Soru

İslâm'da Kölelik ve Cariyelik Meselesi

İslâm dini neden kölelik ve cariyelik sistemine müsaade etmiştir?  Bugün avrupa ile bir savaş çıkarsa esir düşen kadınları cariye olarak alabilir miyiz?  Cariye olarak alabiliyorsak ve karşı taraf bunu kabul etmek istemiyorsa bu kadın haklarına ve kölelere iyi muameleye nasıl uyar?  

Tarih: 9.08.2019 00:56:08
Okunma: 5784

Cevap

Bu soruyu cariye ve kölelik olarak ele almamız gerekir. Öncelikle şu soruları cevaplamamız gerekiyor:

Cariye nedir? İslamiyetdeki yeri ve konumu nasıldır? Günümüz koşullarındaki durumu nedir?

Cariye; Müslüman olmayan topluluklarla yapılan savaşlar sırasında ele geçirilen bayan esirlerdir. Yani kadın köle demektir. Bunlar da ganimet malları gibi savaştan sonra savaşa katılanlara dağıtılırdı. Daha sonrada isterse kendisine alırdı, isterse bunu satardı.

Köle kadınların hukuki durumu hür kadınlardan farklı idi. Hür kadının her yeri kapalı olurdu. Cariyenin ise kol ve başları, dizden altı açık olursa günah olmazdı. 

Cariyenin sahibi olan "efendi" onu şahsî hizmetlerinde ve ev işlerinde istihdam edebildiği gibi, isterse, ayrıca bir nikâh kıymaya ihtiyaç duymadan istifade edebilirdi.

Müslümanın malı Müslümana ganimet olmadığı gibi Müslümanların kendileri de köle veya cariye olarak el konulamaz yani alınamazlar. Günümüzde İslâm devleti ile küfür devleti arasında din için bir savaş olmadığından böyle bir şeyden bahis de abes olur.

Kölelik ve cariyelik sistemini İslâmiyet getirmemiştir. İslâmdan önce toplumlarda var olan bir sistem idi. Fakat insanların dem ve damarlarına ilişmiş âdetleri olan köleliği birden kaldırmak zordur. Bundan dolayı İslâmiyet yavaş yavaş ve dolaylı yollardan kaldırmaya yönelik adımlar atmıştır. Zira günah işleyenlere verilen cezaların başına bir köle veya cariye azad etmeyi koyarak teşvik etmiştir.

Bediüzzaman Hazretlerinin bu noktadaki izahı şöyledir:

“Suâl: (...) Esir ve köle gibi bazı mesâili (mes’eleleri), bazı ecnebîler serrişte ederek (başa kakarak), medeniyet nokta-i nazarında şeriata bazı evham ve şübehâtı (vehim ve şübheleri) îrâd ediyorlar (getiriyorlar).

El-cevab: (...) İslâmiyet’in ahkâmı (hükümleri) iki kısımdır. Birisi: Şeriat ona müessistir (o hükmün koyucusudur). Bu ise hüsn-i hakīkī (hakiki güzellik) ve hayr-ı mahzdır (katıksız hayırdır). İkincisi: Şeriat, muaddildir (düzelticidir).Yani gayet vahşî ve gaddar bir sûretten (şekilden) çıkarıp, ehvenü’ş-şer (kötünün hafifi) ve muaddel (düzeltilmiş) ve tabîat-ı beşere (insanın yaratılışına) tatbîkı mümkün ve tamâmen hüsn-i hakikiye geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir sûrete ifrâğ etmiştir (çevirmiştir). Çünki, birden tabîat-ı beşerde umûmen hüküm-fermâ (geçerli) olan bir emri (işi) birden ref‘ etmek (kaldırmak), bir tabîat-ı beşeri birden kalb etmek iktizâ eder (değiştirmek gerekir). Binâenaleyh, şeriat vâzı‘-ı esâret (esirliği koyucu) değildir; belki en vahşî sûretten, böyle tamâmen hürriyete yol açacak ve geçebilecek sûrete indirmiştir, ta‘dîl etmiştir (düzeltmiştir).” (Mektûbât, Münâzarât, 384)

TDV İslam Ansiklopedisinde Cariye-Köle ile İlgili şu ifadeler dikkattten kaçmamalıdır:

