsin bir şeye olan isteğine verilen isimdir. İrade, “bir şeyde menfaat var” inancını sonuç veren meyildir. İrade nefsin, kalbin arzuladığı ve ruhun gıdası olan güzel şeyleri istemesidir. İrade, nefsin murat ettiği şeyleri sevmesidir. Yüce Allah'ın (cc) emir ve rızasına yönelmektir.
İrade, Cenabı Hak hakkında kullanıldığında, ilim ve kudretten farklı olan ve takdir edilenlerin bir kısmını bir kısmına tercih eden ezelî ve Allah'ın (cc) zatıyla kâim bir sıfat anlamına gelmektedir.
İrade, küllî irade/irâde-i külliye ve cüz'î irade/irade-i cüziyye olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Bediüzzaman Hazretlerine göre irade, tercih, tahsis, kasd ve arzu anlamına gelmektedir.[2]
Şuur: Sözlükte bir nesneyi güzelce anlamak, zekâ, zihin ve hızlı kavrayış sayesinde bir nesnenin inceliklerini anlayarak iyice idrak etmek, tanımak, dikkat sonucu elde edilen ilim anlamında kullanılmaktadır. Şuur, delilsiz bir şekilde olan idrake denir.
Şuur, insanın kendi içinden, ruhundan veya çevresinden edindiği bilgiye denir. Şuur, beş duyu organından her hangi biriyle hissetmektir. Yani şu anda his halinde olan, henüz hafıza ve akla tamamen geçmemiş bulunan zahir olan ilme denir. İdrakin ilk mertebesidir. Hâlbuki ilim, kişinin manaya ulaşmasıdır. Bu ulaşmanın ise bir takım mertebeleri vardır ki şuur bunların birincisidir. Yani kişinin manaya ulaşmadaki ilk mertebesidir. Kişinin o mananın tamamına ulaşmasına tasavvur, istendiğinde hatırlanacak şekilde ruhta baki kalmış ise hıfz, bu manayı hatırlamak istemeye tezekkür, tekrar bulan vicdana zikir denmektedir.
Şuur bir yönüyle ilmin en zayıfıdır. Çünkü kalıcı değildir. Bu sebeple Allah'ın (cc) ilmine şuur denmez. Diğer bir yönüyle de en canlı bir ilimdir. Çünkü bizzat ve bilfiil hissetmektir ve bir şuhuddur. Bediüzzaman Hazretlerine göre şuur, hayatın süzülmüş en safi hülasasıdır. Ruhun ziyasıdır. Hayatın nurudur.[3]
Mantık: “Mantık” kelimesi Arapça kökenli olup “nutk” kökünden gelir; “konuşmak, akıl yürütmek, düşünmek” anlamlarını taşır. Klasik anlamda mantık, doğru düşünmenin ilmi olarak tanımlanır. Yani insana doğru düşünmeyi, yanlış kıyaslardan ve hatalı sonuçlardan korunmayı öğreten bir ilimdir.
Özetle:
Akıl: Doğruyu yanlıştan ayıran manevî nurdur. Bediüzzaman Hazretlerine göre Şuurun özüdür; kalpten nur alır. Dimağdadır (beyin) ama kalpten beslenir.
Mantık: Doğru düşünmenin usulüdür. İlimlerin mizanıdır; kalple birleşince nurlanır.
İrade: İyiyi veya kötüyü seçmek; fiili belirlemektir. Tercih ve kasd kudretidir; insanın mesuliyet sebebidir.
Şuur: Farkında olmaktır. Bediüzzaman Hazretlerine göre Hayatın hülasası, ruhun ziyasıdır.
Görevleri/İşlevleri
Akıl: Hakikati kavramak, marifetullaha ulaşmak
Mantık: Fikri hatadan korur, düşünceye nizam verir
İrade: Seçme, yönelme ve tercih kuvveti
Şuur: İdrakin ilk ve canlı hali; farkındalık
[1] Muhlis KÖRPE, Risale-i Nur Istılahları, Hayrat Neşriyat, Isparta 2019, s. 20
[2] Muhlis KÖRPE, Risale-i Nur Istılahları, Hayrat Neşriyat, Isparta 2019, s. 98
[3] Muhlis KÖRPE, Risale-i Nur Istılahları, Hayrat Neşriyat, Isparta 2019, s. 183

