Bir kişi tarlada çalışıyor. Üstü başı toz toprak oluyor terliyor vs. Bu kişi abdest alıp namaz kılıyor, dinimizce temiz sayılıyor. Başka bir kişi banyosunu yapıyor ve banyodan çıktıktan sonra gaz kaçırıyor. Bu kişi dinimizce temiz sayılmadığından namaz için tekrar abdest almak zorunda kalıyor. Tarlada çalışan kişi banyodan çıkmış bir kişiden daha pistir. Ama dinimiz onu bir abdest almakla temiz kabul ediyor. Bu durum mantığa ters gibi görünüyor. Bunu nasıl anlayabiliriz?
Önce sualinizdeki bir yanlışa dikkat çekmemiz gerekiyor. "Tarlada toz toprak ve ter içinde kalan kişi dinimizce temiz sayılıyor, banyodan çıkmış ve gaz kaçıran kişi pis sayılıyor" demişsiniz. Burada bir karıştırma sözkonusu.
İnsanın nasıl tertemiz olacağı ayrı bir konudur, abdest ve namaza mani olan durumlar ayrı bir konudur.
Bahsettiğiniz adamlar temizlik açısından değil, abdest açısından değerlendirilmelidir.
Birinci adam bedenen temiz sayılmaz ama abdestlidir ve namaza mani olan kirleri taşımıyor durumdadır.
İkinci adam ise bedenen temizdir, fakat abdetsiz durumdadır.
Dinimizde mantığa aykırı hiç bir şeyin bulunmadığı doğrudur. Fakat mantığını anlayamadığımız, (üstelik mantık hatası yaptığımız) bir konu mantıksız demek değildir.
Ayrıca dinin mantık ve sebeblerini açıkça bildirdiği konular vardır, bildirmediği faka itaat beklediği konular vardır. İslamiyet, Allah'a teslim olmak demektir. Bu cihetle Müslümandan beklenen sebeblerini bilmediği konularda da teslimiyetle itaat etmektir.
İbrahim (as), oğlunu kurban etmesini Allah'ın emrettiği anda hiç tereddüd gösterip bunun mantığını sorgulamadığı gibi bizler de öyle olmalıyız.
Bediüzzaman Hazretleri, ibadete dair meselelerin iki kısım olduğunu, bir kısmına maakulü'l-mana, diğer kısmına taabbudi denildiğini, birinci kısmın hikmetlerinin bilinebildiğini, taabbudi olanların hikmetleri bilinmese de sırf emredildiği için yapılması gerektiğini şöyle anlatır:
"Mesail-i şeriattan bir kısmına "taabbüdî" denilir; aklın muhakemesine bağlı değildir; emrolduğu için yapılır. İlleti, emirdir.
Bir kısmına "Makul-ül mana" tabir edilir. Yani: Bir hikmet ve bir maslahatı var ki, o hükmün teşriine müreccih (şer'i bir hüküm olmasında tercih ettirici) olmuş; fakat sebeb ve illet değil. Çünki hakikî illet, emir ve nehy-i İlahîdir." (Mektubat)
Mesela, namaz kılmanın hikmetini biliyoruz, ama secdenin neden 1 yada 3 kez değil de 2 kez yapıldığını bildirilmediği için bilmiyoruz ama hiç tereddüdsüz 2 kez secde yapıyoruz.
İslamın akıl ve mantık dini olması, başta inandığımız şeylerin ve dinin temel meselelerinin hepsinin bir mantığa dayalı olması ve akılla isbat ve izah edilebilmesi yönünden açıklanır.
Yoksa onun mantık dini oluşunu bütün ayrıntıların herkes tarafından bilinmesi ile isbat edilebileceği şeklinde anlamak büyük bir hatadır.
İslamiyet temelde akıl ve mantığa istinad etse de, pek çok meseleleri için teslimiyet şarttır. Ama şu çok öneml ki, teslim olunan meselerinin de 'kesinlikle mantığa' aykırı denebilecek hiç bir meselesi yoktur. Sebebini bilmemek veya anlayamamak mantığa aykırı olmakla aynı manaya gelmez. Sen bilmiyorsan başkası biliyordur. Ya da bu dünyada öğrenilemezse ahirette öğrenilecektir inşaallah.
Bu konuda Hazret-i Ali'den gelen şöyle bir rivayet vardır:
"Din, akıl ve görüş ile olsaydı, mestin üstünü değil, altını meshetmek daha uygun olurdu. Ben Resulullahın hep mestlerinin üstünü meshettiğini gördüm." (Ebu Davud)