İslâm Döneminde Kölelik. İslâmiyet köleliği (rık), eski medeniyetlerde ve çağdaşı güçlü devletlerde yerleşmiş ve tabii kabul edilmiş bir konumda bulduğundan onu tek taraflı ve kesin bir kararla kaldırma yönüne gitmeyip zaman içinde ortadan kalkmasına imkân verecek bir zemin oluşturma yolunu seçti. Bunun başlıca üç sebebi olduğu söylenebilir:

1. Köleliğin en önemli ve devamlı kaynağını savaş esirleri teşkil eder. Savaş esirlerinin tasfiyesi konusunda takip edilen belli başlı yolların birincisi onların öldürülmesidir. Her devirde çok sık başvurulan ve günümüzde de uygulanmasından vazgeçilmeyen bu yol, vicdanları daima rahatsız ettiği gibi galiplere intikam hislerinin tatmininden başka bir fayda da sağlamamıştır.

İkincisisavaş esirlerinin kurtuluş akçesi (fidye-i necât) veya esir mübadelesi yoluyla serbest bırakılmasıdır. Fakat mağlûbun kurtuluş akçesi veremediği yahut mübadele edecek esire sahip olmadığı veya galibin, mağlûp tarafı askerî bakımdan kuvvetlendirme sonucunu doğuracak olan böyle bir yola yanaşmadığı durumlarda bu çözüm şekli de tıkanmaktadır. Savaş esirlerinin karşılıksız olarak serbest bırakılması ise son derece insanî bir hareket olmakla birlikte özellikle geçmiş dönemlerde çok az uygulanmıştır.

Esirleri tasfiye etmenin üçüncü yolu onları hür insanlardan ayrı bir statüyle muhafaza etmek, yani köle olarak kullanmaktır. Şu halde savaş esirlerinin karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakılması mümkün olmadığı zaman geriye iki yoldan biri kalmaktadır: Öldürülmek veya köle olarak yaşamak. Buna göre kölelik ölümün alternatifi olarak ortaya çıkar. Nitekim köleliğin yasaklanmış olduğu günümüzde savaş esirlerinin serbest bırakılmadığı durumlarda onları bekleyen âkıbet, çok defa tek tek veya toplama kamplarında topluca öldürülmekten ibaret olmuştur. Savaş esirlerine yapılacak muameleyle ilgili bugün uluslararası hukukta geliştirilen esaslar (bk. ESİR) uygulamaya her zaman aynı ölçüde yansımamaktadır. İslâmiyet bundan dolayı köleliği tamamen kaldırmamış, uygulamada genellikle ölümün alternatifi olduğu için onun kapısını aralık bırakmıştır. Bununla birlikte İslâm hukukunda savaş esirlerinin mutlaka köle statüsüne geçirilmesine dair bir kural yoktur; şartlara göre karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakılabilirler. İslâm dinine göre insan için aslolan esaret değil hürriyettir (İbn Kudâme, el-Muġnî, VI, 112).

2. Ele geçirilecek savaş esirlerinden köle olarak faydalanılacağını bilmek savaş esnasında gereksiz kan dökme işini belirli ölçüde önlemekte, ayrıca bu durum savaşın sona ermesinden sonraki esir katliamına da mani olmaktadır. Çünkü galip askerin bu sırada esir öldürmesi hissesine düşecek ganimet payını azaltmaktan başka bir sonuç doğurmaz.

3. Köleliği tek taraflı bir kararla kaldırmanın o dönemde Müslüman toplumun aleyhine bir durum ortaya çıkaracağı açıktır. Zira gayri müslim devletler köleliği uygulayıp ele geçirdikleri Müslüman esirleri devamlı köleleştirirken İslâm devletinin elindeki esirleri serbest bırakması onun zayıflaması neticesini doğuracaktır. İslâmiyet bu sebeplerle köleliği ortadan kaldırmamış, ancak getirmiş olduğu çeşitli tedbirlerle kaynaklarını en aza indirme, mevcut köleleri tedrîcî bir surette azaltma, köle oldukları süre içinde insanca muamele edilmesini sağlama ve sonunda onları hür olarak yeniden insanlığa kazandırma yolunda başarılı adımlar atmıştır.


Yorum Yap

Yorumlar